Bursa'nın Keles ilçesinin 400 nüfuslu Belenören Mahallesi sakinleri, Somali'de 5 su kuyusu açtırdı, Pakistan'da 5 ev inşa ettirdi, Suriye'ye gıda yardımında bulundu.
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in terbiyesinde yetişen ashâb-ı kirâm, O’nun cömertlik ve diğergâmlığından da büyük bir nasîb almışlardı. Bugün bizim için en çarpıcı örneklerden biri, İbn-i Ömer Hazretleri’nin, sofrasında bir yetim olmadan yemek yemediği, her sofrasında muhakkak bir yetimin bulunduğu rivâyet edilir.
Tespit edilebilen 26 bin küsur vakfa sahip olan Osmanlı Devleti'nde, hanımların vakıflara yönelik katkısı da azımsanamayacak kadar fazla idi. Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı'da, hanım sultanların vakıflar aracılığıyla yaptırdığı yüzlerce cami, medrese, dâru'ş-şifa, hamam gibi eserlerin önemli bir kısmı da günümüze intikal etmeyi başardı. İşte o tarihî eserlerden bazıları... Nur Banu Valide Sultan
İngiliz araştırma şirketi Oxfam tarafından yayınlanan bir rapor dünyadaki gelir dağılımındaki adaletsizliği bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Buna göre dünyanın en zengin 85 kişisi, üç buçuk milyar insanın sahip olduğu servete sahiptir. Yani bu 85 kişi dünyanın yarısının gelirine maliktir.
Yıllardır yurt içi ve yurt dışında birçok alanda hizmet vermeye devam eden Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı’nın eğitim alanında verdiği hizmetlere bir yenisi daha ekledi. "Hüdâyi Dersaadet Eyüp Sultan Yükseköğrenim Erkek Öğrenci Yurdu" açıldı.
İhlâs, hizmetin en mühim sıhhat şartıdır. İhlâsın olduğu yerde tefrika, benlik ve ihtiraslar kaybolur. Böylece nefse pay çıkarma yolu tıkanmış olur; hizmet yolundaki engeller de asgarîye iner.
Vakıf tesisindeki esas gâye, Allâh’ın rızâsına nâil olup âhiret selâmetine ermektir. Tâ başlangıcından beri vakıflar, bu minvâl üzere kurulmuş ve aynı şekilde devam etmiştir. Öyle ki bu gâye, «et-takarrub ilâllâh» (Allâh’a yaklaşmak) şeklinde vecizeleştirilmiş ve vakfın sıhhat şartlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Âlim kişi, ilmiyle amel eder ve kendisine tâbî olacak kişilere de bu hayırlı amelleriyle örnek olur. İşte böyle bir kişi ölmez!
“…Onlar hayırda birbirleriyle yarışırlar…” (Âl-i İmrân, 114) ayeti nisbetinde sâlih mü’minler hayır yarışındaki en güzîde hizmet ürünlerini vakıf müesseseleri yapmışlar. Bugün çok geniş sahada hizmet verebilen vakıflar, yaratılmış her şeye karşı İslâm’ın şiârı olan şefkat ve merhametin en mükemmel tezâhür şeklidir.
Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin nezih kaleminden hazırlanan bu kitap, her hizmet ehlinin taşıması icab eden vasıfları ve riayet etmesi gereken edep ölçülerini ele almaktadır. Müellif, Hizmeti, ‘’manevi zirvelere ulaştıracak ulvi bir basamak’’ olarak tarif ediyor. Kitabın muhtevasında; Hizmet şuuru, Peygamberimizin hayatında hizmet, Ashabın ve Allah Dostlarının hayatında hizmetin nasıl olduğunau izah ederek kitaba giriş yapılıyor.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.