Hz. Peygamber (s.a.) Ashâbına, Kendisini Vesîle Yaparak Allah’a Duâ Etmelerini Söylemiş midir?

Hz. Peygamber (s.a.) ashâbına, kendisini vesîle yaparak Allah’a duâ etmelerini söylemiş midir? Örnekler var mıdır? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Peygamberimiz (s.a.)’in kendisini vesîle ederek duâ edilmesini emrettiğini gösteren rivâyetler bulunmaktadır. Gözleri kapanıp görmez olan bir adam Peygamberimiz (s.a.)’e gelerek: “Yâ Rasûlallah gözlerim kapandı. Benim için duâ buyur” dedi. Peygamberimiz (s.a.) şu karşılığı verdi: “Abdest al, iki rekât namaz kıl, sonra da şöyle de: Allah’ım peygamberin Muhammed ile sana tevessül ediyorum. Ey Muhammed, gözümün açılması için senin şefâatçi olmanı istiyorum. Allah’ım onun hakkımdaki şefâatini kabûl buyur.” Ardından Hz. Peygamber (s.a.) şöyle ilâve etti: “Bir ihtiyâcın olduğu zaman hep aynısını yap!” Bu olaydan sonra adamın gözleri açılmıştır.”[1]

Bir başka hadîste peygamberimiz Hz. Ali’nin annesi, Ebû Tâlib’in eşi Fâtıma bint Esed’i defnettiğinde şöyle duâ etmişti: “Allah’ım benim ve benden önceki peygamberlerin hakkı için annemden sonraki bu annemi bağışla.”[2] Bu konuda bir başka rivâyet de Hz. Ömer (r.a.)’in Efendimizin vefâtından sonra bir yağmur duâsında Hz. Abbâs (r.a.)’a tevessül ederek: “Yâ Rabbî! Biz Sen’den peygamberin amcasıyla tevessülle yağmur istiyoruz”[3] demesidir.

Dipnotlar:

[1].       Bkz. Tirmizî, Deavât, 49; İbn Mâce, İkâme, 5; İbn Hanbel, IV, 138.

[2].       Taberânî, el-Evsat, Kâhire 1410, I, 67; Ebû Nuaym, Hilye, III, 121; Heysemî, Mecmau’z-zevâid, Beyrût 1412, IX, 414.

[3].       Buhârî, İstiskâ, 15; Hâkim, el-Müstedrek, Beyrût 1990, III, 377.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSTİMDÂDIN İNSAN PSİKOLOJİSİ VE TASAVVUFÎ AÇIDAN İZAHI

İstimdâdın İnsan Psikolojisi Ve Tasavvufî Açıdan İzahı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.