Türkiye'de Kaç Suriyeli Var? Hangi Şehirde Kaç Suriyeli Var?

  Suriye'deki iç savaş uzadıkça şehirlerin ve tarım alanlarının tahrip olması, kıtlık, ölüm vb. sebeplerle yerini yurdunu terkeden nüfus gittikçe artıyor. Suriyeliler başta komşu ülkeler olmak üzere Avrupa ülkelerine göç ediyor.

Türkiye'de 2014'ün ikinci yarısında 1 milyonun üzerine Suriyeli sığınmacı sayısı için an itibariyle 3 milyon tahminleri yapılmaktadır.

AFAD verilerine göre 27 Haziran 2016 itibariyle Türkiye'de barınma merkezlerinde, Suriyeli mülteci sayısı: 256,211 kişi

BM verilerine göre Türkiye'de kayıtlı Suriyeli sığınmacı: 2, 715,789 kişi

AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan  Türkiye'deki kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısını, 2 milyon 733 bin 784 kişi, 26 geçici barınma merkezinde kalan Suriyeli sayısını ise 282 bin 815 kişi olarak açıkladı.

Suriyelilerin en fazla bulunduğu yerler ise Şanlıurfa, İstanbul, Hatay, Gaziantep, Adana ve Kilis.

UNİCEF'e göre Türkiye'deki Suriyeli çocuk sayısı: 1 milyon 420 bin kişi...

Şubat 2016 itibariyle Türkiye'de doğan Suriyeli çocuk sayısı 152 bini aştı.

İL İL TÜRKİYE'DE SURİYELİ SAYISI

Suriyelilerin illere göre dağılımına göre 401 bin 68 kişi ile Suriyelilerin en çok yaşadığı şehir Şanlıurfa. İstanbul Suriyelilerin Şanlıurfa'dan sonra en çok yaşadığı 2. şehir konumunda.

İllere göre Suriyelilerin dağılımı şu şekilde...

Suriyelilerin en çok olduğu şehirler

1- Şanlıurfa: 401 bin 68 kişi

2- İstanbul: 394 bin 556 kişi

3- Hatay: 386 bin 77 kişi

4- Gaziantep: 325 bin 140 kişi

5- Adana: 150 bin 108 kişi

6- Mersin: 138 bin 632

7- Kilis: 129 bin 211

8- Mardin: 97 bin 759

9- Bursa: 96 bin 825

10- İzmir: 90 bin 607

11- Kahramanmaraş: 84 bin 100

12- Konya: 67 bin 957

13- Ankara: 59 bin 267

14- Kayseri: 49 bin 021

Suriyelilerin en az olduğu şehirler

1- Bartın: 27 kişi

2- Bayburt: 30 kişi

3- Artvin: 38 kişi

4- Ardahan: 61 kişi

5- Sinop: 63 kişi

Yukarıdaki verileri göre Suriyelilerin % 90'ı barınma kamplarının dışında yaşıyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Bolgedeki catisma ve insan gocu en cok israil in isine yariyor bu insanlarin mutlaka ulkelerine geri donmesi gerekiyor bolge teror orgutlerinden temizlendikten sonra tersine goc yasanmazsa Israil orada yeni bir savas baslaticak ve bolgeyi isagal etmeye calisacak ve basarili olursa su an Filistin de yasadigi sivil direnc ile karsilamayacak.Bu insanlarin memleketlerine sahip cikmasi gerekiyor

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.