Osmanlı Padişahlarının Peygamber Sevgisi

“Seven, sevdiğinin her şeyini sever” hükmünce, ecdâdımız da, Peygamber Efendimiz’i seven, bulunduğu beldelerde yaşayan ve hizmetinde bulunan herkese karşı ayrı bir muhabbet, edep ve hürmet göstermişlerdir.

Müjde-i Peygamberîye nâil olma azmiyle İstanbulʼu fetheden Fâtih Sultan Mehmed Hânʼın fetihten sonraki ilk icraatlerinden biri, Peygamber Efendimiz’in mihmandârı Ebû Eyyûb el-Ensârî -radıyallâhu anh- Hazretlerinin, zamanla kaybolmuş olan kabrini hocası Akşemseddin’e keşfen ve kerâmeten buldurarak üzerine bir türbe, yanı başına da bir câmi yaptırmak olmuştur.

RAVZA-İ TAHİRE'NİN KANDİLLERİ

Fâtih Sultan Mehmed Hân’daki bu engin muhabbet, oğlu II. Bayezid’e de aksetmiştir. Nitekim II. Bayezid, kendisine büyük hürmet gösterdiği Hak dostu Baba Yusuf’u, hacca uğurlamak için ayağına kadar giderek ona bir miktar altın teslim etmiş ve:

“‒Bu, elimle çalışarak kazandığım helâl kazançtır. Bu altınları Ravza-i Tâhire’nin kandilleri için harcayınız!” buyurmuş ve şöyle ilâve etmiştir:

“‒Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in huzuruna varınca; «Ey Allâh’ın Resûlü, günahkâr kul Bayezid’in size selâmı var. Bu altınları türbe-i şerîfinizin kandillerine yağ alınması için gönderdi. Kabul buyurursanız.» deyiniz!”

Baba Yusuf, gözyaşları içinde Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e Sultan Bayezidʼin bu arzuhâlini aynen iletmiş ve Mescid-i Nebevî’nin kandillerinin yağı uzunca bir müddet bu altınlarla alınmıştır. II. Bayezid bu altınları kendi eli ile yaptığı el işlemelerini pazarda gizlice sattırarak biriktirmiştir. (Ziya Demirel-Avni Arslan, Osmanlı’da Peygamber Sevgisi, Ankara 2009, s. 41)

MUHABBET KAFİLESİ YOLCUSU

Bu muhabbet kâfilesinin mümtaz yolcularından bir diğeri de I. Ahmed Hân’dır. I. Ahmed, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe, o derece âşık bir gönle sahipti ki, her gün “mukaddes emânetler”i ziyaret eder ve bilhassa Efendimiz’in ayak izlerini yüzüne-gözüne sürerek dakikalarca ağlardı. Bununla da iktifâ etmeyip, Peygamber Efendimiz’in kadem-i pâkʼinin / mübârek ayak izinin bir maketini yaptırmıştı. Onu kavuğunun üzerine asarak tedâîsinden feyz almaya çalışıyordu. I. Ahmed Hânʼın yanık gönlünden dökülen şu mısrâlar da, onun Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼe duyduğu derin muhabbeti ne güzel aksettirmektedir:

N’ola tâcum gibi başumda götürsem dâim,

Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-ı Rusülʼün…

Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidür,

Ahmedâ durma yüzün sür kademine ol gülün!..

Yine sultan I. Ahmed, her gün sabahleyin bir kâğıda büyük bir hürmetle “Muhammed” ism-i şerîfini yazar ve sarığının kıvrımları arasına yerleştirirdi. Bununla şunu demek isterdi:

“Benim büyüklüğüm, tâc sahibi olmakla değil, Sen’in ism-i şerîfini her gün başımda taşımakladır yâ Resûlâllah!”

Ve yine o Peygamber âşığı sultan:

“−Resûlullâh’ın kabrinin kandillerinde zeytinyağının yanması muvâfık değildir.” diyerek Ravza-i Mutahhara’nın kandillerinde yakılmak üzere gül yağı vakfetmiştir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.