Fatih Sultan Mehmet Kısaca Hayatı

Çağ açıp, çağ kapatan ve Peygamber Efendimizin övgüsüne mahzar olan büyük Türk Sultanı Fatih’in hayatı, başarıları, şahsiyeti, eserleri ve batılıların Fatih Sultan Mehmet’e olan hayranlığı.

Fatih Sultan Mehmet Han (27 Receb 835) 30 Mart 1432 Pazar günü, Edirne Saray-ı hümayununda dünyaya geldi. Annesi Hadice Âlime - Hümâ Hanım İsfendiyaroğlu denilen Candaroğulları’na mensuptur.

EĞİTİM VE TAHSİL HAYATI

Küçük yaşta tahsiline ve yetişmesine çok ehemmiyet verilen şehzade Mehmet, devrin en mümtaz alimlerinden ilim öğrendi. Devrin büyük şahsiyetleri olan Akşemseddin, Molla Fenârî, Molla Gürânî gibi zevâtdan zahiri ve batınî ilimlerle tahsilini tamamladı. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca, Sırpça lisanlarını öğrendi. Ayrıca Fen, teknik, tarih, coğrafya bilgileri hususunda zamanının değerli, dirayetli hocalarından ders alarak kendisini yetiştirdi.

FATİH SULTAN MEHMET’İN EŞSİZLİĞİ

Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı hükümdarları içinde hem en büyük asker hem en büyük devlet ve siyaset adamı hem de en büyük bilgi sahibi olanıdır. Askerlikte Yavuz, Kanunî ve Yıldırım, devlet ve siyaset sahasında Kanunî ve Yavuz, âlimlikte İkinci Bayezid, Yavuz ve Kanunî ona erişememişler fakat yaklaşmışlardır.

Fatih’i esasen kendi eşsizliği ile başbaşa bırakmak, kimseyle mukayese etmemek doğru olur. Bazı tarihçiler onu, dünya tarihinin en büyük şahsiyeti olarak ileri sürmüşlerdir. Yaptığı akıl almaz işlerle Batı Türklerinin asırlar sürecek olan refah ve saadetini hazırlamış, gelecek nesiller tarafından, hiç kimseye nasip olmayan bir tazim ve tekrim halesi içinde anılmıştır.

FATİH SULTAN MEHMET’İN BAŞARILARI

20’den fazla devleti ve bu arada üç imparatorluğu, tarih ve siyasî coğrafya sahasından silen Fatih Sultan Mehmet Han, fetihlerinin yanı sıra, iktisada ve bayındırlığa da son derece ehemmiyet vermiştir. İleride görüleceği üzere 30 yıllık iki saltanatı boyunca yalnız 380 cami inşa edildiğini söylemek, imar faaliyeti hakkında bir fikir vermeye kâfidir. Kendisinden bir asır sonra 20 milyon km2’ye erişecek olan Osmanlı İmparatorluğu’nun, gerçek kaynağı ve istinatgahı Fatih’in eseri olmuştur.

Türk tarihi, sayılamayacak kadar çok kahraman ve cihangirlerle doludur. Fatih Sultan Mehmet Han da bunların başında gelenlerdendir. Çünkü o kılıçla keşfi yan yana yürütmüş, çağ açıp çağ kapatmıştır. İstanbul’u bütün ganimetleri içinde, firuze bir yüzük taşı gibi parmağında taşımış, bu güzel şehri, torunlarının torunlarına bırakmıştır.

FATİH SULTAN MEHMET’İN ŞAHSİYETİ

Fatih Sultan Mehmet, soğuk kanlı ve cesur idi. Bu özelliğinin en güzel misalini Belgrad Muhasarası sırasında, askerin gevşediğini gördüğü zaman, önlerine geçip düşman hatlarına girerek gösterdi. İstanbul’un muhasarasında donanmanın başarısızlığı yüzünden atını denize sürmesi bu cesaretinin en büyük örneğidir.

Askerî, siyasî sahada eşsiz bir dehâ idi. Askerî alanda başarısının ilk özelliği kılıçla kalemin iş birliğidir. Ordunun disiplinine çok dikkat ederdi. En küçük itaatsizliği ve buna sebep olan subayları şiddetli bir şekilde cezalandırırdı. Ordusunu plansız, düzensiz hareket ettirmez, macera hevesiyle kan dökmezdi. Otuz senelik saltanat devresinde, düzenlediği küçük-büyük seferler, memleketin coğrafi birliğini sağlamaya dayanır. Bu gayeye ulaşmak için de at geçmez kayalıklardan, geçit vermez nehirlerden geçerek durmadan, dinlenmeden, kış-yaz demeden savaştı.

Ordu ve donanmasını iyi bir şekilde tekâmül ettirmişti. Ordunun silahları bir kaç sene içinde yenilenir ve daha mütekâmilleri, eskiler yerine konurdu. Yapacağı seferlerden, en yakınlarını bile haberdar etmez, bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. “Sırrıma sakalımın bir tek telinin vâkıf olduğunu bilsem, onu yolar atarım” sözü meşhurdur. Böyle hareket etmeyi muvaffakiyetlerinin başlıca sebeblerinden sayardı. Nitekim böyle hareket etmesi neticesinde, İsfendiyar Beyliği’ni ve Trabzon Rum İmparatorluğu’nu kolayca ele geçirdi. İyi bir komutan ve devlet reisi olan Fatih, aynı zamanda iyi bir ilim adamı ve şairdi.

Teşkilatçı ve imarcı idi. Enderun mektebini kurarak memleket için gerekli devlet adamı yetiştirilmesini yine o sağlamıştır.

BATILI TARİHÇİLERİN FATİH HAYRANLIĞI

İtalyan tarihçi Langusto, İstanbul’un Fethi’nden sonra şöyle yazmıştır: Sultan Mehmet, ince yüzlü, ortadan fazla uzun boylu, silahlar kuşanmış, asil tavırlı, çok az gülen, devamlı öğrenmek ihtirası ile yanan, cömert ve iyi kalpli, gayelerine ulaşmakta inatçı bir hükümdardı. En çok harp sanatına meraklı idi. Her şeyi öğrenmek isteyen zekî bir araştırmacı idi. Sefahete düşkünlüğü yoktu. Harem dairesinde de çok az vakit geçirirdi. Nefsine hakim ve uyanık idi. Her şarta tahammül gösterebilirdi ve bir cihan devleti peşinde idi.

Alman müsteşrik Franz Babinger: “Mehmed II der eroberer und seine Zeit Weltens türmer einer Zeiten Wende” adlı eserinde şöyle yazmakta: “Türk dünyası için Fatih günümüze kadar, bütün imparatorların en büyüğü olup, beşer tarihinde başka herhangi bir şahıs kendisi ile mukayese edilemez. O Türk milletine, bütün tarihinin en harikulade ve en yaklaşılması gayri kabil şahsiyet olarak takdim edilmiştir. Kudretli şahsiyeti, büyük Avrupa sahalarının dış görünüşünü derinden değiştirmiştir.

Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları

İLGİLİ HABERLER

İslam ve İhsan

FATİH SULTAN MEHMET KİMDİR?

Fatih Sultan Mehmet Kimdir?

İSTANBUL’UN FETHİ

İstanbul’un Fethi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • çuuuuug gızel

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.