Bebeğinize İnek Sütünü Erken Yaşta Vermeyin!

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gökçe Günbey Elemen, çocukluk döneminde görülen anemi hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Uzun süren halsizlik, yorgunluk, cilt solgunluğu gibi belirtiler anemi yani kansızlığa işaret edebiliyor. Çocuklarda büyüme ve gelişme geriliğine sebep olan anemi; bebeğin yetersiz anne sütü alması ve demirden eksik gıdalarla beslenmesinden kaynaklanıyor. Uz. Dr. Gökçe Günbey Elemen, çocukluk döneminde görülen anemi hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Kansızlık her yaşta görülebilen bir sorundur; ancak özellikle bebeklik ve çocukluk dönemlerinde daha sık rastlanmaktadır. Bu rahatsızlık kandaki hemoglobin miktarının yaşa ve cinsiyete göre normal kabul edilen değerlerin altında olması olarak tanımlanmaktadır.

BEBEKLERE İNEK SÜTÜNÜN ERKEN VERİLMESİ KANSIZLIK NEDENİ

Demir eksikliğine bağlı anemi ülkemizin en önemli sağlık problemlerinden biridir. Demir eksikliği anemisinin Türkiye’de 6-24 ay arası süt çocuklarında görülme sıklığı %12-46 arasındadır. Bebeklere inek sütünün erken verilmesi demir eksikliği anemisi riskini artırabilmektedir. Bunun dışında B12-folik asit eksikliği ve Akdeniz anemisi ülkemiz için önemli anemi nedenleri arasında sayılabilmektedir.

OKUL BAŞARISINI ETKİLEYEBİLİR

Çocuklarda aneminin sık görülen belirtileri halsizlik, yorgunluk ve soluk bir tene sahip olunmasıdır. Anemisi olan bebeklerde huzursuzluk, iştahsızlık, ağlarken katılma ve büyüme gelişmede duraklama görülebilir. Okul çağındaki çocukların aileleri, özellikle demir eksikliği anemisi varsa okul başarısında düşme, anlama ve algılama güçlüğü şikayetleri ile de doktora başvurmaktadır.

ANEMİ BAŞKA HASTALIKLARIN DA HABERCİSİ OLABİLİR

Kemik ve eklem ağrıları, lenf bezlerinde büyüme, karaciğer ve dalak büyüklüğü anemi ile birlikte lösemi ve kronik hastalıkların habercisi olabilir. Çarpıntı hissi, baş ağrısı, sık enfeksiyon geçirme, toprak, kağıt, buz gibi maddeleri yeme isteği, tırnaklarda şekil bozukluğu, iştahsızlık, tat alma duyusunda azalma, dilde ve ağız kenarlarında yaralar anemi ile bağlantılı olabilir.

ÇOCUĞUNUZU ÇAYDAN UZAK TUTUN

İlk 6 ayda tercihen anne sütü, anne sütü yoksa demir katkılı formül mamalar alınmalıdır. İnek sütüne 1 yaşından önce geçilmemelidir. 1 yaşından sonra ise günlük süt tüketimi 500 ml civarında tutulmalıdır. Çocuğun diyetine; ayına göre uygun şekilde demirden zengin et, yumurta, karaciğer, yeşil yapraklı sebzeler ve kuru baklagiller eklenmelidir. Çocuklara demir emilimini kolaylaştıran “mandalina, portakal” bol miktarda verilebilirken; demir emilimini azaltan “çay” verilmemelidir.

4. VE 6. AYDAN İTİBAREN DEMİR TAKVİYESİ OLMALI

Tüm sağlıklı çocuklara 4-6. aydan itibaren koruyucu dozda 1 mg/kg/gün şeklinde demir takviyesi başlanmasında fayda vardır. Prematüre ve yetersiz demir alan bebeklere bu doz 2-4 mg/kg/gün demir şeklinde yapılabilir ve daha erken dönemde başlanabilir. Beslenme düzeni iyi bile olsa ilk 1 yaşta her bebeğe tam kan sayımı yapılıp kansızlık düzeyi araştırılmalıdır. İki ve 4 yaşta da birer kez kan sayımı yapılmasında fayda vardır. Kansızlık ve demir eksikliği saptanan bebeğe demir depolarını doldurmak için 3-6 ay süre ile demir tedavisi uygulanmalıdır. Tedavi 4-6 mg/kg/gün şeklinde ağız yolu ile verilen şurup veya damla ile yapılır. Demir tedavisi gün içinde 2-3 doza bölünerek ve emilimi arttırmak ve yan etkileri en aza indirmek için öğün aralarında yapılmalıdır. Demir tedavisi sırasında kabızlık ve karın ağrısı en sık rastlanan yan etkilerdir.

B12 EKSİKLİĞİ KANSIZLIĞA NEDEN OLUYOR

Vitamin B12, en fazla hayvansal gıdalarda bulunmaktadır. Yetersiz vitamin B12 alımı en sık vejetaryenlerde görülmektedir. Vejetaryen olmayanlarda da yanlış beslenme veya sosyo-ekonomik nedenlerle yanlış ve yetersiz beslenme sonucunda da bu eksiklik ortaya çıkmaktadır. B12 eksikliği olan annelerden doğan bebeklerde vitamin B12 eksikliğine bağlı kansızlık ve buna bağlı nörolojik problemler görülebilmektedir.

KEÇİ SÜTÜNDE FOLİK ASİT MİKTARI AZ

Folik asit yiyeceklerde yaygın olarak bulunmasına rağmen pişirme işlemi sırasında çabuk parçalanmaktadır. Yüksek oranda folik asit içeren yiyecekler karaciğer, böbrek, portakal suyu ve ıspanaktır. Ayrıca keçi sütündeki folik asit miktarı çok düşüktür. İnek sütünden ziyade keçi sütü verilen çocuklarda diğer gıdalardan da alım düşük ise eksiklik ortaya çıkabilir. Tedavide diyetin düzenlenmesi ve ağız yoluyla folik asit takviyesi yapılması yeterlidir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.