Aile Fertlerinin Birbirlerine Karşı Görevleri

Aile içi fertleri birbirlerine karşı sorumlulukları nelerdir? Karı-kocanın, çocukların ve akrabaların kendi aralarında birbirlerine karşı görevleri nelerdir?

Ailenin temeli karı-kocadır. Aile önce bunlarla kurulur.

Peygamberimiz (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Dikkat ediniz, sizin kadınlarınız üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır...”[1]

  • A– Karı-Kocanın Birbirine Karşı Görevleri:

1) Her şeyden önce karı ile koca arasında karşılıklı sevgi olmalı,

2) Koca, ailesinin yiyecek, giyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalı, kazancı helâl olmalı,

3) Koca, ailesinin dini ve ahlâki vazifelerini yapmasında yardımcı olmalı, eksiklerini öğretmeye çalışmalı,

4) Erkek, hanımına karşı nazik ve yumuşak davranmalı, kaba ve kırıcı olmamalı,

Bu konuda Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

“Mü’minlerin iman yönünden en mükemmeli ahlâkça en güzel olanlarıdır. Sizin en hayırlınız kadınlara karşı en iyi davrananınızdır.”[2]

5) Kadın, kocasına sevgi ve saygı ile bağlanmalı, ev idaresinde ve çocukların terbiyesinde kocasına yardımcı olmalı,

6) Kadın, tutumlu olmalı, kocasının kazandıklarını israf etmemeli ve evine sahip çıkmalı,

7) Kadın, evine, yuvasına bğlı olmalı, namusunu titizlikle korumalıdır,

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

“Kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, namusunu korur ve kocasına itaat ederse, kendisine: ‘Hangi kapısından istersen cennete gir denir.”[3]

“Herhangi bir kadın, kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse cennete girer.”

  • B– Anne ve Babanın Çocuklarına Karşı Görevleri:

Aile yuvasının süsü ve mutluluk kaynağı olan çocuk, anne ve babaya Allah’ın bir emanetidir. Anne ve baba çocuklarının terbiyesinden hem Allah’a, hem de topluma karşı sorumludur. Anne ve babanın çocuklarına karşı başlıca vazifeleri şunlardır:

1) Çocuklarını sağlıklı olarak besleyip büyütmek, çocukların beden ve ruh sağlığını korumak,

2) Çocuklarına haram lokma yedirmemek,

Peygamber Efendimiz: “Allah yolunda harcanan paraların sevabı en çok olanı, aile fertlerine harcanan paradır.”[4] buyurmuş.

“Bir insanın bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerini ihmal etmesi günah olarak kendisine yeter.”[5] uyarısında bulunmuştur.

3) Çocuğuna güzel bir ad koymak,

4) Çocuğu iyi terbiye etmek, ona ahlâk yönünden güzel örnek olmak,

Peygamberimiz: “Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.”[6] buyurarak çocuk terbiyesinin önemini belirtmiştir.

5) Çocuğuna namaz kılmayı, diğer dini ve ahlâki görevleri öğretmek,

6) Çocuğu okutmak, geçimini sağlayıcı bir meslek sahibi yapmak,

Hz. Ali şöyle demiştir: “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamandan başka bir zaman için yetiştiriniz. Çünkü onlar, sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.”

7) Çocukları sevmek, onlarla ilgilenmek. Çünkü çocukların yemek, içmek kadar sevgiye de ihtiyaçları vardır,

Peygamber Efendimiz çocukları çok sever ve onlarla ilgilenirdi.

8) Çocuklara sevgi gösterirken, hediye verirken ayırım yapmamak, eşit ve adaletli davranmak,

9) Evlenme çağına geldikleri zaman çocukları evlendirmek,

  • C– Çocukların Ana ve Babalarına Karşı Görevleri:

1) Ana ve babaya iyilikte bulunmak,

2) Geçim sıkıntısı içinde iseler geçimlerini sağlamak,

3) Ana ve babayı söz ve davranışları ile hiçbir şekilde incitmemek, “Öf” bile dememek,

4) Ana ve babalarına karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmak, yüzlerine sert ve öfkeli bakmamak,

5) Çağırdıkları vakit hemen koşmak,

6) Ana ve babaların emirlerini –Bu emirlerde Allah’a itaatsizlik olmadıkça– dinlemek ve yerine getirmek,

7) Her işte onları memnun etmek,

8) Yanlarında yüksek sesle konuşmamak,

9) Ana–baba hizmete muhtaç duruma geldiklerinde onlara hizmet etmek ve bunu seve seve yapmak,

10) Yolda giderken önlerine geçmemek,

11) Onlardan izinsiz bir yere gitmemek,

12) Öldükleri zaman onları rahmetle anmak, dûa etmek, onların ruhları için hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babanın dostlarına iyilik etmek, anne ve babasına kötü söz söylenmesine sebep olmamak,

Anne-baba hakları konusunda Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Allah’ın en sevdiği amel, vaktinde kılınan namaz ile anaya ve babaya iyilik yapmaktır.”[7]

“Allah’ın kıyamet gününde yüzlerine bakmayacağı kişilerden biri de anasına, babasına asi olandır.”[8]

“Allah, bütün günahlardan dilediklerinin (cezasını) kıyamet gününe tehir eder, yalnız ana-babaya yapılan isyanın cezasını Allah, sahibine ölmeden önce verecektir.”[9]

  • D– Kardeşlerin Birbirine Karşı Görevleri:

1) Kardeşler arasında samimi bir sevgi ve birlik olmalı,

2) Kardeşler birbirlerini tamamlayan bir bütünün parçaları gibidir. Hiç bir şey bu birliği bozmamalı, kardeşleri birbirinden uzaklaştırmamalı,

3) Miras, para ve mal gibi şeyler, maddi çıkarlar, kardeşlerin arasını açmamalı, aralarındaki birliği bozmamalı,

4) Büyük kardeşler küçükler için ana, baba gibidir. Küçükler büyüklere saygı göstermeli, onlara karşı gelmekten, kırıcı söz ve davranışlardan sakınmalı. Büyükler de küçükleri korumalı, sevgi ve merhamet göstermelidir,

5) Kardeşler birbirlerine iyilik yapmalı, birbirlerinin menfaatini kendi menfaati gibi gözetmelidir,

  • E– Hısım ve Akrabalara Karşı Görevlerimiz:

Hısım ve akrabalar geniş anlamda ailemizin bir parçası olduğundan onlara karşı yapmamız gereken ahlâki görevlerimiz vardır.

Bunlar:

1) Hısım ve akrabalarımıza sevgi ve saygı göstermek,

2) İhtiyacı olanlara yardım etmek,

3) Onları unutmamak, zaman zaman ziyaretlerine gitmek, hediye vermek,

4) Uzakta olanları mektup ve telefonla arayıp hatırlarını sormak ve böylece aile bağlarını kuvvetlendirmek,

Teyze, hala, dayı ve amca bizim ana ve babalarımız durumundadır. Onlara ana ve babamız gibi sevgi ve saygıda bulunmamız gerekir.

Peygamber Efendimiz:

“Yakınları ile ilgisini kesen kimse cennete giremez”[10] buyurarak akrabalarla ilgilenmenin önemini belirtmiştir.

Ashabdan Abdullah b. Ebî Evfa diyor ki:

Biz Peygamberimizin yanında bulunuyorduk. Peygamberimiz:

“Akrabaları ile ilgisini kesenler bugün bizimle oturmasın” dedi. Bunun üzerine, teyzesi ile arasında kırgınlık geçmiş olan bir genç aramızdan kalkarak teyzesine gitti: Onunla görüşüp barıştı. Sonra da o genç tekrar meclisimize geldi. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“Aralarında akrabası ile ilgisini kesen kimseler bulunan topluma rahmet inmez”[11] buyurdu.

  • F– Komşulara Karşı Görevlerimiz:

Aile ve akrabalarımızdan sonra bize en yakın olan insanlar komşularımızdır. Hemen her gün karşılaştığımız, çoğu zaman beraber olduğumuz komşularla iyi geçinmek dinimizin emridir.

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de komşulara iyilik yapmamızı emretmiş, Sevgili Peygamberimiz de:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna iyilik etsin.”[12]

“Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.”[13] buyurmuştur.

Peygamberimiz bir Hadis-i şeriflerinde de: Komşusuna eziyet edenlerin gerçek mü’min olamayacaklarını ve cennete giremeyeceklerini bildirmiştir.

Komşularımıza karşı başlıca görevlerimiz şunlardır:

a– Komşuların hakkına saygılı olmak, onları söz ve davranışlarımızla incitmemek,

b– Güler yüzlü, tatlı sözlü olmak, sevinç ve üzüntülerini paylaşmak,

c– Dert ve sıkıntılarını gidermeye çalışmak, gerektiğinde yardım etmek, ödünç vermek, hediyeleşmek,

d– Ses ve gürültü ile onları rahatsız etmemek,

e– Hastaları ziyaret etmek, ölenin cenazesine katılmak, başsağlığı dilemek,

Özetle: Kendimiz için sevdiğimiz şeyleri onlar için de sevip arzu etmek, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri onlara yapmamaktır.

Komşumuz müslüman olmasa bile onlarla iyi geçinmek, eziyet etmekten sakınmak, iyi davranışlar içinde bulunmak görevimizdir.

Dinimizin emri budur. Bu emre uygun olarak müslümanlar, tarih boyunca müslüman olmayan komşulara iyi davranmışlardır.

Hz. Ömer’in oğlu Abdullah bir gün hizmetçisine koyun kestirip etlerden bir kısmını komşulara dağıtmasını ve önce müslüman olmayan komşudan başlamasını emretmiş ve bu sözünü üç defa tekrar etmişti.[14]

[1]   Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 318

[2]   Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 320

[3]   250 Hadis, s. 186

[4]   Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 329

[5]   Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 331

[6]   Câmi’us-Sagir.

[7]   Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 347

[8]   Et-Terğib ve’t-Terhib, C. 3, S. 327

[9]   Seçme Hadisler, S. 58

[10] Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 370

[11] Seçme Hadisler, s. 208

[12] Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 343

[13] Riyazü’s-Salihin, c. 1, s. 342

[14] Aliyyu’l-Kari Şerhu Aynu-l İlm, c. 1, s. 291

İslam ve İhsan

İNSANLARIN ARASINI DÜZELTMEK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

İnsanların Arasını Düzeltmek İle İlgili Ayet ve Hadisler

DİNİMİZDE EŞLERİN BİRBİRLERİNE KARŞI GÖREVLERİ

Dinimizde Eşlerin Birbirlerine Karşı Görevleri

MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİ ÜZERİNDEKİ 5 HAKKI

Müslümanların Birbirleri Üzerindeki 5 Hakkı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.