
Hz. Ömer (r.a.) Kimdir?
Adâletiyle tanınan büyük sahâbî Hz. Ömer (r.a.) kimdir? Hilâfeti, fetihleri ve İslâm tarihine kazandırdığı yeniliklerle Hz. Ömer’in (r.a.) hayatı...
Hz. Ömer radıyallahu anh, Hulefâ-yi Râşidîn’in ikincisi ve ilk Müslümanlardandı.
HZ. ÖMER (R.A.) KİMDİR?
Hz. Ömer radıyallahu anh Kureyş kabilesinin Benû Adiyy kolundan olup nesebi, büyük atası Ka’b ibn-i Lüey’de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in temiz nesebleriyle birleşir.[1] Hz. Ömer radıyallahu anh Fil Vak’ası’ndan on üç sene sonra Mekke’de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra dünyaya gelmiştir.[2] Bu durumda, Resûl-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den 10 küsur yaş küçük olmaktadır.
Çocukluğunda, babasına ait sürülere çobanlık yapmış, sonra da ticaretle meşgul olmuştur. Suriye taraflarına giden ticaret kervanlarına iştirak ettiği bildirilir.[3] Cahiliye döneminde, şehrin eşrafı arasında yer alır, Mekke şehir devletinin Sifâre (elçilik) vazîfesini deruhte ederdi. Bir savaş hâli zuhûr ettiğinde Hz. Ömer radıyallahu anh elçi olarak gönderilir, sonra da verdiği bilgilere ve ileri sürdüğü görüşlere göre hareket edilirdi. Kabileler arasında çıkan ihtilafların çözümünde büyük tesiri olur, verdiği kararlara hürmet gösterilirdi.[4]
Hz. Ömer’in (r.a.) İslam’a Hizmetleri
Îmanla şereflenmeden evvel Müslümanlara pekçok eziyette bulundu. Nüfûzuyla, güç ve kuvvetiyle meşhur olduğundan, onun îman etmesi Müslümanlara büyük bir kuvvet kazandırdı.
İslâm ile şereflendiği gün bütün Müslümanlar Kâ’be’ye giderek ilk defâ açıktan namaz kıldılar. Hz. Ömer radıyallahu anh Müslüman olduktan sonra devamlı Allah Resûlü’nün yanında bulundu, O’ndan hiç ayrılmadı ve İslâm için elinden gelen her şeyi yaptı. Kâfirlerle mücâdele etti, pek çok meşakkat ve eziyetlere mâruz kaldı. Medine’ye hicret edince, şehir merkezine 3 km. uzaklıkta bulunan Kuba’ya yerleşti. Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’den sonra Allah Resûlü’nün en büyük yardımcısı oldu. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in katıldığı bütün savaşlarda bulundu. Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem mühim kararlar alacağı zaman Ömer radıyallahu anh ile de istişâre ederdi. Kızı Hafsa vâlidemizi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile evlendirerek Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in kayınpederi olma şerefine erdi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i o kadar derin bir muhabbetle severdi ki, O’nun vefat ettiğini duyunca büyük bir şoka girdi, kılıcını çekerek, “Peygamber Efendimiz öldü” diyenlerin kafasını koparacağını söyledi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatı üzerine zuhûr eden karışıklığı, Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’in kısa zamanda halife seçilmesini sağlayarak büyük bir dirayetle önledi. Hilâfeti müddetince Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’in en büyük yardımcısı oldu.
İslam’ın İkinci Halifesi
Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’in vefâtından sonra İslâm’ın ikinci halifesi oldu. İran, Irak, Suriye ve Mısır’ı İslâm toprakları arasına dâhil etti. Kudüs, Azerbaycan, Ermenistan, Horasan, İskenderiye onun zamanında fethedildi. Kudüs kuşatıldıktan sonra şehirdeki Hıristiyanlar bir müddet direndilerse de nihayet barış istemek zorunda kaldılar. Ancak, kumandanlardan çekindikleri için şehri bizzat Halîfe’ye teslim etmeyi şart koştular. Durum Ebû Ubeyde radıyallahu anh tarafından bir mektupla Hz. Ömer radıyallahu anh’e bildirildi. Ömer radıyallahu anh ashabın ileri gelenleriyle istişare ettikten sonra, Medine-i Münevvere’den Câbiye’ye doğru yola çıktı. Câbiye’de yapılan bir anlaşmadan sonra Ömer radıyallahu anh, bizzat Kudüs’e kadar giderek şehri teslim aldı. (16/637)
Hicri 21 yılında başlayan ve sürekli takviye edilen akınlarla Azerbaycan ve Ermenistan da dâhil olmak üzere, Horasan’a kadar bütün İran toprakları İslâm Devleti’nin sınırları içine alındı. İslâm ordularının fethettiği bölgelerdeki halk, Müslümanlardan gördükleri müsamaha, adâlet ve güzel ahlâktan müteessir olarak kitleler hâlinde İslâm’a girdiler. Dinlerinden dönmek istemeyenler ise hiç bir baskıya maruz kalmadıkları gibi, geniş bir inanç hürriyetine kavuştular.
Hz. Ömer radıyallahu anh kumandanlarından yeni şehirler kurmalarını, yeni fethettikleri İran şehirlerinde fazla kalmamalarını istedi. Muhtemelen o, bölge insanının âdetlerinin ve lüks anlayışının Müslümanlara geçmesinden korkmuştu. Bu sebeple Müslümanlar için Basra, Kûfe, Fustat gibi düzenli şehirler kuruldu.[5] Ömer radıyallahu anh, Basra ordugâh şehrini kurarken aynı zamanda İran ve Hindistan tarafından gelebilecek deniz akınlarına karşı bir hazırlık yapmış oluyordu. Bu şehrin mevkii bizzat Hz. Ömer radıyallahu anh tarafından tesbit edildi. O, şehrin kurulma vazîfesini sahâbî Utbe bin Gazvân radıyallahu anh’a verdi. Utbe radıyallahu anh, sekizyüz adamıyla o zaman boş ve ıssız olan Haribe bölgesine gelip hicrî 14 senesinde Basra şehrinin inşasına başladı.
Sa’d ibn-i Ebî Vakkas radıyallahu anh, Kadisiye’de kazandığı büyük zaferden sonra İran içlerine akınlara başlamıştı. Ordusu Medâin’de bulunmaktaydı. Ancak buranın iklimi Müslüman askerlerin sıhhati için münâsip değildi. Ömer radıyallahu anh, Hz. Sa’d’dan iklimi güzel ve merkez ile arasında deniz bulunmayan bir yer bulup orada bir şehir kurmasını istedi. Selmân ve Huzeyfe radıyallahu anh, Kûfe mevkiini uygun buldular ve hicrî 17’de kırk bin kişilik Kûfe şehri kuruldu. Amr ibn-i Âs radıyallahu anh, Mısır’ın fethinden sonra İskenderiye’yi karargâh edinmek istedi. Ömer radıyallahu anh, haberleşme açısından endişe duyduğu için kendisiyle Mısır’daki kuvvetler arasında bir nehrin bulunmasını münâsip görmedi. Amr radıyallahu anh da Nil’in doğusuna geçerek hicrî 21’de Fustat şehrini kurdu.
Verimli Irak toprakları fethedilince Ömer (r.a) oraları askerlere taksim etmedi. Eski ahâlîyi yerinde bırakarak topraklardan haraç aldı. Böylece fâtihler fellâh hâline gelmedi. Öyle olsaydı Müslümanların savaş gücü zayıflar, tecrübeleri olmadığı için ziraat gelirleri de düşerdi. Hâlbuki toprak sâhipleri ziraatı iyi bildikleri için daha iyi mahsul elde ediyor, Müslümanlar da doğuda İranlılarla, batıda Bizanslılarla cihât ediyorlardı. Ayrıca Ömer radıyallahu anh haraç arazilerinin satın alınmasını da yasakladı. Çünkü onlar bütün ümmetin vakfı idi, gelirlerinden bütün Müslümanlar istifade ediyordu.[6]
Hz. Ömer’in (r.a.) Devlet İdaresi
Hz. Ömer radıyallahu anh, devlet idâresinde mühim yenilikler yaptı, pek çok ilk’e imzâ attı. İdârî, adlî, mâlî ve askerî teşkilâtlar kurdu. Onun devrinde yeni fetihlerle İslâm devletinin hudutları genişlemiş, zaferlerden elde edilen ganimetlerle devlet hazinesi dolup taşmıştı. Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh, İslâm’a hizmetlerini göz önünde bulundurarak Müslümanlara maaş bağlamaya karar verdi. Hz. Ömer’in Müslümanlara bağladığı bu maaş, senelik tahsisat şeklindeydi. İlk olarak askerlerin kayıtlarını tutturduğu, fey ve ganimet gelirlerinin dağıtımını kaydettirdiği “Divan” teşkilatını kurdu. Divan defterinin başına da derece derece Efendimiz’in akrabalarını ve şanlı Bedir Ashâbı’nın isimlerini yazdı.
Kaza (mahkeme işleri)ni bir düzene koymak için vâlilerden ayrı ve bağımsız çalışan kadılar tayin etti. Hz. Ömer radıyallahu anh şehirlere tâyin ettiği vâlilerin İslâm’ı yayma ve güzelce öğretme faaliyetleriyle iktifâ etmiyordu. Bilâkis onları, Medîne’den gönderdiği âlimlerle destekliyordu. Bu âlimlerle muhtelif tavsiye ve mektuplar da gönderiyordu. Meselâ içlerinde Abdullah bin Muğaffel radıyallahu anh’in de bulunduğu 10 kişilik bir sahâbe heyetini Basra’ya, insanlara dînî ilimleri derinlemesine öğretmeleri için göndermişti.[7] Aynı şekilde İmrân ibn-i Husayn radıyallahu anh’i da Basra’ya, halkına İslâm’ı derinlemesine öğretmesi için göndermişti. İmrân radıyallahu anh ashâbın fakîhlerinden biriydi.[8]
Fethedilen bölgelerde okullar açtı, buralara müderrisler tayin ederek Kur’an-ı Kerim’in okunup anlaşılmasına ve onunla amel edilmesine gayret etti. İslâm’ın, Müslüman olan insanlara öğretilmesi ve tebliğ çalışmalarının yürütülmesi için sahabîlerden ve diğer âlimlerden istifade etti ve onları değişik bölgelere gönderdi. Kur’ân, Hadis ve Fıkıh öğretimi ile uğraşan bu âlimlere maaş bağladı. Devletin her tarafında camiler inşa ettirdi. Onun zamanında dört bin adet cami yapıldığı rivayet edilir.[9]
Hz. Ömer radıyallahu anh: “Hicret, hak ile bâtılı ayırdı” diyerek hicreti takvim başlangıcı yaptı. Ali ve Osman Hazretlerinin işâreti ile Muharrem ayını sene başı olarak tâyin etti. İnce anlayış ve büyük bir firâset sahibi olan ashâb-ı kirâm, takvim başlangıcını, Allah Teâlâ’nın, İslâm’da ilk inşâ edilen mescid olan Kuba Mescid’i hakkındaki: “…(Medîne’ye hicretin) ilk gününden takvâ üzerine kurulan Mescid...”[10] âyet-i kerîmesinden ilhâmla tesbit etmişlerdir.[11]
Hz. Ömer (r.a.) Dönemindeki İlkler
- İlk defâ Emîrü’l-Mü’minîn (Mü’minlerin Emîri) diye isimlendirilen odur.
- Terâvîh Namazı cemaatle kılınmaya ilk defâ onun zamanında başladı.
- Kur’an’ın iki kapak arasına toplanıp yazılmasını ilk dafâ o teklif etti ve bu tahakkuk edinceye kadar ısrarla üzerinde durdu.
- Zimmîlere ilk defa alâmet taktıran odur.
- İlk defa yazılı kararlar alan odur.
- Kumandan ve vâlilerle ilk defa toplantı yapan odur.
- İlk defâ İslâm devletine âit para bastıran odur…
- Bunun gibi daha pek çok “ilk”e imzâ atmıştır.
- Hz. Ömer radıyallahu anh, köleliğe karşı şiddetli bir mücâdele verdi. Beytü’l-mâl’in gelirleri düzelince, devlet içindeki bütün Müslüman kölelerin hürriyete kavuşturulmasını vasiyet etti.[12]
- Hz. Ömer radıyallahu anh, memurlarının, hastalanan köleleri ziyaret etmediklerini anladığında onları vazifeden azlederdi.[13] Kendisi de her cumartesi Medîne’nin kenar semtlerine gider, herhangi bir köleyi gücü yetmeyeceği bir işte çalışırken görürse, bu işi ondan alırdı.[14]
Hz. Ömer (r.a.) Nasıl Vefat Etti?
Hz. Ömer radıyallahu anh hicretin 24. senesinde Zerdüşt bir köle olan Ebû Lü’lü tarafından şehit edildi ve Efendimiz’in ayakları dibine defnedildi. Enes radıyallahu anh şöyle der: “Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem altmışüç yaşında vefat etti. Ebûbekir radıyallahu anh de altmışüç yaşında vefat etti, Ömer radıyallahu anh de altmışüç yaşında vefat etti.” (Müslim, Fedâil, 114)
Hz. Ömer’in (r.a.) Kabri Nerede?
Hz. Ömer radıyallahu anh’in kabri Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Medine’de vefat ettikten sonra ebedi istirahata çekildiği Ravza-i Mutahhara’nın yanında bulunmaktadır.
Dipnotlar: [1] Nesebi şöyledir: Ömer b. Hattâb b. Nüfeyl b. Abdüluzzâ b. Riyâh b. Abdullah b. Kurt b. Rezâh b. Adiyy b. Ka’b b. Lüey b. Gâlib. [2] İbn Esîr, Üsdül-ğâbe, IV, 146. [3] H. İbrahim Hasan, Tarihul-İslâm, I, 210. [4] Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 108; İbn Esîr, Üsdül-ğâbe, IV, 146. [5] Ekrem Ziyâ Ömerî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide, Riyâd, 1432, s. 360. [6] Ekrem Ziyâ Ömerî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide, s. 198-199, 361. [7] İbn-i Hacer, İsâbe, IV, 243. [8] İbn-i Hacer, İsâbe, IV, 705-706. [9] Ahmed en-Nedvî, Asr-ı Saadet, I, 317. [10] et-Tevbe, 108. [11] Semhûdî, Vefâü’l-vefâ, Mısır 1955, I, 248. [12] Ekrem Ziyâ Ömerî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide, Riyâd, 1432, s. 252. [13] Ramazanoğlu M. Sâmi, Hz. Ömeru’l-Fâruk, s. 158-160. [14] Muvatta’, İsti’zân, 41.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ömer'den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları
YORUMLAR
ben hz. ömer hayatını istiyorum
Çok iyi bir makale olmuş Çok yararlı bir site
ödevim için iyi oldu
Cok iyi yardim etti projeme
çok yardım etti hz ömer ra. en sevdiğim halife❤✨
çok yardımcı oldu
Yardim etti cok
bence de kuran ödevimi yaptım
banada çok yardımcı oldu teşekkürler
Cok yardımcı oldu
Dersime çok yardımcı oldu ben her sahabeyiiii tanımasamdaaa hepsini çok seviyorum
Dersten kaytarmaya yardımcı oldu
Hz Ömeri çok seviyorum. En sevdiğim sahabe lerden biridir.Perfonmans ödevim için yardımcı oldu bu bilgiler.
sınava çok yarcımcı oldun allah sizden razı olsun