islam ve ihsan

Kesrette Vahdeti Görmek

Tasavvufta belli bir müddet inzivâya çekilip insanlardan ve dünya meşgalelerinden el-etek çekmek, rûhî tekâmül için gerekli bir temrin olarak görülmüşse de, bunun âdeta ruhbanlık gibi bir hayat tarzı hâline getirilmesi, men edilmiştir.

Güzel Huylu İnsan Nasıl Olunur?

Peygamber vârisi Hak dostları insanların kendilerine karşı gösterdikleri kaba davranışlara, hatâ ve kusurlara aldırmaz, onların ıslâhı için türlü meşakkatlere cân u gönülden katlanırlar. Zira bu hâl, gerçek ilim ve irfânın muktezâsıdır.

Siyonistlerin Organ Hırsızlığı Deşifre Oldu

Her gün en az bir Filistinliyi katleden İsrail’in vahşet karnesi kabarıyor.

İslâm'ın Emrettiği Nezâket ve Görgü Kuralları

İnsanlığa örnek şahsiyet olarak lutfedilen Efendimiz, mübârek ömrü boyunca nice ağır cefâlara katlandı, sayısız çile çemberinden geçti.

Hz. Peygamberin Âlemlere Rahmet Oluşu

Efendimiz, Cenâb-ı Hakkʼın sevdiği ve seçtiği en yüce insan ve bütün insanlığa gönderdiği en son Peygamberdir.

Peygamberimize “Ya Resulallah” Denmesinin Hikmeti

Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e karşı yapılacak en ufak bir hürmetsizliğin bile, önceden yapılmış olan sâlih amelleri boşa çıkaracağı îkâzında bulunmuş; mü’minlere, O’nunla büyük bir edep ve nezâket üzere konuşmalarını emretmiştir.

Avrupa’nın En Nazik ve Kibar Milleti

Osmanlıların edep, nezâket ve terbiye husûsunda kaydettikleri seviye, hiçbir milletle kàbil-i kıyas değildir.

Tasavvuf Nedir, Tasavvuf Tanımları Nelerdir?

Dînin gâyesi, insana Yaratıcı’sını tanıtmak, O’na karşı vazîfe ve mükellefiyetlerini bildirmek, beşerî münâsebetleri Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye istikâmetinde adâlet, hakkâniyet, sulh ve sükûn üzere tesis etmektir. Yine dînin gâyesi; nâzik, zarif, ince ruhlu ve iç âlemini temizlemiş insan yetiştirmektir. Diğer bir ifadeyle mü’minin Hak dostluğuna ve cennete hazırlanmasını sağlamaktır.

Varlığın Aynası Nedir?

Kalbî kıvâma erdikten sonra kişi asıl mânevî terakkî yoluna girmiş sayılır.

Osmanlı’da Zekât ve Sadaka

Osmanlı ülkesi, bünyesini bir muhabbet ve şefkat ağı gibi ören vakıf ve benzeri hizmetler sâyesinde âdeta dilencisiz bir ülke hâline gelmiştir. Öyle zamanlar olmuştur ki, Müslüman zenginler zekâtlarını verecek fakir bulmakta güçlük çekmişlerdir.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.