Şafii Mezhebine Göre Tilavet Secdesi Nasıl Yapılır?

Tilavet secdesi nedir? Tilavet secdesi hükümleri nelerdir, neden yapılır? Şafii mezhebine göre tilavet secdesi nasıl yapılır?

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

Şafii Mezhebine Göre Tilavet Secdesi Nasıl Yapılır?

Tilavet okumak demektir. Tilavet secdesi de “okuma secdesi” anlamınadır. Kur'an-ı Kerim’deki 14 secde ayetinden biri okunduğu zaman, hem okuyanın hem de dinleyenin tilâvet secdesi yapması sünnet-i müekkededir. Secde âyetleri şunlardır:

  • Hac suresi (18. ayet-i kerime)
  • Hac suresi (77. ayet-i kerime)
  • Araf suresi (206. ayet-i kerime)
  • Rad suresi (15. ayet-i kerime)
  • Nahl suresi. (49. ayet-i kerime)
  • İsra suresi (107. ayet-i kerime)
  • Meryem suresi (58. ayet-i kerime)
  • Furkan suresi (60. ayet-i kerime)
  • Neml suresi (25. ayet-i kerime)
  • Secde suresi. (15. ayet-i kerime)
  • Fussilet suresi. (37. ayet-i kerime)
  • Necm suresi. (62. ayet-i kerime)
  • İnşikak suresi. (21. ayet-i kerime)
  • Alak suresi. (19. ayet-i kerime)

Bazı mezheplere göre secde âyeti sayılan Sad sûresi 24. âyet-i kerimedeki secde, Şafi mezhebine göre tilavet secdesi değil, şükür secdesidir. Bu ayet-i kerime okunduğunda, şükür için niyet getirilip secde yapılır.

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den gelen şu rivayet tilâvet secdesinin delillerindendir:

“Peygamber (s.a.v) Kur'an okurken içinde secde âyeti bulunan bir sûre­ye geldiğinde secde ederdi. Biz de kendisiyle birlikte secde ederdik. Öyle ki, bir kısmımız alnını koyacak yer bulamazdı. Allah Rasûlü (s.a.v.) buyurdular ki: “Âdemoğlu secde âyetini okuduğunda secde ederse, şeytan ağlayarak oradan uzaklaşır ve şöyle der: Eyvah! Âdemoğlu secde etmekle emrolundu, secde etti; ona cennet var. Ben de secde etmekle emrolundum, ama isyan et­tim; bana da ateş var.”[1]

Tilâvet secdesinin yapılışı:

Secde ayetinin tamamı Kuran kıraati kastıyla okunmuş veya dinlenmiş ise tilavet secdesi yapmak gerekir. Bu durumdaki kişi namaz içinde veya namaz dışında olabilir.

Namaz dı­şındaki kimseler için tilâvet secdesinin rüknü beş tanedir:

1-Tilâvet secdesi için kalbiyle niyet etmenin yanı sı­ra diliyle de niyet etmek,

2-İhram tekbirini almak,

3-Bir kez sec­de etmek ve secde esnasında tesbihatta bulunmak/duâ etmek,

4-Sonra oturmak,

5-Hemen ardından selâm vermek.

Namaz kılmakta olan bir kişi secde âyeti okursa, namazdayken tek bir secde eder ve kıyama kalkıp kıraatine kaldığı yerden devam eder. (Hanefî mezhebine göre secde ayeti kıyamdaki kıraatin son üç ayetinden biri ise namazda ayrıca secde etmek gerekmez. O rek’atin rüku’su ve secdesi tilavet secdesi için yeterli görülür.)

İmama uyarak namaz kılmakta olan kişinin imamla birlikte tilavet secdesini yapması vaciptir.

Namazda tilavet secdesi yapmak için secdeye gitmeden önce kalben niyet edilir. Dil ile yapılması na­mazı bozar. Cemaatin niyet etmesi gerekmez, imamın niyet etmesi kendileri için de yeterli olur.

Namazda iken tilavet secdesi yapanın secdeye varırken ve secdeden kalkarken tekbir alması, secdede duâ etmesi sünnettir. Namaz kılarken bu secdeyi yapan kişinin ellerini kaldırması sünnet değildir.

Secdedey­ken üç defa "Sübhâne rabbiye'l-a'lê" denilebileceği gibi şu duanın okunması da müstehaptır.

"Yüzüm, kendisini güç ve kudretiyle yaratan, şekillendiren, göz ve kula­ğın yerini yarıp (bu organları yerli yerince yerleştiren) Allah'a secde etti. Allahım! Bu secde sebebiyle bana kendi katında sevap yaz ve yine bu secde sebebiy'e günahlarımı sil. Bu secdeyi kendi katında benim için azık kıl. Bu sec­deyi kulun Davud'dan (a.s.) kabul buyurduğun gibi benden de kabul buyur.[2]

Tilavet secdesini işitip bu sırada namazda olmayan kimseler, tilavet secdesi yapmak isterlerse üç rükun daha ilâve ederler. Bunlar da iftitâh tekbiri, secdeden sonra oturmak ve selâm vermektir. Namaz kılmayan kimsenin tilâvet secdesine dil ile niyet etmesi ve ihram tekbirini alırken ellerini kaldırması sünnettir.

Tilâvet secdesiyle ilgili hükümler:

  • Taharet, kıbleye yönelme gibi namaz için şart olan hususlar, tilâvet secdesi için de şarttır. Namazı bozan her şey tilâvet secdesini de bozar.
  • Aklı başında bir kimse (temyiz çağındaki bir çocuk bile) secde ayetini okusa, bu durumda dinleyen kişi abdestsiz de olsa kalkıp abdest alması ve secde etmesi sünnettir.
  • Cünub kimsenin yahut sarhoşun okuduğu secde ayetinden ötürü tilâvet secdesi yapmak gerekmez. Çünkü bu iki kimse için de Kur'an okumak meşrû değildir.
  • Hayız ve nifas halinde bulunup secde ayetini işiten bir kadının daha sonra secde etmesi gerekmez.
  • Kişi bilmediği, anlamadığı ve uyarılmadığı kıraatin yapmadığı tilavet secdesinden sorumlu değildir. Bu sebeble tilavet secdesini okuyan kişinin ya da dinleyenlerden bilen kişilerin, oturan ve dinleyen cemaati ikaz etmesi gerekir.
  • Namaz kılmakta olan kişi, secde âyetini bizzat kendisi okumuş olmalı­dır, dışardan duyduğuna itibar edemez.
  • Namazda, secde ayetini özel seçip secde etmek maksadıyla okumak caiz değildir. Cuma sabah namazının farzı bundan istisnadır, burada secde suresini okumak sünnettir.
  • Hutbe okuyan kişi, secde âyetini okursa secde eder. Hutbeyi dinleyenlerin tilavet secdesi yapmaları haramdır.
  • Üç kerahet vaktinde secde ayeti okumayı kastetmek caiz değildir. Eğer secde kastı ile secde ayetini okursa kerahet vakti olduğu için secde etmek gerekmez.
  • Secde âyetinin okunmasıyla secde arasındaki fasıla uzun olmamalıdır. Uzun fasıla, normal kılışla iki rek'at namaz kılacak kadar bir za­mandır. Abdestsizlik veya secde etmeye uygun olmayan bir mekanda bulunma gibi bir engel sebebiyle tilâvet secdesi yapamayacak kişi, onun yerine şu duayı dört defa okumalıdır:

"Sübhânellâhi ve’l-hümdü lillêhi velê ilêhe illallâhü vallâhü ekbar velê hav­le velê guvvete illê billêhi'l-aliyyi'l-azıym."

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.