Şafii Mezhebine Göre Orucu Bozan ve Bozmayan Şeyler

Şafii mezhebine göre orucu bozan ve bozmayan şeyler nelerdir? Orucu bozup yalnız kazayı gerektiren haller nelerdir?

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER

a. Orucu Bozup Da Hem Kazayı Hem De Kefareti Gerektiren Durumlar

Oruç tutmakla yükümlü erkek, vaktinde niyetlenerek tutmakta olduğu bir Ramazan orucunu cinsel ilişkide bulunarak kasten bozarsa bu kişiye keffaret gerekir. Bu kişinin ayrıca o günün geri kalan kısmını da oruçlu gibi geçirmesi icap eder. Erkek, ilişki sırasında aktif durumda olduğundan keffaretle yükümlü olur.

Cinsel ilişkide bulunarak oruç bozmanın tekrarlanması, kefaretin de tekrarlamasını gerektirir. (Hanefî mezhebine göre tek bir kefaret yeterli olur.)

Unu­tarak veya başkası tarafından zorlanarak ya da İslâm'a yeni girdiği için oruç­luya haram olduğunu bilmeyerek cinsel ilişkide bulunan kişiye ne kazâ, ne ke­faret ne de tazir gerekir.

Orucu özürsüz olarak bozmanın cezası olan keffâret, bir köle veya cariye azat etmektir. Ancak günümüzde köle ve cariye bulmak zor olduğundan, kefaret olarak altmış gün üst üste oruç tutmak gerekir. Farklı bir günde de ayrıca bir gün orucun kazası yapılır. Yaşlı veya hasta olup kefaret orucu tutacak güçte olmayan kişinin, 60 fakiri sabahlı akşamlı bir gün veya bir fakiri 60 gün doyurması gerekir.

Keffaret orucu, üst üste 60 gün şartının ihlâl edilmemesi için, ramazan ayına ve oruç tutulması ha­ram olan günlere denk getirilmemelidir. Herhangi bir sebeple kefaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa, yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lâzımdır. Kadınlar kefa­ret orucu tutarken araya giren hayız günlerinde oruç tutmazlar. Temizlendikten sonra oruca devam eder ve altmış günü tamamlarlar.

b. Orucu Bozup Yalnız Kazayı Gerektiren Haller

Temel ilke olarak oruçluyken vücuda tabi menfezlerden giren şeyler ve zevk veren şeyler orucu bozar. Mazereti yok iken orucunu bozan kişinin, günün geri kalan kısmında oruçlu gibi davranması icap eder.

Şu durumlarda da oruç bozulur ve gününe gün kaza edilmesi gerekir.

  1. Ramazan’da oruçluyken yenilip içilebilecek bir şeyi kasıtlı olarak yiyip içenin orucu bozulur, daha sonra bu oruç için kaza etmek gerekir. (Hanefi ve Maliki mezhebine göre bu durumda keffaret gerekir.)
  2. Tabi menfezlerden vücuda giren şeyler orucu bozar. Bir hapı yutmakla, buruna enfiye çekmekle, sigara ve nargile içmekle, penis deliğine pamuk koymakla, vajina veya anüse ilaç yerleştirmekle, kulağa bir şey damlatmakla veya çöp ve benzeri bir şey sokmakla oruç bozulur. (Diğer mezheplere göre katı şeylerin vücuda girmesiyle oruç bozulmaz.)

Bir susam tanesi kadar az da olsa yenilebilir bir maddeyi veya çakıl ta­nesi gibi yenilmez bir nesneyi oruçluyken vücudun ağız, burun, kulak, makat gibi tabii menfezlerinden biri vasıtasıyla bilerek vücudun içine almak orucu bozar.

Dişler arasında kalan yemek kırıntısı, tükürükten ayıklanıp dışarı atılabildiği halde atılmayıp yutulursa, bunlar bir nohut tanesi miktarından az olsa bile oruç bozulur. Bir iplik parçası tükürükle ıslatıldıktan sonra dışarı çıkarılıp tekrar ağza alınırsa oruç bozulur.

  1. Serum, iğne gibi bir enjeksiyon yöntemiyle vücuda ilaç vermek, kulak yıkatmak, sıvı ilaçların tesirinin mideye ulaşması, kana karışması orucu bozar. Endoskopi, kolonoskopi, lavman, diyaliz ve anestezi gibi bir maddenin vücuda girmesi veya zerk edilmesi ile gerçekleşen tedavi yöntemleri orucu bozar.
  2. Abdest veya gusül alırken ağza ve buruna fazla miktarda alınan su eğer boğazdan aşağı inerse oruç bozulur. Çünkü oruçlu kişi, abdest ve gusülde ağza ve buruna su alırken abartma yapmaktan men olun­muştur.
  3. Kendi isteğiyle zorlayarak kusmak orucu bozar. Bu ko­nuda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Oruçlu bir kişi elinde olmayarak kusarsa, orucunu kaza etmesi gerekmez. Ama kendisi isteyerek kusarsa orucunu kaza etsin."[1]
  4. Eşini öpüp okşaya­rak veya arada örtü ve çarşaf gibi bir perde olmaksızın ona sarılarak, mastürbasyon yaparak boşalan kişinin orucu bozulur.
  5. İmsak vaktinin başlamadığını zannederek sahurda yeme ve içmeye devam etmekle oruç bozulur. Aynı şekilde henüz güneş batmadığı halde iftar vaktinin geldiğini zanne­derek orucunu bozan kişinin, o günün orucunu kaza etmesi gerekir. Hz. Ebû Bekir'in kızı Esma (r.a.ha) şöyle demiştir: “Resûlullah'ın (s.a.v.) zamanında bulutlu bir ramazan gününde (akşamle­yin güneşin battığını zannederek) orucumuzu bozduk. Ne var ki kısa bir süre sonra güneş göründü. Bunun üzerine o günün orucunun kaza edilmesi emredildi."

Hiçbir mazereti olmaksızın orucunu bozan meselâ ramazan-ı şerifte oruçlu iken yemek yiyen bir kişinin, işlediği bu suçun cezası olarak günün ge­ri kalan kısmında oruçlu gibi davranması; yemekten, içmekten ve cinsel ilişki­den uzak durması lâzımdır. Geceleyin fecirden önce oruca niyet etmeyi unu­tan kişinin de böyle yapması gerekir.

  1. Sahura kalkan kişinin imsak vakti girdiğinde ağzında yemek lokması varsa, o lokmayı dışarı atması halinde orucu sahih olur. Ama lokmayı ağzında bekle­tirse orucu bozulur.
  2. Oruçluyken dinden çıkan, deliren, hayız veya nifas hali başlayanların oruçları bozulur.

Hayızlı veya nifaslı kadınlar, ramazan ayında gündüzleyin bu halleri sona erip temizlenirlerse, günün geri kalan kısmında oruçlu gibi dav­ranmaları müstehaptır. Ancak özel halleri sebebiyle ramazan ayında oruç tutamayan kadınların, tutamadıkları oruçları ramazandan sonra kaza etmeleri gerekir.

c. Orucu Bozmayan Şeyler

  • Tehdit altında kalarak veya ıssız bir yerde yaşadığı için dinin bu konudaki hükümlerini bilmeyerek veya unutarak oruçlu iken bir şeyler yiyen veya içen kişinin orucu bozulmaz. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bîr kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir.”[2]
  • Yolda savrulan tozlar, uçuşan sinekler gibi kendilerinden sakınılması zor olan şeyler ağızdan içeri girip de elde olmayarak yutulduğu takdirde oruç bo­zulmaz.
  • Dişleri sık sık kanayan kişinin, tükürüğüyle beraber yuttuğu kan orucunu bozmaz. Çünkü onun bundan sakınmak zordur. Fakat ağzında kanı hissettikçe tükürmeye çalışmalıdır.
  • Ağzın ortasına gelmeden direkt boğazdan aşağı inen balgamı yutmakla oruç bozulmaz.
  • Cilde sürülen yağ ve benzeri şeyler vücudun içine sızsa bile, göze sürme çekip sürmenin tadı boğazda hissedilse bile oruç bozulmaz.
  • Abdest alırken, mübalağa etmeden boğaza su kaçarsa Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre oruç bozulmaz. Hanefi ve Maliki’de bozulur. 
  • Kan aldırmak ve hacamat yaptırmakla oruç bozulmaz. Ancak ihtiyaç yok iken oruçlunun hacamat yaptırması mekruhtur.
  • İçinde hiçbir katkı maddesi bulunmayan sakızı çiğnemek veya yemeğin tadına bakmakla oruç bozulmaz. Ancak ihtiyaç yok iken bunları yapmak mek­ruhtur
  • Misvak kullanmakla veya macunsuz bir şekilde diş fırçalamakla oruç bozulmaz. Fakat bunu zeval vaktinden son­ra yapmak mekruhtur. (Diş macununun tat vermesi veya suyun boğaza kaçması ihtimalinden dolayı fırça kullanılacaksa imsaktan önce diş fırçalamaya özen gösterilmelidir.)
  • Kişinin ağzının içindeki tükrüğünü yutması, abdestten sonra ağızda ıslaklık bulunması orucunu bozmaz.
  • Diş çektirmek. (Ancak diş çektirirken kanın veya başka bir maddenin yutulması orucu bozar.)
  • Oruçlunun gözlerine sürme çekmesi her ne kadar uygun değilse de bu­nunla orucu bozulmaz.
  • Öpmesiyle şehveti harekete geçecek olan oruçlu kişinin öpmesi her ne kadar mekruh ise de bununla orucu bozulmaz. Oruçlunun, eşini kucaklaması, çıplak tenle ona sarılması, cinsel bir nesneyi veya olayı, şehvetle düşünerek ya da cinsel bir nesneye şehvetle bakarak orgazm olması halinde mekruh bir şey yapmış olsa da orucu bozulmaz.
  • Banyo yapmak, ağza burna su verirken abartmadan gusül abdesti almak orucu bozmaz. Oruca niyet edip başlayan daha sonra gündüz uyurken ihtilam olan veya geceleyin cünüp olup imsaktan sonra gusledenin orucu bozulmaz.

Oruçlunun iç açıcı güzel görüntüleri seyretmesi, çiçek, esans, misk gibi hoş kokulu şeyleri koklaması ve güzel sesleri dinlemesiyle orucu bozulmaz.

[1] Ebû Davud, Savm, 32

[2] Buharî, Savm, 7

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

ORUÇ TUTMAMAYI VE BOZMAYI MÜBAH KILAN HALLER (ŞAFİİ FIKHI)

Oruç Tutmamayı ve Bozmayı Mübah Kılan Haller (Şafii Fıkhı)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.