
Rûhu’l-Beyân’dan Kıssalar: Anne ve Babaya İyilik
Anne-babaya iyilik, namazdan ve cihattan daha faziletli olabilir mi? Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hadisleri ve evliyâların menkıbeleriyle bu büyük farzın ehemmiyeti…
Tevhidden sonra farzların en önemlisi anne-babaya iyilikte bulunmaktır. Bir hadiste: “Anne-babaya iyilik; namaz, oruç, hac, umre ve Allah yolunda cihaddan daha faziletlidir” (Deylemi, Hadis No:2091) buyurulmuştur. Bu rivayeti Fahrettin Râzȋ zikretmiştir.
ANNE VE BABAYA İYİLİKTE ZİRVE ÖRNEKLER
İnsan, sesini anne-babasının sesinden fazla yükseltmez, onlarla yüksek sesle konuşmaz. Aksine fısıltıyla ve alçak sesle konuşur. Sağır olmaları halinde ve bir hususu daha iyi anlatmak gibi zaruret hâsıl olduğunda yüksek sesle konuşabilir. Kişi bir başka kişinin anne-babasına sövmez. Çünkü sövdüğü kişi de onun anne-babasına söver. Anne babasına öfkeyle bakmaz.
*
İbn Abbas (r.anhüma) “Anne-babana karşı, kaba ve katı efendisi karşısında zayıf, zelil ve suçlu bir köle gibi ol.” demiştir. Yani tevâzu gösterip onların sevgisini kazanmak için böyle davran.
*
Yine kişi tevâzudan dolayı annesini öper. Nakledildiğine göre bir adam Üstad Ebu İshâk’a geldi ve: “Dün gece rüyamda sakalının mücevher ve yakutlarla süslendiğini gördüm.” dedi. Ebu İshâk: “Doğru söyledin. Çünkü dün gece uyumadan önce sakalımı annemin ayaklarının altına sürdüm. Gördüğün rüya işte bunun içindir.” dedi.
Bir evlat anne-babasının hizmetini bizzat kendisi yapmalıdır. Çünkü bir kişinin kendi hocasına, anne-babasına, devlet başkanına ve misafirine hizmet etmesi, bir kusur ve ayıp değildir. Çocuk babasından daha fazla fıkıh bilse de önüne geçip namaz kıldırmamalıdır. Yolda bulunan zararlı bir şeyi kaldırmanın dışında yolda yürürken babasının önüne geçmemelidir. Bir mecliste anne-babasının yanında başköşeye geçip oturmamalıdır. Yemek, içmek, oturmak ve konuşmak gibi hiçbir hususta anne-babasından önce davranmamalıdır.
*
Bir hadiste “Bir kimse anne-babaya duayı terk ettiğinde dünyadaki rızkı kesilir.” (Kenzü’l-ummal, XVI, 482) buyurulmuştur. İbn Uyeyne’ ye vefat eden bir kimse adına sadaka verilip verilemeyeceği sorulunca söyle cevap verdi: “Her şey ona ulaşır, fakat ölü bir kişi için istiğfardan daha faydalı bir şey yoktur. Eğer istiğfardan daha faziletli bir şey olsaydı ana-baba için onu emrederdim.” Bu sözleri Hz. Peygamber (s.a) ‘in şu hadisi de desteklemektedir: “Allah cennette kulun derecesini yükseltince kul şaşırır ve “Ya Rabbi, bu nasıl oldu?” diye sorar. Allah da: “Çocuğunun istiğfarı sebebiyle” der.”
*
Şeyh Sa’di şöyle demiştir:
Nice yıllar üzerinden gelir geçer
Babanın kabrine uğramazsın
Sen babanın yerine/kabrine ne hayır eyledinse
Oğlun da sana öylece eyler.
*
Bir kimse Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e gelip babasını ve kendi malını aldığını şikâyet etti. Hz. Peygamber (a.s.) o kimseyi çağırdı. Bir de gördü ki asâsına dayanarak yürüyen yaşlı bir kimse. Hz. Peygamber yaşlı adama niçin malından aldığını sordu. O da: “O zayıfken ben güçlü, kuvvetliydim. O fakirken ben zengindim. Ben o zaman malımdan hiçbir şeyi ondan esirgemiyordum. Bugünse ben güçsüzüm o güçlü, ben fakirim o zengin ve malını benden esirgiyor, cimrilik yapıyor.” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) ağladı ve “Bunu taş ve toprak bile işitse mutlaka ağlardı” dedi. Sonra çocuğa dönüp: “Sen ve malın babana aitsiniz” buyurdu. (Müslim, Birr, 8; Müsned, II, 346) (11. Cilt, Sayfa: 114, 115, 116, 117, 118, 120)
***
Velilerden birisi şöyle der: İsrailoğulları’nın bulunduğu çölde (Tȋh’de) idim. Bir de baktım ki bir adam benimle birlikte yürüyor. Onun durumuna şaştım. Bana onun Hızır (a.s.) olduğu ilham edildi. Ona “Allah aşkına sen kimsin?” diye sordum. O da: “Ben senin kardeşin Hızır’ım” dedi. Ona: “Sana bir şey sormak istiyorum” dedim. O da: “Sor!” dedi. Ben de: “Seni hangi vesileyle gördüm?” diye sordum. O da: “Annene iyilik etmen sebebiyle…” dedi. İmam Sehâvȋ’nin el-Mekâsıdü’l-hasene’sinde böyle geçmektedir.
Şu halde akıllı kimse mutlak olarak maddi-manevi anne-babasına iyilik etmelidir. Çünkü iyilik cennete, ikram evine götürür. Zor durumlarda insanı emniyet, güven ve çeşitli kurtuluşlarla müjdeler. (12.Cilt, sayfa 32)
Kaynak: Ahmet Başer, Altınoluk Dergisi, Sayı: 471
YORUMLAR