Din Farklılığı Nafakaya Etki Eder mi?

Nafaka için hâkim kararı gerekir mi? Din ayrılığının nafakaya etkisi.

Kadın itaatsiz veya mürted olmadığı sürece eşler arasındaki din ayrılığı kadının geçiminin sağlanmasına engel teşkil etmez.

DİN FARKLILIĞININ NAFAKAYA ETKİSİ

Hanefîlere göre, usûlün, fürûun ve eşin nafakasında din birliği şart değildir. Bu üç sınıfın dışındakiler için ise din birliği şarttır. Çünkü Müslümanla gayri müslim arasında miras cereyan etmez. (bk. “Miras” konusu) Buna göre, karı, ana, baba, dedeler, nineler, çocuk ve torunlar dışındaki hısımlara din ayrılığı bulununca nafaka gerekmez. Karının nafakası onun evde tutulmasının karşılığıdır. Bunun dışındaki usûl ve fürûun nafakası ise “biri diğerinin cüz’ü olması” esasına dayanır. Bir kimsenin parçası kendisi gibidir. Küfrü sebebiyle kendi geçimini sağlamaktan kaçınamadığı gibi, kendi parçası olan usûl ve fürûunun geçimini sağlamaktan da kaçınamaz. Ancak bu hısımlar harbî durumda olurlarsa pasaportlu yabancı bile olsalar, bunların nafakası Müslümana vacib olmaz. Çünkü mü’minler, din konusunda kendileriyle savaş halinde olanlara iyilik yapmaktan nehyolunmuşlardır.

Başkasının geçimini sağlamanın sebebi, ihtiyaçtır. İhtiyacı olmayanın geçimini sağlamak gerekmez. Malı olanın geçim masrafları kendi malından karşılanır. Yaşı küçük veya büyük olsun hüküm değişmez. Ancak hanım bundan müstesnadır. Eş, zengin de olsa geçim masrafları kocasına aittir. Çünkü kadına nafaka vermenin sebebi “ihtiyaç” değil, onun kocanın bir hakkı olarak evde “tutulması” dır.

NAFAKA İÇİN HÂKİM KARARI GEREKİR Mİ?

Usûl ve fürûun nafakası hâkimin kararına bağlı olmaksızın vacib olur. Ancak küçüğe ait gaib bir mal olur ve babası geçim masrafları için bu mala rücû etmek isterse bunun için hâkim kararı veya iki kişiyi şahit tutması gerekir. Eğer hâkimin izni olmadan veya şahit de tutmadan masraf yapsa küçüğün malına kazâen rücû edemez. Allah ile kendi arasında olmak üzere “diyâneten” rücû edebilir.

Usûl ve fürû dışındaki hısımların nafakası ancak hâkim kararı veya karşılıklı rıza ile sabit olur. Bunun sebebi, bu hısımların nafakası konusunda müctehitler arasında görüş ayrılığının bulunmasıdır.[1]

Dipnot:

[1]. Kâsânî, age, IV, 22, 25; İbnü’l-Hümâm, age, III, 238; İbn Abidîn, age, II, 906.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

AİLENİN GEÇİMİ (NAFAKA) İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

Ailenin Geçimi (Nafaka) ile İlgili Hükümler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.