Ay’ın İkiye Bölünmesi

Müşriklerin Peygamberimizden (s.a.v.) istediği mucize neydi? Peygamberimizin (s.a.v.) Ay’ın ikiye bölünmesi (şakk-ı kamer) mucizesi ile ilgili hadisler.

Mekkeli müşriklerin kendisinden bir mûcize istemeleri üzerine Hz. Peygam­ber (s.a.v) eliyle işaret edip Ay’ı ikiye böldü ve sonra tekrar işaret edip birleştirdi.

MÜŞRİKLERİN PEYGAMBERİMİZDEN MUCİZE İSTEMELERİ

Kureyş, bir gün, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e:

“–Safâ Tepesi’ni bizim için altına çevirmesi için Rabbine dua et, biz de Sana îmân edelim!” dediler. Allâh Rasûlü (s.a.v):

“−Gerçekten bunu yapacak mısınız?” diye sordular. Onlar da:

“–Evet” dediler. Rasûlullâh (s.a.v) dua ettiler. Bunun üzerine Cebrail (a.s) gelip:

“–Rabbin sana selam ediyor ve «İstersen, onlar için Safâ Tepesi’ni altına çeviririm, fakat bundan sonra onlardan kim inkâr ederse ona, âlemlerden hiç kimseye yapmadığım şekilde azâb ederim! İstersen onlara tevbe ve rahmet kapısını açarım!» buyuruyor” dedi.

Rahmeten li’l-âlemîn olan Efendimiz (s.a.v) hemen:

“–Tevbe ve rahmet kapısını aç!” buyurdular. (Ahmed, I, 242, 258, 345; Hâkim, I, 119/174; Heysemî, VII, 50)

Bu hâdise üzerine şu âyet-i kerime nâzil olmuştur:

“Bizi, mu’cizeler göndermekten alıkoyan ancak öncekilerin bunları yalanlamış olmalarıdır. Biz Semûd’a uyarıcı ve aydınlatıcı bir mu’cize olarak dişi deveyi verdik de onu öldürdüler. Hâlbuki Biz mu’cizeleri (azab ve helâk etmek için değil), ancak uyarmak için göndeririz.” (el-İsrâ 17/59) (Ahmed, I, 258; Taberî, Tefsir, XV, 108)[1]

AY’IN İKİYE BÖLÜNMESİ (ŞAKK-I KAMER) İLE İLGİLİ HADİSLER

Enes bin Mâlik’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Mekke ahâlîsi Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den kendilerine bir âyet (mûcize) göstermesini istediler. O da onlara Ay’ı iki parça hâlinde gösterdi, hattâ Hırâ Dağı’nı bu iki parçanın arasında gör­düler. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36; Müslim, Kıyâmet, 46, 47)

***

Abdullah bin Mesut (r.a) şöyle buyurmuştur:

“Biz Minâ’da Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz ile beraberken Ay ikiye ayrıldı. Peygamber Efendimiz (s.a.v):

«‒Şâhid olunuz!» buyurdular. Bir parça dağa doğru gitti. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36; Müslim, Kıyâmet, 44, 45)

Bir rivâyette Abdullah bin Mesut (r.a): “Ay Mekke’de ikiye yarıldı” buyurmuştur. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36)

***

Yine Abdullah bin Mesut (r.a) şöyle buyurmuştur:

“Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) zamanında Ay ikiye ayrıldı. Bir parça dağın üzerinde, bir parça da alt tarafındaydı. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):

«‒Şâhid olunuz!» buyurdular. (Buhârî, Tefsîr, 54/1; Müslim, Kıyâmet, 43, 48)

***

Abdullah bin Abbâs’tan (r.a) da Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in zamanın­da Ay’ın ikiye yarıldığı rivâyet edilmiştir. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36)

“Kıyâmet Yaklaştı ve Ay Yarıldı” Ayeti

Bu hâdisenin ardından şu âyet-i kerîme nâzil oldu:

“Kıyâmet yaklaştı ve Ay yarıldı. Onlar bir mûcize görseler, hemen yüz çevirirler ve: «Eskiden beri devâm edegelen bir sihirdir» derler.” (el-Kamer, 1-2) (Tirmizî, Tefsîr, 54/3286;Vâhidî, s. 418)

Bu mûcize, bütün peygamberlere verilen mûcizelerin hepsinden daha büyüktür. Zîrâ diğer peygamber­lerin mûcizeleri arzdan semavâta geçmemiştir. Bu mûcizeyi Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de de zikretmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Âhir Zaman Nebîsi” olduğu için O’nun dünyâda zuhûru, aynı zamanda kıyâmetin âlametlerinden biridir. Bu sebeple âyet-i kerîmede:

“Kıyâmet yaklaştı ve Ay yarıldı.” buyrularak bu hakîkata temâs edilmektedir.

Şâir Zâtî ne güzel söyler:

Yûsuf’i gerçi görenler ellerini kestiler,

Gün Yüzün gördü Sen’in şakk oldu Bedr’in âyesi!

İbn-i Teymiyye’nin naklettiğine göre, bazı seyyahlar, Hindistan’daki târihî bir binanın üzerinde “Ay’ın ikiye yarıldığı gece yapılmıştır” diye yazıldığını görmüşlerdir.[2]

Meşhur astronomi âlimi Fransız astronom Lefrançois de Lalande, Ay’ın geçmiş hareketlerini ince­lerken “Şakk-ı Kamer” mûcizesinin doğruluğunu kabûl etmek zorunda kalmıştır.[3]

Tâhiru’l-Mevlevî şöyle der:

Mekke-i Mükerreme’nin doğu tarafında ve Safâ Tepesi üzerinde orta yükseklikte bir dağ vardı. Ona Ebû Kubeys Dağı denirdi. Bu dağın üzerinde iki minâreli bir câmi-i şerîf vardır ki Mekke fethinde Hz. Bilâl’in (r.a) burada ezân okuyuşunun hâtırası olarak yapılmıştı. Bir de Mescid-i Şakku’l-Kamer ismiyle bir namazgâh vardı ki Ay’ın yarılması mucizesinin bu mevkide göründüğünü hatırlatmak üzere yapılmıştı. Mescid ile namazgâh arasında bulunan derince bir çukurda Cüneyd-i Bağdâdî, İbrâhim Edhem, Alâüddîn Attâr gibi irfân ehlinin büyüklerinin halvete girdikleri rivâyet edilir.[4]

 Dipnotlar:

[1] Mu’cize talepleri daha çok kâfirlerden gelmiş, Müslümanlar böyle bir nezâketsizlikten uzak kalmışlardır. Zîrâ onların mutmain olmaları için Efendimiz’i görmeleri kâfi gelmişti. Mehmed Nûri Şemseddin Hazretleri ne güzel söyler: Âşık-ı sâdık isen sana yeter rü’yet pes. Âşık-ı kâzip isen var kerâmet ara gez. [2] M. Yaşar Kandemir, Şifâ-i Şerîf Şerhi, İstanbul 2012, I, 596. [3] Bkz. Zekâî Konrapa, s. 110. [4] Tâhiru’l-Mevlevî, Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri, II, 143-144, 31. dipnot.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

ŞAKK-I KAMER: AY’IN İKİYE YARILMASI MÛCİZESİ

Şakk-ı Kamer: Ay’ın İkiye Yarılması Mûcizesi

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.