İbn Ümmü Mektûm (r.a.) Kimdir?

İbn Ümmü Mektûm (r.a.) kimdir? Hz. Peygamber’in (s.a.v.) müezzini, âmâ sahâbî; İbn Ümmü Mektûm’un (r.a.) kısaca hayatı...

İslâmiyet’ten önce adının Husayn olduğu, Resûl-i Ekrem’in kendisine Abdullah ismini verdiği söylenmektedir.

İBN ÜMMÜ MEKTÛM (R.A.) KİMDİR?

Abdullah bin Ümmü Mektûm radıyallahu anh; ismi Abdullah, babası Kays, annesi Atike’dir.

İslâm’ın ilk günlerinde iman etmiş, Mekke devrinde Rasûl-i Kibriya’nın sallallahu aleyhi ve sellem huzurundan hiç ayrılmamış, âmâ olduğu için onun Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in meclisine gelmesine dayanamayan zenginler Rasûl-i Kibriya sallallahu aleyhi ve sellem’in onunla meşgul olmamasını isterlerdi Onun hakkında Abese sûresinin ilk ayetleri indi.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin izni ile Medine’ye hicret etti. Medine’de yine Huzur-ı risâletten ayrılmadı, âmâ olduğu için bir çok harpte Medine’de kalmış, 13 defa Mescid-i Saâdet’te Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yerinde imâm olarak vekil bırakılmıştı.

Bazı harplere iştirak etmiş, islâm ordusunu kızıştırmıştı. Kur’an’ı ezberlemişti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından müezzin tayin edilmişti, imsakin girdiğini ilân için Ramazan sabahlarında ikinci ezanı okurdu.

Hz. Ömer radıyallahu anh devrinde, Kadisiye harbinde bulundu, elinde İslâm bayrağını tutarak bağırıyor, askeri heyecanlandırıyordu. Kadisiye harbinden sonra Medine’de vefat etti. Bazıları onun Kadisiye’de şehit düştüğünü söylerler. (Müstedrek, c. 3, s. 254-235)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HAKKINDA AYET İNEN ÂMÂ SAHABİ

Hakkında Ayet İnen Âmâ Sahabi

ABDULLAH BİN ÜMMÜ MEKTUM (R.A.) KİMDİR?

Abdullah Bin Ümmü Mektum (r.a.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.