Sultan Ne Demek?

Sultan nedir, ne anlama gelir? Sultan ünvanı ilk kime verilmiştir? Sultan unvanını ilk kullanan Türk hükümdar kimdir? Sultan kelimesinin anlamı ve kavram olarak kullanımı.

Sultan, İslâm dünyasında XI. yüzyıldan itibaren genellikle hükümdar için kullanılan unvandır.

SULTAN NEDİR?

Sözlükte “güç, kuvvet, otorite, iktidar” anlamında soyut bir kavram olan sultân (çoğulu selâtîn) Kur’ân-ı Kerîm’de “hüccet, mûcize, mutlak güç ve üstünlük” mânasında geçmekle birlikte, “Cihadın en faziletlisi zalim sultan katında hakkı söylemektir” (Ebû Dâvûd, “Melâḥim”, 17; Tirmizî, “Fiten”, 13); “Sultan velisi olmayanın velisidir” (Ebû Dâvûd, “Nikâḥ”, 19; Tirmizî, “Nikâḥ”, 14) gibi hadislerin varlığı, kelimenin Asr-ı Saâdet’ten itibaren “yönetici, hükümdar, devlet başkanı” anlamında kullanıldığını göstermektedir.

SULTAN UNVANI İLK KİME VERİLMİŞTİR?

Aynı kökten gelen saltanat “sultanlık, hükümdarlık ve iktidarın veraset yoluyla intikali” demektir. Sultan kelimesinin bir unvan olarak siyasî-idarî mânada ilk defa Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd tarafından veziri Ca‘fer b. Yahyâ el-Bermekî’ye verildiği kaydedilmektedir. Abbâsîler’de merkezî otoritenin zayıfladığı dönemde tayin edildikleri bölgelerde siyasî güç kazanan valilerin yanı sıra Büveyhî hükümdarları fiilî durum itibariyle sultan diye adlandırılmıştır.

SULTAN UNVANINI İLK KULLANAN TÜRK HÜKÜMDAR KİMDİR?

Sultan unvanı bugünkü Afganistan ve Doğu İran’da müstakil bir hâkimiyet kuran Gazneli Mahmud (998-1030) için devrin kaynaklarında yaygın biçimde geçmektedir. Bununla birlikte kelimenin İslâm dünyasında siyasî bir unvan olarak yayılması Selçuklular zamanında olmuştur. Sikkeler üzerinde ilk defa Selçuklu Devleti’nin kurucusu Tuğrul Bey adına 435’te (1043-44) Hemedan’da bastırılan parada “es-sultânü’l-muazzam” şeklinde yer almıştır. İsfahan şehrinin mahallî hâkimi Ebû Mansûr Ferâmurz, İsfahan’da bastırdığı sikkelerde daha 434 (1042-43) yılından itibaren Tuğrul Bey’in adını “es-sultânü’l-muazzam” unvanı ile kaydetmiştir. Tuğrul Bey’in bu unvanı kısa süre sonra Abbâsî Halifesi Kāim-Biemrillâh tarafından tasdik edilmiştir. 449’da (1058) Bağdat’a giren ve bizzat Halife Kāim-Biemrillâh tarafından tahta oturtulan Tuğrul Bey’e halife “sultânü’l-meşrik ve’l-mağrib” unvanını vermiştir.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ SULTANLARI

Büyük Selçuklu Devleti Sultanları

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ SULTANLARI

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.