Aklın Zekatı

Aklın zekatı nedir?

Cenâb-ı Hakk’a ne kadar şükretsek az; bizi yoktan var etti. Bizi, bir bitki veya hayvan olarak değil de, mahlûkâtın en şereflisi bir insan olarak yarattı. Nice insan içinde seçti, bize kendisini tanıttı, îman sahibi kıldı. Bize akıl verdi; irade, sağlık, ömür, mal-mülk, güç-kuvvet, saymakla bitiremeyeceğimiz nice nimetler ihsan etti. Her türlü nimetine sayısız kere hamd olsun.

Bu nîmetler içinde insanı insan yapan, doğruyla yanlışı, hattâ doğru ile en doğruyu birbirinden ayırmaya yarayan nîmet, akıldır. İnsan aklı sayesinde, kendisini fark eder; etrafındaki insanları, hayvanları, canlı-cansız bütün âlemi keşfeder, seyreder ve hayran olur.

Eğer insan aklını doğru bir şekilde kullanmışsa, bu renkler cümbüşü olan kâinât; bitmek bilmeyen canlı bir kitap gibi, her bir renginde, deseninde, satırında ayrı bir âlem olur ve Allâh’ı tanıtan bir harikuladelik ve belağat kazanır. Toprak dile gelir, konuşur. Gökler dile gelir, içlerindeki rahmet ummânını insanın gönlüne döker. Gece ayrı, gündüz ayrı konuşur.

Bizim cansız dediğimiz, dikkate almadan geçtiğimiz dağ-taş, lisân-ı hâl ile Allâh’ı anlatır. O’nun emrine nasıl boyun eğdiğini, O’na nasıl kulluk ettiğini, O’nu nasıl zikrettiğini…

Bitkiler, sert kayaları, kupkuru toprakları deler, yeryüzüne çıkar. Bir tohumken kendisinin binlerce kat büyüklüğünde ağaca dönüşür, binbir zahmetle olgunlaştırdığı meyvesini insanlara takdim eder.

İNSAN NİÇİN YARATILMIŞTIR?

Hayvanlar, zübde-i âlem olan insana hizmet için yarışır. Kimi on binlerce çiçeğin özünden derlediği balını sunar, kimi sütünü, kimi yününü, kimi kendi canını… Hepsi insanın hizmetine girmiştir de, insan ne için yaratılmıştır?

O, bir hiçlik vadisinde yaşamak için mi gelmiştir? Doğumundan önce karanlık bir dehlizden geçmiş, boşu boşuna var olmuş, ölüp gittikten sonra da sadece toprak olarak hayatı tamamlanan bir varlık mıdır? Öncesi karanlık, sonrası karanlık, nefes alıp vermesi fuzûlî… Gerçekten insan bunun için var olmuşsa, dünyanın bu kadar mükemmel bir nizamda kurulmuş olmasına ne gerek vardır? Niçin bunca süs ve ziynetle donatılmıştır kâinât… En küçük varlıktan en büyük galaksilere kadar her şeydeki bu âhenk, bu olgunluk, bu güzellik hep kendi kendisine mi var olmuştur?

BUNDAN DAHA BÜYÜK AHMAKLIK, AKILSIZLIK OLABİLİR Mİ?

Yolda giderken bir araba görsek, onun nasıl meydana geldiğini biliriz. Bu arabayı üretmek için onlarca mühendis kafa kafaya vermişler, hesaplar yapmışlar; yüzlerce mühendis ve işçi bu arabanın parçalarını üretmiş, birbirine eklemiş… Bir taraftan yerin altından petrol çıkartılmış, işlenmiş ve o arabaya konmuş. Ama bütün bunlar arabayı harekete geçirmeye yetmemiş. Aklı başında, ne yaptığını bilen bir şoför koltuğuna oturmadan o demir yığını bir türlü hareket etmemiş. Peki, koskoca kâinat, hem en küçük atomlarına varıncaya kadar hep kendi kendisine mi var olmuştur? Kendi kendine mi hareket etmektedir? Her şey tesadüfen ve rast gele mi işlemektedir? Bundan daha büyük ahmaklık, akılsızlık olabilir mi?

Rabbimiz, bu kâinata, kendi ilmini, sanatını, hikmetini, kudret ve azametini gösteren pek çok âyet yerleştirmiştir. Hem insanın iç âleminde, hem de dış dünyasında… Aklını, gönlünü bu büyük âyetlere dikerek Allâh’ı tanımaya gayret edene ne mutlu… İşte o, bu dünyaya niçin geldiğini ve neden yaşadığını bulma yoluna çıkmıştır. Rabbimiz, maksûduna vâsıl eylesin. Âmin.

Kaynak: Zâhide Topçu, Şebnem Dergisi, Sayı: 184

 

İslam ve İhsan

AKILLI KİŞİ İLE İLGİLİ HADİS

Akıllı Kişi İle İlgili Hadis

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.