Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev Kimdir?

Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev kimdir? Hayatı sürgünde geçen ve trajik bir şekilde ölen 7. Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in hayatı...

1 Gıyaseddin Keyhüsrev, Anadolu Selçuklu Devleti tahtına çıkmasına rağmen ömrü sürgünde geçti. Bizans ve Haçlılarla yapılan savaşta galip gelmesine rağmen trajik bir şekilde vefat etti.

1. GIYASEDDİN KEYHÜSREV’İN HAYATI

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, Sultan 2. Kılıçarslan’ın oğludur. Annesi Bizanslı bir prensestir. 2. Kılıçarslan, devleti hânedan mensuplarının ortak malı sayan eski Türk geleneğine ve hâkimiyet anlayışına uyarak ülkeyi on bir oğlu arasında taksim etmiş, en küçük oğlu Gıyasettin Keyhüsrev’e de melik sıfatıyla Uluborlu ve Kütahya yörelerini vermişti.

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, meliklik döneminde idaresi altındaki uç bölgesinde oturan Türkmenler ve ağabeyleri Muhyiddin Mesut ve Kutbüddin Melikşah ile birlikte 1189’da Bizans İmparatorluğu’na, 1190’da Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa kumandasındaki Haçlı ordularına ağır kayıplar verdirdi.

Ancak bir süre sonra kardeşler arasında saltanat mücadelesi başladı. Sivas Meliki Kutbüddin Melikşah başşehir Konya’ya gelip babasına kendisini zorla veliaht ilân ettirdi. Bunun üzerine Sultan Kılıçarslan, Uluborlu’ya Gıyaseddin Keyhüsrev’in yanına giderek onu veliaht ilân etti ve onunla birlikte Konya’ya yürüyüp şehre hâkim oldu. Gıyaseddin Keyhüsrev ile beraber Kutbüddin Melikşah’ın idaresindeki Aksaray’ı kuşattığı sırada hastalandı ve Konya’ya götürülürken vefat etti.

SULTAN 1. GIYASEDDİN KEYHÜSREV DÖNEMİ (1192-1196, 1205-1211)

Ardından da Gıyaseddin Keyhüsrev 1192 yılında Konya’da tahta çıktı. Kardeşleri onun Sultanlığını tanımamakla birlikte kendilerini resmen sultan ilân etmeye de çekindiler.

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, bu ilk saltanat yıllarında ihtiraslı ağabeyi Kutbüddin Melikşah’ın ölümü ve diğer kardeşlerinin birbiriyle mücadeleleri sebebiyle tahtını muhafazada herhangi bir zorlukla karşılaşmadı. Konya-İstanbul arasında ticaret kervanı işleten Selçuklu tâcirlerini hapse attırıp mallarına el koyan Bizans İmparatoru 3. Aleksios’a karşı askerî harekâta başlayan Gıyaseddin Keyhüsrev, Menderes nehrine kadar uzanan Bizans topraklarını fethetti. Bu sırada esir aldığı Hıristiyan halkını Akşehir’e yerleştirip kendilerine toprak, ziraat aletleri ve tohumluk vererek üretici duruma gelmelerini sağladı; onlardan beş yıl müddetle vergi almadı.

Bizans İmparatorluğu ile anlaşma yapılınca bu esirler ülkelerine dönmek istemediler. Sultanın bu politikasını öğrenen pek çok Hıristiyan Selçuklu ülkesine göç etti, böylece birçok Bizans şehri boşalmış oldu.

Kısa bir süre sonra sultanın ağabeyi Tokat Meliki Rükneddin Süleyman Şah diğer kardeşlerine karşı üstünlük sağladı ve kalabalık bir ordu ile 1. Gıyasettin Keyhüsrev’in savunduğu Konya’yı kuşattı. Karşı koymanın mümkün olmadığını gören Gıyaseddin Keyhüsrev, 1196’da istediği yere gitmesine izin verilmesi şartıyla tahtı 2. Rükneddin Süleyman Şah’a bırakmak zorunda kaldı.

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, tahtı yeniden elde etmek ümidiyle bir süre Selçuklulara tâbi Ermeni Leon’un prenslik merkezi Kozan’da, ardından kardeşleri Tuğrul Şah ve Kayser Şah’ın yanında Elbistan ve Malatya’da kaldıktan sonra Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü’l-Âdil’in yanına Halep’e gitti. Bir süre de Diyarbekir’de ve Ahlatşahlardan Balaban’ın yanında kaldı. Ziyaret ettiği hükümdarlardan umduğu desteği bulamayınca Trabzon’a geçerek oradan bir gemiyle vaktiyle babası Kılıçarslan’ın yaptığı gibi İstanbul’a gidip Bizans’a sığındı. İmparator 3. Aleksios, onu Bizans’ın ileri gelen devlet adamlarından Manuel Mavrozomes’in kızı ile evlendirdi. Gıyasettin Keyhüsrev, Haçlıların Şubat 1204’te İstanbul’u işgali üzerine kayınpederinin bulunduğu kaleye gitmek zorunda kaldı.

Bu sırada II. Rükneddin Süleyman Şah öldü, yerine küçük yaştaki oğlu 3. Kılıçarslan hükümdar yapıldı. Buna karşı çıkan Selçuklu Emîri Mübârizüddin Ertokuş ile Selçukluların hizmetine girmiş olan Dânişmentli emîrleri Muzafferüddin Mahmud, Zahîrüddin İli ve Bedreddin Yûsuf’un gayretleri sonucu Hâcib Zekeriyyâ, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’e gönderilerek Selçuklu tahtına oturmak üzere Konya’ya davet edildi.

SULTAN 1. GIYASEDDİN KEYHÜSREV’İN 2. DEFA TAHTA ÇIKIŞI

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, daha önce meliklik yaptığı Uluborlu’ya gelip burada hazırladığı ordusuyla Konya üzerine yürüyerek şehri kuşattı, fakat mağlûp olarak Ilgın’a çekildi. Bu esnada, babası 2. Kılıçarslan’ın askerî üssü olan ve Konya ile rekabet halinde bulunan Aksaray halkı onu kendi şehirlerine davet ettiler. Bu defa Konyalılar, Aksaraylılardan önce davranıp şehirde I. Gıyaseddin Keyhüsrev adına hutbe okuttular ve tahta çıkmak üzere Konya’ya çağırdılar. Gıyaseddin Keyhüsrev, Mart 1205’te hemen şehre gidip ikinci defa Anadolu Selçuklu Devleti tahtına oturdu.

Gıyaseddin Keyhüsrev ilk iş olarak oğulları İzzeddin Keykâvus’u Malatya’ya, Alâaddin Keykubad’ı Tokat’a, Celâleddin Keyferidûn’u Koyluhisar’a melik tâyin etti. Ancak bu defa adlarına para bastırıp hutbe okutmalarına, merkezin izni olmaksızın komşu devletlerle savaş veya barış yapmalarına izin verilmedi. Sultanın kardeşi Mugīsüddin Tuğrul Şah yine Erzurum’a melik olarak kaldı. Diğer kardeşi Muizzüddin Kayser Şah da Urfa’da bırakıldı. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Artuklu, Mengücüklü ve Eyyûbî emîrleri Gıyaseddin Keyhüsrev’e tâbi olduklarını bildirdiler.

RUM DEVLETLERİYLE MÜCADELE

Haçlıların İstanbul’u işgal ederek burada bir Latin devleti kurmalarından sonra Komnenos ailesinden Theodoros Laskaris İznik ve civarında bir devlet kurdu; yine aynı aileden Aleksios ve David de Karadeniz kıyılarında merkezi Trabzon olan başka bir devlet kurup sınırlarını genişletmeye başladı. Bu gelişme Anadolu Selçuklu Devleti’nin aleyhine bir durum ortaya çıkardı. Asya’dan gelip Karadeniz’e ve Avrupa’ya ulaşan milletlerarası transit ticaret yolu tehlikeye düştü. Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, Aleksios’un Samsun’u işgale girişmesi üzerine harekete geçerek onu yenilgiye uğrattı ve Samsun çevresini yeniden Selçuklu sınırları içine aldı. Böylece Asya-Avrupa ticaret yolu da emniyet altına alınmış oldu. Bu arada Sultan kayınpederi Manuel Mavrozomes’e Denizli, Honas ve Ege denizine kadar uzanan Menderes vadisini içine alan bölgenin idaresini vermek suretiyle gittikçe güçlenen Laskaris’in yayılma politikasına karşı tedbir aldı.

1. Gıyaseddin Keyhüsrev, daha sonra Avrupa ve Mısır’dan gelen ticaret gemilerinin uğrak yeri olan, dolayısıyla Akdeniz’de önemli bir ihracat ve ithalât limanı durumunda bulunan Antalya’nın fethine girişti. Şehir bu sıralarda Aldo Brandini adlı bir İtalyan’ın elindeydi. Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi Latin-Rum iktidar mücadelesi sebebiyle Antalya yolu ve limanında güven kalmamış, Asya ve Afrika’dan gelen gemiler soyulmaya başlanmıştı. Şehri kuşatan Gıyaseddin Keyhüsrev, Aldo Brandini’nin Kıbrıs’tan yardım alarak direnmesi sebebiyle başarılı olamayıp bir ara çekilmek zorunda kaldıysa da Latin idaresinden memnun olmayan Rum ahalinin daveti üzerine kuşatmayı yeniden başlattı ve çok geçmeden 1207’de şehri fethetti; şehrin vali ve kumandanlığına subaşı Mübârizüddin Ertokuş’u tayin etti. Antalya’nın fethinin ardından Anadolu Selçuklu Devleti iktisadî bakımdan büyük gelişmeler gösterdi.

Selçuklular ilk defa Avrupalılarla ticarî münasebetlere girip antlaşmalar yaptılar. Sultan, daha önce mal yüklü gemileri soyulan tâcirlere tazminat ödenmesi hususunda özel bir emir çıkardı. Ticaret kervanlarından alınan bâc ve geçiş vergilerini de kaldırdı.

Rükneddin Süleyman Şah’ın ölümünden sonra ortaya çıkan buhranlardan faydalanan vasal Çukurova Ermenilerinin Selçuklu ülkesine saldırılarda bulunmaya başlamaları üzerine Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, 1208-1209 yılında Ermenilere karşı harekâta girişerek Maraş’ı Selçuklu topraklarına kattı. Ardından Eyyûbî hükümdarları el-Melikü’l-Âdil ve el-Melikü’z-Zâhir aracılığıyla kendisine barış için müracaatta bulunan Ermeni Prensi Leon’la Anadolu Selçuklularına sadık kalması, Türkiye-Suriye ticaret yoluna ve Halep Eyyûbî sınırlarına saldırmaması, ayrıca savaş tazminatı ödemesi şartıyla bir barış antlaşması imzaladı.

SULTAN 1. GIYASEDDİN KEYHÜSREV NASIL ÖLDÜ?

İznik Bizans İmparatoru Laskaris, Selçukluların Anadolu’ya hâkim bir duruma geçmelerini hoş karşılamıyordu. Bu sebeple İstanbul Latin İmparatoru Henri ile bir antlaşma yaptı. İznik tahtını ele geçirmek isteyen 3. Aleksios da onu Laskaris’e karşı tahrik etti. Gıyasettin Keyhüsrev beraberinde 3. Aleksios olduğu halde 1. Laskaris’e karşı harekete geçti. Denizli-Lâdik arasındaki Antiochia şehri civarında yapılan savaşta Selçuklu ordusu galip durumda iken askerler yağmaya girişti. Bu sırada sultan, çevresinde kimsenin kalmadığını gören bir Rum askeri tarafından şehit edildi. Bunun üzerine paniğe kapılan Selçuklu askerleri geri çekilmeye başladı. Haziran 1211’de yapılan savaşta Bizans ordusu da çok ağır kayıplar verdi.

Geçici olarak Alaşehir’e gömülen Sultanın cesedi, daha sonra 1211 Haziran sonu Konya’ya götürülüp Alâaddin Camisi yanındaki Sultanlar Türbesi’ne defnedildi.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ SULTANLARI

Anadolu Selçuklu Devleti Sultanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.