Suriyeli Dul ve Yetimler Çadır Kentlerde Yaşam Savaşı Veriyor

Türkiye sınırı yakınındaki Yetimler ve Dul Kadınlar Evi kampına sığınanlar yaşam savaşı veriyor.

Suriye'nin kuzeyindeki İdlib ilinde yetimler ve eşlerini kaybeden kadınlar için kurulan Yetimler ve Dul Kadınlar Evi (Der Riaya Eytam vel Aramil) kampına sığınanlar, zorlu yaşam koşulları ile mücadele ediyor.

Büyük çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu kampta kalanlar, gıdadan barınmaya, temizlikten sağlık malzemesine kadar her türlü insani yardıma ihtiyaç duyuyor.

Muhaliflerin kontrolündeki İdlib'te kurulan Yetimler ve Dul Kadınlar Evi kampında çocuklar, hastalıklarla mücadele ederken kadınlar da psikolojik sorunlarla baş etmeye çalışıyor.

Kampın yöneticilerinden Kinde İbrahim Yusuf, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Kamptaki 94 çadırda 450 kişi yaşıyor. Buradaki kadınların eşleri

yok, çocuklar ise yetim." dedi.

"KAMPTAKİLERİ ORGANİZE EDİP HAYIR İŞLERİ YAPIYORUZ"

Görevinin kamp sorumlusu ile çadırlarda yaşayan kadınlar arasında irtibat kurmak olduğunu ifade eden Kinda, şöyle konuştu:

"Bazen kamptakileri organize edip hayır işleri yapıyoruz, en son aramızda para toplayıp kanser hastası birine ilaç aldık. Kadınların en büyük sorunu, çocuklarının ihtiyaçlarını giderememek. Buna rağmen daha kötü durumda olanlara yardım ediyoruz. Kadınlar, eşlerini kaybetmenin yanında imkansızlıktan dolayı çocuklarının ihtiyaçlarını gideremiyorlar. Bu durum, psikolojilerinin bozulmasına neden oluyor."

"ÇOCUKLARIMA SÜT BİLE ALAMIYORUM"

Kamp sakinlerinden Hamide de "Eşim, Esed rejimi tarafından hiçbir gerekçe olmadan öldürüldü. Kısa süre Lübnan'da kaldım orada hayat çok zor. Ben de buraya geldim, 4 yıldır burada yaşıyorum." dedi

Çadır kentte yaşamanın zorluklarına değinen Hamide, sözlerine şöyle devam etti:

"İmkanlarımız çok sınırlı. Çocuklarıma süt bile alamıyorum. Bayramdan bayrama yılda bir kez et yiyoruz. Allah biliyor burada her şey ihtiyaç."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.