Zevç ve Zevcenin Birbirleri Üzerindeki Hakları

Zevç ve zevcenin birbirleri üzerindeki hakları nelerdir? Ailede vazife paylaşımı nasıl olmalıdır?

Fahr-i Kâinât Efendimiz, Vedâ Hutbesi’nin bir bölümünde şöyle buyurmaktadır:

“Ey insanlar! Kadınların haklarına riâyet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allâh’ın emâneti olarak aldınız; onların nâmuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz!” (Müslim, Hac, 147; Ebû Dâvûd, Menâsik, 56; İbn-i Mâce, Menâsik, 76, 84; Ahmed, V, 30)

Hadîs-i şerifte beyan buyurulduğu üzere;

Aile yuvası Allâh’ın adına söz verilerek kurulur. Sâir akitlerden farklı olarak; ailede, mânevî ve rûhânî bir temel vardır. Duâlarla başlayan bir izdivaç, ancak tarafların vefâtıyla sona erecek şekilde, örfümüzdeki ifadesiyle «bir yastıkta kocamak» üzere tesis edilir.

Bu mukaddes yuvada elbette bir hukuk nizamı vardır. Cenâb-ı Hak; aile reisi olarak zevci vazifelendirmiş, zevceyi de, bu riyâsette, beyinin meşrû tâlimatlarına itaat etmekle memur kılmıştır.

Zamanımızda feminizm, kadın-erkek eşitliği gibi batı menşeli cereyanlar, kadınları bu itaati reddetmeye teşvik ediyor. Bu telkinler de aileyi parçalıyor. Anneliği gözden düşürüyor. Nüfus azalıyor.

Her şeyden evvel kadın ve erkeğin biyolojileri eşit değildir. Kas güçleri eşit değildir. Fıtratları eşit değildir. Hâlet-i rûhiyeleri eşit değildir. Eşit olmamaları, illâ erkeğin üstün olduğu mânâsında da değildir, şefkat ve merhamette kadın üstündür. Ciddiyet ve karar alma mekanizmasında erkek üstündür. Metânette erkeğin, letâfette kadının avantajı vardır.

Eşit oldukları bir yer vardır: O da Allah katındaki insânî kulluk vasıflarıdır. Orada da üstünlük takvâdadır.

Kadın ve erkek arasındaki farkların, ailedeki vazife tevziinde rol oynaması elbette ki fıtratın îcâbıdır, akl-ı selîmin neticesidir.

İslâm bu hakikat üzere, ailede vazife paylaşımı yapmıştır.

Erkeği; ailenin reisi ve geçimin mes’ûlü kılmış, aileyi korumak, dışarıdaki vazifeleri yerine getirmekle vazifelendirmiştir.

Kadını da, ev içi vazifelerle mükellef kılmıştır. Sâliha bir hanım ve sâliha bir anne olmak, büyük bir şereftir:

Peygamber Efendimiz’e; daha ziyade kime hürmet ve hizmet edilmesi gerektiği sorulduğunda, üç kere;

«–Annen!..», sonra da;

«–Baban!» buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1, 2)

Bir müslüman ailesinde, annenin mevkii hakkında hadîs-i şerifte buyurulur:

“Cennet, annelerin ayakları altındadır!..” (Nesâî, Cihâd, 6; Ahmed, III, 429; Süyûtî, I, 125)

Annelik nasîb olsun veya olmasın, sâliha bir hanımın kıymeti de hadîs-i şeriflerde tebârüz ettirilmiştir:

“Dünya, geçici bir faydadan ibârettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı; dindar, sâliha bir kadındır.” (Müslim, Radâ, 64; Nesâî, Nikâh, 15; İbn-i Mâce, Nikâh, 5)

Dînimizde sâliha bir hanımın kıymetini gösteren en mühim hakikat; asr-ı saâdette, Hazret-i Hatice, Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Âişe ve diğer annelerimizin üstlendikleri vazifeler, sergiledikleri güzel ahlâk ve fazîletlerdir.

Kadın bir pırlantadır. Bir çöp tenekesine düşen bir pırlanta ne kadar talihsizdir!

Kadının eşitlik yalanlarıyla aile içindeki şerefli mevkiinden koparılıp; bir vitrin malzemesi, istismâr edilen bir dekor hâline getirilmesi çok hazindir.

Maalesef dış dünyaya sürüklenen kadın, kaldırımda açan çiçekler gibi ayaklar altında ezilmeye mahkûm oluyor. Ailesinde ise hakikî değerini buluyor.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2025 Ay: Nisan, Sayı: 242

İslam ve İhsan

KADIN VE ERKEĞİN GÖREVLERİNİ ANLATAN ÂYET VE HADİSLER

Kadın ve Erkeğin Görevlerini Anlatan Âyet ve Hadisler

AİLE FERTLERİNİN BİRBİRLERİNE KARŞI GÖREVLERİ

Aile Fertlerinin Birbirlerine Karşı Görevleri

KARI-KOCA HAKLARI

Karı-Koca Hakları

KADININ KOCASINA KARŞI GÖREVLERİ

Kadının Kocasına Karşı Görevleri

KOCANIN KARISI ÜZERİNDEKİ HAKLARI İLE AYET VE HADİSLER

Kocanın Karısı Üzerindeki Hakları ile Ayet ve Hadisler

İSLAM’DA KOCANIN HAK VE SORUMLULUKLARI

İslam’da Kocanın Hak ve Sorumlulukları

AİLEDE HAK VE SORUMLULUKLARIMIZ

Ailede Hak ve Sorumluluklarımız

KARI-KOCA HAKLARI İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Karı-Koca Hakları ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.