Ailede Mutluluk Yolları

Erkekler, Allâh’ın emâneti olarak nikâhla eşlerini alırlar ve onlara Allâh’ın rızâsına uygun şekilde davranmak üzere Cenâb-ı Hakk’a söz vermiş olurlar. Kadın da, Allâh’ın râzı olacağı bir hâneye adım atarak kendini, sahip olduğu meziyet, fazilet, güzellik ve üstün vasıflarını öncelikle âilesine tahsis eder.

Cenâb-ı Hak, insanları Hazret-i Âdem -aleyhisselâm- ve Hazret-i Havva Annemizden yaratmıştır. O ikisini de kendi varlığının ve birliğinin delillerinden olarak muhabbet ve merhametle birbirine bağlamış, kurdukları yuvaya da huzur, sekînet ve rahmet indirmiştir.

Onların neslinden gelen bütün insanlık da bir “peygamberin çocuğu” olarak doğma şerefine nâil olmuştur. Ayrıca Rabbimiz, insanı, eşref-i mahlûkât kılarak bütün varlıklardan daha üstün bir makama yükseltmiştir. İnsanın, sahip olduğu bu şeref ve meziyetlere uygun olarak, Allâh’ı tanıması, bilmesi, sevmesi ve O’na kullukta bulunarak şükretmesi gerekir.

ALLAH YOLUNDA BİRLİKTELİK

Rabbimiz, bütün varlıkları çiftler hâlinde yarattığı gibi, insan neslini de çift kılmış ve neslin devamını buna bağlamıştır. Bu yüzden nikâh, bütün peygamberlerin sünneti olarak emredilmiş ve özendirilmiştir.

Erkekler, Allâh’ın emâneti olarak nikâhla eşlerini alırlar ve onlara Allâh’ın rızâsına uygun şekilde davranmak üzere Cenâb-ı Hakk’a söz vermiş olurlar. Kadın da, Allâh’ın râzı olacağı bir hâneye adım atarak kendini, sahip olduğu meziyet, fazilet, güzellik ve üstün vasıflarını öncelikle âilesine tahsis eder.

Erkek olsun, kadın olsun; âiledeki herkesin birinci vazifesi, Allâh’ın emir ve yasaklarına riâyet, Allâh’ın muhabbetine vesile olacak iş ve davranışlara yapışmaktır. Bu büyük ve şerefli takvâ yolunda, zevc ve zevce, birbirlerinin desteği, rehberi ve yardımcısıdır. Hataya düşen, ayağı sürçen eşe, hemen bir diğeri yardım eder ve Allâh’a giden yolda birbirlerini arkada bırakmazlar.

İLAHİ HEDİYE

Kurdukları yuvada, çocuklarını, varsa anne ve babalarını şefkat kanatları altına alırlar; onları sayelerinde cennet kazanılacak bir “ikrâmiye” ve “ilâhî hediye” olarak görürler. Onlara yaptıkları hizmet ve gösterdikleri ihtiramın, Allah katında karşılıksız kalmayacağını bilirler.

Peygamber Efendimizin Hazret-i Ali ve Hazret-i Fâtıma’ya öğrettiği gibi, meşrû hususlarda erkek kadının kölesi, kadın da erkeğin câriyesi gibi birbirlerine bağlılık ve fedakârlıkla hizmet ederler.

Rabbimiz, erkeği, kadın üzerine yönetici tayin etmiş ve âile idaresini, beylere vermiştir. Bu yüzden erkek, hanımına, çocuklarına ve diğer âile efradına hüsn-i muâmelede bulunmalı, onların ihtiyaçlarını görüp gözetmeli, hâllerini-hatırlarını sormalıdır. Âileyi sevk ve idare vazifesi, zorbalık, tahakküm, eziyet ve zulüm hakkı vermez. Aksine idare vazifesini yürüten kimseler, her türlü zulmün karşısında durmalı, âilede zâlim ve mazlumlar oluşmasına müsaade etmemelidir.

SALİH VE SALİHA NESİLLER YETİŞTİRMEK

Kadın da Allâh’ın kendisine vermiş olduğu kabiliyet, fazilet ve meziyetlerle; evinde, mahallesinde ve gönlünün ulaşabildiği bütün yerlerde güzelliklerin öncüsü ve temsilcisi olmalıdır. Güzel ahlâk, sabır, fedâkârlık, affetme, hoş görme; kadının olmazsa olmaz vasıflarıdır.

Evlatlarla böyle bir mânevî iklimde dünyaya gelerek, o mâneviyat yuvasının bir parçası olur ve hânelerindeki saadetin kendi yaşıtları arasındaki temsilcileri olurlar. Zaten evliliğin en önemli sebeplerinden birisi “sâlih ve sâliha nesiller yetiştirmek”tir.

Eğer bir hânede hep gözyaşı, ağıt ve şikâyet varsa, Allâh’ın rahmet ve bereketi o hâneden kalkmış demektir. Buna vesile olan, göz yuman veya bunda pay sahibi olan herkes, büyük bir vebal yüklenmiş, dünyadaki cennet hayatını kaybettiği gibi, âhiret saadetinden de mahrum kalmıştır. Rabbimiz, cümlemizi böyle fecî bir âkıbetten muhafaza buyursun. Âmin.

Kaynak: Zâhide Topcu, Şebnem Dergisi, 154. Sayı

NASIL BİR AİLE HAYATI HUZUR GETİRİR?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.