tevazu

İnsandaki Büyüklük Neyle Anlaşılır

“Devlet-i aliyye topraklarının mimarbaşısı Mimar Sinan, devrinde başlı başına bir ekol olmasına rağmen, Hak karşısındaki gerçek yerinin şuurunda olarak imzasını “el-fakîr Sinan Sermimarân-ı Hâssa” diye atardı.

Tevazu Abidesi

Ârifler sultânı Sâmi Efendi Hazretleri, yüksek mânevî mevkiine rağmen, istisnâsız herkesi kendisinden üstün görürdü. Herkesin hakir gördüğü dindar, sâlih, takvâ ehli yoksulların ziyaretlerine gider, kendilerinden duâ talebinde bulunurdu.

Manevi Yükselişin Sırrı

Cenâb-ı Hakk’ın îman, akıl, irfan, maddî beden ve mânevî kuvvetler gibi kıymetini takdir edemeyeceğimiz pek büyük ilâhî nîmetlerine mukâbil, şükür borcunu edâdan âciz, hem de kusurlu olan bir insan, kendisini gâyet mücrim, günahkâr ve mahcup görmedikçe mânen yükselemez.

Tevazuda Zirve

Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri’nin mânevî makâmı yükselip Cenâb-ı Hakk’a yakınlığı arttıkça tevâzuu da artmıştır. Kalbini dâimâ kontrol etmiş, gaflete düşüp de Cenâb-ı Hak’tan uzaklaşmamak için her an teyakkuz hâlinde bulunmuştur. Hiçbir zaman nefsinden râzı, hâllerinden emîn olmamıştır.

Tasavvufta Tevazu ve Hiçlik

Abdullah Dehlevî Hazretleri çok yüksek makamlara sahip olmasına rağmen dâimâ tevâzû ve hiçlik hâlinde yaşardı.

Kulluğun Şiarı: Acziyet ve Noksanlık

Bir mü’minin tevâzû sahibi olabilmesi ve amellerini makbûl bir şekilde îfâ edebilmesi için acziyetini idrâk ederek kusurlarını görmesi lâzımdır. Zira kulluğun şiârı; acziyet ve noksanlıktır.

Ubeydullah Ahrâr Hazretleri’nin Hikmetli Sözleri

Ubeydullah Ahrar Hazretleri'nin hikmetli sözlerinden bazılarını derledik.

Tevbe İle Aşılacak Beş Engel

Herkesin kendi derdine düşeceği mahşer gününde ilâhî rahmete ve Efendimizʼin şefâatine nâil olabilmek için; bugün tevbe, istiğfar, ibadet ve sâlih amellere sarılma mevsimindeyiz. Önümüzdeki; kabir, kıyâmet, mahşer, hesap, Sırat gibi zor ve çetin geçitlere, bugünden hazırlanmak mecbûriyetindeyiz.

Tövbenin Hakikati

Tövbenin hakîkati; günahların aslı olan kibir, gurur ve benlik duygusundan vazgeçerek acziyeti idrâk etmektir. Bu da, nefsin hodgâmlığını tanıyıp onun mâneviyâta verdiği zararı fark ettikten sonra gerçekleşir. Kişi bu elem ve acziyet içindeyken gönlünden Hak Teâlâ’ya yalvarır ve inler. İşte tövbenin hakîkati budur.

Mânen Yükselmek İçin Neler Yapılmalı?

Hiz­met eden ki­şi, hiz­me­ti­ne de­vam et­ti­ği müd­det­çe mâ­nen de te­rak­kî et­me­li­dir. Gön­lü­nü Rab­bi­ne lâ­yık-ı vec­hi­le ve­rip ih­lâs, edep ve te­vâ­zu üze­re kul­luk va­zi­fe­leri­ni yap­ma­ya gay­ret et­me­li­dir.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.