Ümmeti İmar Eden Anne Modeli Nasıl Bir Terbiye Usûlü Sunar?

Evlat terbiyesinde Rasûlullah (sevgisi nasıl bir dönüştürücü etki yaratır? Rasûlullah sevgisiyle evlatlarını yetiştiren annelerin usûlü, ümmeti imar etmenin anahtarı olabilir mi?

Güçlü toplumlar, güçlü âilelerden meydana gelir. Güçlü âileler de daha ziyâde mânevî eğitim görmüş; yani nefs engelini aşmış, fazîletli annelerin eseridir. Bunun en güzel numûneleri, hanım sahâbîlerdir. Onlar çocuklarına canlarıyla, mallarıyla fedakârlık yapmayı öğretmişlerdir. Yavrularının gönüllerini, Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in muhabbetiyle yoğurmuşlardır.

ÜMMETİ İMAR EDEN ANNE MODELİ

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mânevî terbiyesi ile üm­me­te numû­ne an­ne­ler hâ­li­ne ge­len sa­hâ­bî ha­nım­lar, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i gör­mek­te ge­ci­ken veya O’nunla uzun za­man gö­rüş­me­yen evlât­la­rı­nı îkâz eder­ler­di. Ni­te­kim Hu­zey­fe -radıyallâhu anh-, bir hâtırasını şöy­le an­latmıştır:

An­nem ba­na sor­du:

“–Pey­gam­ber Efen­di­miz’le en son ne za­man gö­rüş­tün?”

Ben de:

“–Bir­kaç gün­den be­ri O’nun­la gö­rü­şe­me­dim.” de­dim.

Ba­na çok kız­dı ve fe­nâ hâl­de azar­la­dı. Ben de:

“–Dur, kız­ma anneciğim! He­men Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efen­di­miz’in ya­nı­na gi­de­yim, O’nun­la be­ra­ber ak­şam na­ma­zı­nı kı­la­yım, son­ra da hem benim hem de senin için is­tiğ­fâr etmesi­ni O’ndan ta­leb ede­yim.” de­dim... (Tir­mi­zî, Me­nâ­kıb, 30/3781; Ahmed, V, 391-392)

İşte evlâtlarını böyle terbiye eden o anneler; hakkı, hayrı ve hidâyeti bütün cihâna yayan örnek bir nesli îmâr etmenin gönül rahatlığıyla Rab’lerine kavuştular. Bugün de sahâbî aşk ve heyecanıyla evlâdına Allah ve Rasûl’ünü tanıtıp sevdirerek o mübârek neslin izinden yürümek, her mü’min ana-babanın vazifesidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA ÇOCUK EĞİTİMİ

İslam’da Çocuk Eğitimi

ÇOCUK YETİŞTİRME İLE İLGİLİ AYETLER

Çocuk Yetiştirme ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.