Karı-Koca Hakları

İslam’a göre karı-koca hakları nelerdir? Ayet ve hadislerle karı-kocanın karşılıklı hak ve görevleri şöyledir.

Nikâh, bu sözleşmeyi yapan karı kocaya birtakım hak ve görevler yükler.

İSLAM’DA KARI-KOCA HAKLARI

Karı kocanın karşılıklı haklarıyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da kocaları üzerinde meşru çerçevede hakları da vardır. Şu kadar ki erkeklerin onlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır.” (2/Bakara, 228.)

Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:

“Dikkat edin, sizin karılarınız üzerinde hakkınız var, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır.”

“Sizin karılarınız üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimseleri minderinize oturtmamaları ve sevmediğiniz kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat ediniz, onların da sizin üzerinizdeki hakları, giyim ve yiyeceklerini iyi bir şekilde sağlamanızdır.” (Tirmizî, “Rıdâ”’, 11.)

Karının Hakları

  1. Mehir: Evlenme sırasında erkeğin kadına ödediği veya ödeme yükümlülüğü altına girdiği para veya mal demektir ve kadının hakkıdır.
  2. Nafaka: Kişinin, bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yiyecek, giyecek ve mesken giderlerini karşılaması demektir.

Nikâh işlemi tamamlanınca, kadının nafakası yani yiyecek, giyecek ve konutu normal ölçüler içinde kocaya aittir.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Annelerin beslenmesi ve giyimi, uygun bir şekilde babaya aittir.” (2/Bakara, 233.)

Koca üzerine borç olan eşinin nafakası, sosyal durumlarına uygun olmalıdır.

Ayrıca zengin olan kocanın karısına bir hizmetçi tutarak ev işlerini gördürmesi de kadının hakkıdır.

Kocanın Hakları

Kocanın hakları ve kadının da görevleri şunlardır:

  1. Kocasına saygılı olmak, onun meşru isteklerini yapmak, ailenin huzur ve düzenini bozacak davranışlardan sakınmak.
  2. Kocasına sevgi ile bağlanmak ve kadınlık görevini yerine getirmek.
  3. Ailenin namus ve şerefini korumak, kocasının evini ve malını muhafaza etmek, harcamalarını normal ölçülerde yapmak ve israftan sakınmak.

Karı koca karşılıklı hak ve görevlerine riayet ettikleri takdirde hem kendileri mutlu olur, hem de böyle mutlu bir yuvada yetişecek çocuklar, anneye babaya ve topluma saygılı olur.

Yıllarca sürecek bu beraberlik hep uyum içerisinde geçmeyebilir. Bazen birbirlerine karşı kusurları olabilir. Çünkü hatasız ve kusursuz insan olmaz. Ama önemli olan iyi niyet ve anlayış göstererek huzurun devamını sağlamaktır.

Konu ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Kadınlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.” (4/Nisâ, 19.)

Eşler, birbirlerinin kusurlarına sabretmeli, basit meseleleri büyüterek rahatsızlığa yol açmamalıdırlar.

Eşlerin çabalarına rağmen aile huzuru sağlanamaz ve yuvanın yıkılma tehlikesi baş gösterirse yapılacak iş hakemlere başvurmaktır.

Kur’an-ı Kerim’de konu ile ilgili olarak şöyle buyrulmuştur:

“Eğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur. Şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (4/Nisâ, 35.)

Hakemlerin iyi niyetli çabaları sonuç vermezse son çare boşanma ve ayrılmadır.

Boşanma meşru olmakla birlikte Cenab-ı Hakk’ın sevmediği bir helaldir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah katında helal olan şeylerin en sevimsizi eşini boşamaktır.” (Ebû Dâvûd, “Talak”, hadis no: 2178.)

“Meşru mazeret olmaksızın, kocasından, kendisini boşamasını isteyen kadına cennet kokusu haramdır.” (Tirmizî, “Talak”, 11.)

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

DİNİMİZDE EŞLERİN BİRBİRLERİNE KARŞI GÖREVLERİ

Dinimizde Eşlerin Birbirlerine Karşı Görevleri

ANNE-BABA VE ÇOCUKLARIN BİRBİRİNE KARŞI DAVRANIŞI NASIL OLMALIDIR?

Anne-Baba ve Çocukların Birbirine Karşı Davranışı Nasıl Olmalıdır?

NİKÂH İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

Nikâh ile İlgili Hükümler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.