Zarif İnsan Nasıl Olur?

Zarif insan kime denir? Zarif insan nasıl olur? Zarif insanın üç özelliği nedir? Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz açıklıyor…

Zarif insan duygusal zekâsı yüksek, kalbî hassâsiyeti gelişmiş duyarlı insan demektir. İnsânî ilişkilerde kalbin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Çünkü kalb dış etkilere açık olduğundan evirilip çevrilmesi kolay bir organımızdır.

ZARİF İNSAN NASIL OLUNUR?

Zarif insanlar, kalbin âfetlerini bilen ve bu âfetten gönüllerini koruyabilenlerdir. Kalbin en büyük âfeti kasvettir. Kasvetli bir kalb, duyarlılığını; yâni gerek Yaratanla, gerekse yaratılanlarla ilişkideki hassâsiyetini kaybetmiş demektir. Böyle bir kalbe sâhip olan kimseye zarif insan, zarif mümin denilemez.

Zarif insanın en önemli özelliği incinmemesi ve incitmemesidir. İncinmemek de, incitmemek de zor bir iştir. Hatta denilebilir ki incinmemek, incitmemekten daha da zordur. Çünkü incitmemek eldedir. Elinize, dilinize, gözünüze sahip olursunuz, kendinizi frenlersiniz ve insanları incitmeyebilirsiniz. Ama insanların ham-hâlat, çiğ ve hoyrat davranışları karşısında incinmemek elde değildir. Bu ancak çok engin bir gönülle aşılabilecek bir nefs engelidir. Dolayısıyla zarif insan elinden geldiğince incitmediği gibi incinmez de.

ZARİF İNSANIN ÜÇ ÖZELLİĞİ

İnsânî ilişkilerdeki zarâfet ve inceliğin üç önemli özelliği vardır. Kısaca 3Z olarak ifade edebileceğimiz bu özellik ve gereklilikler ziyâret, ziyâfet ve zarâfettir.

  1. Ziyâret, zarif insanın en önemli ilk özelliğidir. Çünkü ziyâret ile mesafeler yakınlaşmakta, göz göze gelinmekte, diz dize olunmaktadır. Ziyâret dostluğa açılan bir kapı demektir. Meselâ hastalık anında ziyaretimize gelenleri aslâ unutmayız. Çünkü insanın moral seviyesinin en düşük olduğu zamanlar hastalık ânıdır. Bu zamanlarda ziyâretimize gelenlerin telkinleri bizleri rahatlatmaktadır. Dolayısıyla ziyâret, zarâfete açılan önemli bir beşeri iletişim kapısıdır.
  2. Ziyâfet, insanları konuk edip ağırlamak demek olduğundan dostlar arasında ülfet meydana getirir. Çünkü ziyâfetler dostlarla buluşma anlarıdır. Böyle ortamlar, kardeşlik tesisi noktasında önemli demlerdir. Nitekim Süfyân-ı Sevrî der ki: “Aynı sofradan yemek yiyenler aynı memeden emenler gibi kardeş olurlar.” Yâni nasıl aynı memeden emmek sütkardeşliğini doğuruyorsa aynı sofradan yemek yemek de aynı kardeşliği oluşturur. Yemek sırasında insanlar göz göze gelerek, elleri birbirinin ellerine temas ederek dokunma ve göz âşinalığı ile sevgi ortamı oluşur. Dolayısıyla dostluk, sevgi ve kardeşlik için ortak mekânların artırılması, duygu birlik ve bütünlüğü açısından son derece önemlidir. Ziyafet vermenin insanı mutlu eden bir tarafı da vardır. İnsanda başkalarına faydalı olunca vücudunda mutluluk hormonunun salgılandığı bilgisi, bu konuda çok anlamlıdır.
  3. Zarâfet ise beşerî ilişkilerde incelik ve nezakettir. Zarâfet sâhibi kişi, insanların gönüllerine girmek için yollar arar. Gönül yapmak beşeri ilişkilerdeki en önemli boyuttur. Zira gönlüne giremediğimiz insanın beynine asla ulaşamayız. Zarâfet sahibi bir insan herkesle iyi geçinir, hoş muâmele eder ve hoşgörülüdür. İlişkilerdeki zarâfetin en önemli boyutlarından birisi de başkalarına katlanmak ve kendi kusurunun farkına varmaktır. Bu yüzden zarif insan kendine yapılan kötülüklere bile iyilikle mukâbele eder.

Sözün gücünü ve zarâfetin etkisini Yûnusumuz ne güzel dillendirir:

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola âğulu aşı

Yağ ile bal ede bir söz

Ziyâret, ziyâfet ve zarâfet beşeri ilişkilerin üç önemli ayağıdır. Bu üç husus zarifliğin, inceliğin, kibarlığın en önemli alametleridir.

Kaynak: Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi, Sayı: 305

İslam ve İhsan

NASIL ZARİF OLUNUR?

Nasıl Zarif Olunur?

PEYGAMBER EFENDİMİZİN ÖRNEK İNCELİĞİ VE NEZAKETİ

Peygamber Efendimizin Örnek İnceliği ve Nezaketi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.