Sultan Berkyaruk Kimdir?

Sultan Berkyaruk kimdir? Sultan Melikşah’tan sonra tahta kim geçmiştir? Sultan Berkyaruk döneminde yaşanan gelişmeler ve taht mücadeleleri nelerdir? Büyük Selçuklu Sultanı Berkyaruk’un hayatı ve yaptıkları.

Sultan Berkyaruk, Büyük Selçuklu Devleti’nin beşinci hükümdarıdır.

SULTAN BERKYARUK’UN HAYATI

Berkyaruk, Haziran 1080’de İsfahan’da doğdu. Babası Sultan Melikşah, annesi Zübeyde Hatun’dur.

Sultan Melikşah, çok sevdiği veliaht Şehzade Ahmet’in ölümünden sonra veziri Nizâmülmülk’ün de tavsiyesiyle hayattaki oğullarının en büyüğü olan Berkyaruk’u veliaht tayin etti. Ancak Melikşah’ın âni ölümü üzerine karısı Terken Hatun beş yaşındaki oğlu Mahmut’u sultan ilân ettirmek için her vasıtayı mubah sayarak harekete geçti. Bu maksatla sultanın ölümünü gizlediği gibi emîrlere büyük paralar vererek oğlunu destekleyeceklerine dair yemin ettirdi. Sonunda Halife Muktedî-Biemrillâh’ı da tehdit ederek 1092 yılında Mahmut’u sultan ilân ettirip adına hutbe okutmayı başardı. Babası öldüğü sırada İsfahan’da bulunan Berkyaruk’u da Emîr Kürboğa vasıtasıyla tutuklattı. Ancak Melikşah’ın ölüm haberini alan Nizâmülmülk’ün adamları vezire ait silâh depolarını yağmalayarak isyan bayrağını açtılar ve hapishanede bulunan Berkyaruk’u kurtarıp 11 yaşında iken aynı yıl sultan ilân ettiler.

Terken Hatun’un İsfahan’a yaklaşması üzerine de onunla birlikte Rey’e doğru yola çıktılar. Terken Hatun ile Berkyaruk arasında Burûcird şehri yakınlarında 17 Ocak 1093’te meydana gelen savaşta Terken Hatun ağır bir yenilgiye uğrayarak İsfahan’a çekildi. Şehri bir müddet muhasara eden Berkyaruk Terken Hatun’dan 500 bin dinar alarak kuşatmayı kaldırıp Hemedan’a gitti. Yapılan anlaşmaya göre Terken Hatun ile Mahmut İsfahan ve Fars’a hâkim olacak, diğer şehirler Berkyaruk’a bırakılacaktı.

SULTAN BERKYARUK DÖNEMİNDE TAHT MÜCADELELERİ

Anlaşmaya rağmen bütün ülkeye hâkim olmak isteyen Terken Hatun, bu defa Berkyaruk’un dayısı Azerbaycan Meliki İsmâil b. Yâkūtî’ye haber gönderip Berkyaruk’u bertaraf etmesi şartıyla evlenme vaadinde bulundu. İsmâil bu teklifi kabul ederek Berkyaruk üzerine yürüdü fakat Hemedan-İsfahan arasındaki Kerec’de meydana gelen savaşta mağlûp oldu. Bu zaferden sonra Bağdat’a giden Berkyaruk Halife Muktedî-Biemrillâh tarafından Rükneddin lakabıyla sultan ilân edildi ve 3 Şubat 1094’te adına hutbe okundu. Ancak onun Selçuklu tahtının yegâne hâkimi olabilmesi için tahtta hak iddia eden diğer hânedan mensuplarıyla mücadele etmesi ve onları ortadan kaldırması gerekiyordu.

Tahtta hak iddia edenlerin önemlilerinden biri, Suriye meliki olan amcası Tâcüddevle Tutuş idi. Melikşah’ın ölüm haberini alır almaz Selçuklu tahtına sahip olmak için seferber olan ve Rahbe, Musul, Nusaybin, Antakya, Urfa, Harran ve Rakka’yı ele geçirip adına hutbe okutturan Tutuş, halifeye elçi göndererek saltanatının tasdik edilmesini istedi. Halife Müstazhir-Billâh bunu reddetti, ancak o yılmaksızın mücadelesini sürdürdü. Birçok şehri daha ele geçirdiği gibi Berkyaruk’u destekleyen güçlü emîrlerden Halep Valisi Aksungur ile Urfa Valisi Bozan’ı öldürttü ve 1094 yılında Bağdat’ta adına hutbe okutmayı başardı. Daha sonra Terken Hatun ile iş birliği yaparak İsfahan’da bulunan Berkyaruk üzerine yürüdü. Bu sırada Terken Hatun hastalanarak öldü. Tutuş ile aralarında Ekim 1094’te cereyan eden savaşta yenilen Berkyaruk İsfahan’a sığınmak zorunda kaldı. Mahmut’un emîrleri onu tevkif ederek gözlerine mil çekmeye teşebbüs ettiler, fakat tam bu sırada Mahmut çiçek hastalığına yakalandı. Bunun üzerine emîrler Mahmut’un âkıbeti belli oluncaya kadar beklemeye karar verdiler. Mahmut’un ölümü üzerine de Berkyaruk tarafına geçtiler; ertesi yıl Tutuş, Berkyaruk ile yaptığı ikinci savaşta yenildi ve öldürüldü. Böylece Berkyaruk, Terken Hatun ve Mahmut’un ölümünden sonra Tutuş engelini de aşmış oldu.

Fakat aynı yıl diğer amcası Arslan Argun Horasan’da isyan etti. Berkyaruk onun üzerine amcası Böri Bars’ı gönderdi. Böri Bars’ın mağlûp olup öldürülmesi üzerine kardeşi Sencer’in kumandasında yeni bir ordu sevketti. Ancak bu ordu yetişemeden 1097 yılında Arslan Argun bir kölesi tarafından öldürüldü. Berkyaruk’a isyan eden diğer amcası Şihâbüddevle Tekiş de aynı yıl öldürüldü. Sultan Berkyaruk’a isyan edenlerden biri de Çağrı Bey’in torunlarından Emîr-i emîrân Muhammed b. Süleyman’dı. Berkyaruk, Sencer sayesinde onu da bertaraf ederek ülkenin her tarafında hâkimiyet kurdu. Kardeşleri Muhammed Tapar ve Sencer, Azerbaycan Meliki Mevdûd b. İsmâil, Tutuş’un oğulları Halep Meliki Rıdvan, Dımaşk Meliki Dukak, Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Kılıcarslan ve Kirman Selçuklu Meliki Turan Şah onu Büyük Selçuklu sultanı olarak tanıyıp itaat arzettiler. Böylece Sultan Melikşah’ın ölümünden beri fetret devrini yaşamakta olan Büyük Selçuklu Devleti yeniden bir sultanın emrinde temsil edilerek itibar kazanmış oldu.

SULTAN BERKYARUK VE MUHAMMED TAPAR’IN İKTİDAR MÜCADELESİ

Ancak ülkede sağlanan bu birlik uzun sürmedi. Gence Meliki Muhammed Tapar, Berkyaruk’un eski veziri Müeyyidülmülk’ün kışkırtmaları sonucu ağabeyine karşı isyan ederek sultanlığını ilân etti. Halife Müstazhir-Billâh da onun hükümdarlığını tasdik ederek 4 Kasım 1099’da adına hutbe okuttu. Bunun üzerine Berkyaruk kardeşi Muhammed Tapar üzerine yürüdü ve aralarında Sefîdrûd’da (Kızılören) 1100 yılında cereyan eden ilk savaşta mağlûp oldu. Ertesi yıl Hemedan’da meydana gelen ikinci savaş Berkyaruk’un galibiyeti, Rûzrâver’de meydana gelen üçüncü savaş ise bazı çarpışmalardan sonra anlaşmayla sonuçlandı. Anlaşmaya göre Berkyaruk “sultan”, Muhammed Tapar ise “melik” unvanına sahip olacaktı. Gence ve çevresiyle Azerbaycan, Diyarbekir, el-Cezîre ve Musul Muhammed Tapar’a, Horasan hariç anlaşmada zikredilmeyen Selçuklu toprakları ise Berkyaruk’a ait olacaktı. Sultan Berkyaruk gerektiğinde Muhammed Tapar’a askerî yardımda bulunacak, Muhammed Tapar da Berkyaruk’a 1.300 bin dinar vergi ödeyecekti. Ancak bu barış uzun sürmedi. Muhammed Tapar kendini barışa ikna eden emîrleri ihanetle suçlayarak onları cezalandırdı ve anlaşmayı ihlâl edip kendini sultan ilân etti. Rey yakınlarında cereyan eden dördüncü savaş Berkyaruk’un galibiyetiyle sonuçlandı. Berkyaruk savaştan sonra İsfahan’a kaçan kardeşini yakalamak için şehri bir müddet muhasara ettiyse de sonuç alamadı.

19 Mart 1103’te Hoy yakınlarında cereyan eden beşinci savaş da Berkyaruk’un zaferiyle sonuçlandı ve uzun müzakerelerden sonra taraflar arasında anlaşma Ocak 1104’te sağlandı. Buna göre Berkyaruk, Muhammed Tapar’ın beş nevbet çalmasına müdahale etmeyecek, Muhammed Tapar’a ait şehirlerde Berkyaruk adına hutbe okunmayacak, askerler diledikleri tarafa geçebileceklerdi. Cibâl, Fars, İsfahan, Rey, Hemedan, Hûzistan ve Bağdat Berkyaruk’a; Azerbaycan, Diyarbekir, el-Cezîre, Musul, Suriye ve Hille Emîri Sadaka’nın hâkimiyetindeki topraklar Muhammed Tapar’a ait olacaktı. Bu anlaşma ile yıllardır devam eden ve devlet otoritesini sarsarak karışıklıklara sebep olan, halkı aç ve perişan bırakan fetret devri taht kavgalarına son verilmiş oluyordu.

SULTAN BERKYARUK DÖNEMİNDE SİYASİ İLİŞKİLER

Sultan Berkyaruk, taht kavgaları ve emîrler arasındaki çıkar çatışmaları sebebiyle Anadolu’yu geçerek Suriye topraklarına giren Haçlılar’ın 3 Haziran 1098’de Antakya ve 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü işgal edip küçük devletler kurmalarına engel olamamıştı. Bu bakımdan Berkyaruk devrinde Haçlı kontları Baudouin ile Joscelin’in esaretiyle sonuçlanan Harran Savaşı Müslümanlar arasında sevinçle karşılandı.

İç karışıklıklara, taht kavgalarına ve Haçlı istilâsına rağmen Berkyaruk, o devrin iki büyük Türk devleti Gazneliler ve Karahanlılar tarafından metbû hükümdar olarak tanındı.

SULTAN BERKYARUK NASIL VEFAT ETTİ? 

Bütün Selçuklu topraklarında devlet otoritesini yerleştirip huzur ve sükûnu sağladığı bir sırada vereme yakalanan Berkyaruk, bir sedye içinde İsfahan’dan Bağdat’a götürülürken yolda ağırlaştı ve hayatından umut kesince emîrleri yanına çağırıp beş yaşındaki oğlu Melikşah’ı veliaht, Emîr Ayaz’ı da ona atabeg tayin etti. Oğlunu emîrlerin himayesinde Bağdat’a gönderirken kendisi de İsfahan’a dönmek üzere yola çıktı ve 22 Aralık 1104’te Burûcird yakınlarında öldü.

Cenazesi İsfahan’a götürülerek atalarının gömülü olduğu türbede defnedildi, yerine oğlu Melikşah geçti.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

SULTAN MELİKŞAH KİMDİR?

Sultan Melikşah Kimdir?

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ SULTANLARI

Büyük Selçuklu Devleti Sultanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.