Sabredip Ecrini Allah’tan Bekleyeceğim!

Uhud savaşında şehit edilen kardeşi Hz. Hamza’yı görmek isteyen Hz. Safiyye’nin bu musibete Allah için razı olacağını ve sevabı O’ndan bekleyeceğini söylediği meşhur hadis.

Hz. Hamza, Bedir savaşının (2/624) önde gelen kahramanlarındandı. Müşriklere verdirdiği kayıplar nedeniyle onların nefretini çekmişti. Habeş asıllı kölesi Vahşî b. Harb’e, âzad edilme vaadiyle Uhud’da Hz. Hamza’yı öldürme vazifesi verildi. Vahşî, Hz. Hamza’yı görünce mızrağını fırlatarak onu şehid etti; daha sonra ciğerini çıkarıp Hind’e götürdü. (DİA)

SABREDİP SEVABINI ALLAH’TAN BEKLEDİ

Uhud Harbi sonunda Efendimiz’in halası Hazret-i Safiye -radıyallâhu anhâ- vücûdu parça parça edilmiş olan kardeşi Hazret-i Hamza -radıyallâhu anh-’ı görmek istedi.

Bu niyetle şehîdlerin bulunduğu tarafa yöneldi. Oğlu Zübeyr kendisini karşılayarak:

“–Rasûlullâh geri dönmeni emrediyor anneciğim.” dedi. O ise:

“–Niçin? Kardeşimi görmeyeyim diye mi? Ben onun ne fecî bir şekilde kesilip doğrandığını biliyorum. O, Allâh için bu musîbete dûçâr oldu. Zâten bizi de bundan başkası tesellî edemezdi. İnşâallâh sabredip ecrini Allah’tan bekleyeceğim.” dedi.

Zübeyr, gidip annesinin söylediklerini Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e bildirdi. -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“–Öyleyse bırak görsün.” buyurdu. Safiye -radıyallâhu anhâ- da şehîdlerin efendisi olma şerefine eren kardeşinin cesedi yanına gelerek içli içli duâ etti. (Bkz. İbn-i Hişâm, III, 48; İbn-i Hacer, el-İsâbe, IV, 349)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

"SABREDİP ECRİNİ ALLAH’TAN BEKLEYEN MÜ’MİN KULUMUN KATIMDAKİ KARŞILIĞI CENNETTİR" HADİSİ

"Sabredip Ecrini Allah’tan Bekleyen Mü’min Kulumun Katımdaki Karşılığı Cennettir" Hadisi

SABIR İLE İLGİLİ AYETLER VE HADİSLER

Sabır İle İlgili Ayetler ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.