Sultan 4. Murat’ın Hayatı

Sultan 4. Murat kimdir? Abdullah Sert Hocaefendi, Hace Musa Topbaş Efendi’nin İslam Kahramanları 2 kitabından Haçova Meydan Savaşı’nda büyük kahramanlık gösteren Çolak Hasan’ın yiğitliğini ve 17. yüzyılın en büyük Osmanlı Sultanı olarak kabul edilen 4. Murat’ın hayatı, dönemi ve etkilerini anlatıyor.

SULTAN 4. MURAT’IN HAYATI

Dördüncü Murat Han, annesi Kösem Mâhpeyker Valide Sultan’ın nâibeliği altında 10 Eylül 1623 günü, amcası Birinci Mustafa’nın yerine, atalarının tahtına oturdu.

Saltanatı çok bâdireli bir devire tesadüf etmiş, iç kargaşalıkları, anarşiyi büyük bir cesaret ve muvaffa- kiyetle önlemeyi başarmış, memleketin selameti için, sırasına göre sabır etmesini bilmiş, zamanı gelince büyük bir celadetle isyancı vezirlerin, paşaların cezalarını vermekte tereddüt etmemiş, kahraman vatansever bir Türk Hakanı’dır. Harplere iştirak etmiş Bağdad fatihi unvanını almıştır. Dış devletlerle diplomatik münasebetleri, zekice idare etmiş, memleketin itibarını artırmıştır.

Kanûnî’den Sonra Ordu Tarafından En Çok Sevilen Hükümdar

Kanûnî’den beri hiçbir Osmanoğlu, ordu tarafından 4. Murat derecesinde sevilmemiş ve saygı görmemişti. Sonsuz cesareti, kahramanlığı, her türlü meşakkate tahammülü, büyük zekâsı birçok hüneri, askerî dehâsı çok takdir ediliyordu.

Atıcılıkta, süvarilikte, silahtarlıkta bir eşi daha yoktu. Bunda herkes müttefikti. En azgın bir attan diğerinin üzerine yere inmeksizin atlayabiliyordu. Revân seferinde, Aras nehrini geçerken suya kapılıp boğulmak üzere olan zırhlı bir askeri, tek eliyle yakasından tutup kıyıya kadar çekmiş, kurtardığı gibi bir kese de altın ihsan etmişti. En küçük disiplinsizliğe karşı tahammülsüz olduğu, en küçük suçları idamla cezalandırdığı halde, muharebe meydanlarında askerlerine karşı çok şefkatli idi. Her gün seyyar ordu hastanelerini gezer, yaralı çadırlarını ziyaret eder, gazilerin dertlerine çare bulmaya çalışırdı.

Yayını çektiği bir ok, bir tüfek mermisinden daha uzağa düşerdi. Attığı ciridin delmeyeceği madde yoktu. Ağabeyi 2. Osman gibi, bütün sporlarda en üstün adamdı. Silahdarı vezir Musa Paşa gibi çok cüsseli bir adamı, tek eliyle kuşağından yakalayıp, havaya kaldırmış, bu şekilde bir kaç defa has odayı dolaştırmış, her hangi bir yorgunluk alameti göstermeksizin, yere bırakmıştır. Bu olayı Musa Paşa Dördüncü Murad’ın ölümünden sonra, Kâtib Çelebi’ye anlatmış, o da tarihe geçirmiştir.

17. Yüzyılın En Büyük Sultanı

Osmanlı tarihçileri 4. Murad’ın “bin tarihinden (Hicrî) sonra gelen padişahların en büyüğü” olduğunu kaydetmişlerdi. Kanunî ile 2. Mahmût arasında 1566’dan 1808’e kadarki 242 yıl içinde gelip geçen padişahların şüphesiz en büyüğüdür.

Hammer’e göre devletin hayatını ve büyüklüğünü yarım asır uzatmışdır. Eğer 4 Murat olmasa idi.

Osmanlı inhitatı 1683’de değil yarım asır önce başlayacaktı. Bütün eski ve yeni tarihçiler bu görüşte aynı fikirdedirler.

İ. H. Uzunçarşılı, “4. Murat on yedinci asırda gelmiş olan Osmanlı padişahlarının en değerlisidir” demektedir.

Fırat’ın büyük kollarından olan Murad suyu onun adını taşımaktadır. Çünkü güney Anadolu’da yolları ihya etmiş, büyük köprüler, kervansaraylar (misafirhaneler) hanlar inşa veya tamir ettirmiştir. Buna rağmen, tahta geçtiği zaman tam takır olan hazine, öldüğü zaman ağzına kadar doluydu.

Avrupa’da hiç bir önemli savaş yapmadığı halde tesiri büyük olmuştur. Racine’in Bajazet trajedisi ve Massinger’in 4. Murat’ın hayatında 1630’da yazdığı bir piyesi (Berna Moran, 154/5) batı edebiyatındaki akisleri göstermeye kâfidir.

Ölümünde içte huzur ve asayiş içinde, dışta kelimenin tam manasıyla şevketli bir Osmanlı bırakmakla kalmamış, cihanın en büyük vurucu kuvveti olan Türk ordusunu dehşetli bir harp makinesi haline getirmiş, Türk maliyesini ıslah etmiş, Avrupa’daki Türk casus teşkilatını yeniden düzenlemiş, Kanunî devrindeki derecesine getirmişti.

Devrinde imparatorluk mühim hiç bir toprak kaybına uğramamış, bilakis orta ve güney Irak’ı İran’dan geri almıştır. Avrupa hükümdarlarının en büyük korkusu 4. Murat çapında bir askerin henüz otuz yaşına gelmemiş bir hükümdarın Batı’ya dönmesiydi.

4. Murat’ın pek genç yaşta şan, şeref, zafer ve tantana içinde ölümü, bütün imparatorlukda büyük teessür uyandırdı. Bilhassa İstanbul’da ve devlet adamları arasında teessür büyük oldu.

Gazalarda bindiği üç şahane atının eğerleri ters vurulmuş şekilde Türk geleneğine göre tabutunun önünde yürütülmesi yüzbinlerce İstanbul’luyu ağlattı. Bu büyük hükümdar babası 1. Ahmet Han’ın Sultanahmet Camii avlusundaki mütevazi türbesine gömülmüştür. (Büyük Türkiye Tarihi, Yılmaz Öztuna)

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SULTAN 4. MURAT KİMDİR?

Sultan 4. Murat Kimdir?

OSMANLI KAHRAMANLARI

Osmanlı Kahramanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.