Numan Bin Mukarrin (r.a.) Kimdir?

Numan Bin Mukarrin (r.a.) kimdir? Numan Bin Mukarrin'in (r.a.) Müslüman oluşu, hayatı ve vefatı.

Numan Bin Mukarrin el Müzenî radiyallahu anh Kisra'ya İslam'ı tebliğ eden bir cihat eri... Mekke Fethinde Müzeyne kabilesinin sancaktarı... Nihavend savaşında İslâm ordusunun komutanı...

NUMAN BİN MUKARRİN'İN (R.A.) MÜSLÜMAN OLUŞU

Numan Bin Mukarrin'in İslâm'a girişi, Medine-i Münevvere'de büyük yankı yaptı. Şöyle ki;

Resûlullah sallallahü aleyhi vesellem Medine'ye hicret etmişti. Bu haber Müzeyne kabilesine de ulaşmıştı. Kabilesinin reisi olan Numan Bin Mukarrin, bir akşam kabilesinin ileri gelenleriyle oturuyordu... Onlara şöyle dedi:

"Ey kavmim! Vallahi biz Muhammed'den ancak iyi şeyler duyduk. Hayırlı haberler aldık. Onun merhamet, şefkat ve adaletini öğrendik. Başkaları ona koşarken, biz niçin yavaş davranıyoruz? Ben yarın ona gitmeye karar verdim. İçinizden kim benimle beraber olmak istiyorsa sabah erkenden hazırlansın."

Numan'ın bu sözleri kavmine çok tesir etmişti. Sabahleyin on kardeşini ve 400 Müzeyneli'yi Resûlullah (s.a)'e gitmek üzere hazır buldu. Bu kadar kalabalıkla bir şeyler götürmeden Peygamberin yanına gitmeye de utandı. Kıtlık senesiydi. Kabilesinin elinde avucunda kalan birkaç koyunu toplayıp Resûlullah (s.a)'a hediye götürdü. Huzuruna vardı ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu.

Ne feraset!.. Ne güzel ahlaktı bu!.. Sanki İslâm nuru, Numan'ın gönlüne önceden girmiş gibiydi... Böylesi olgun edep ve nezaket sahibi insanlar her devirde vardı... Yeter ki, onlara İslâm tebliği ulaşsındı... Etrafıyla, etbaıyla birlikte bu nûra koşarlardı... Allah'ım! Bizim toplumumuzda da böylesi nice insanlar var. Onların da İslâm'a yönelmelerini nasib et!.. İslâm'la doğup büyüyenlere yeniden halis niyetler ver. İslâm'a hizmetlerini arttır. Geçici emeller peşinde koşturma...

Numan Bin Mukarrin (r.a) ile beraberindekilerin Müslüman oluşları Medine'de büyük yankılar uyandırdı. Yesrip bir uçtan bir uca çalkalandı. Daha önce böylesi bir evden baba bir, 11 kardeş ve bir kabileden 400 süvarinin Müslüman oluşu duyulmamış görülmemişti.

TEVBE SURESİNİN MEALİ

Resûl-i Ekrem (s a) Efendimiz Numan'ın Müslüman oluşuna çok sevindi. Onun ferasetine ve gayretine şu ayet-i celileyi okuyarak teşekkür etti. Allah Teâlâ şöyle buyuruyordu:

"Bedevilerden öyle kimse vardır ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır, infak edeceğini Allah yanında yakınlıklara ve o Peygamberin dualarına (vesile) edinir. Haberiniz olsun ki, bu onlar için gerçek bir yakınlıktır. Allah, onları rahmetine koyacaktır. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir." (Tevbe süresi, 99)

İMANIN KONAKLADIĞI EV

Numan Bin Mukarrin (r.a) bundan böyle kendini Resûlullah (s.a)'e tam teslim etti. Emrine ve hizmetine girdi. Onun sancağı altında bütün savaşlara katıldı. Mekke fethi, Huneyn Gazvesi ve Veda Haccı'nda da hazır bulundu. Sevgili Peygamberimizin dar-ı bekaya irtihalinden sonra Medine-i Münevvere'de ikamet etti. Abdullah Bin Mesûd (r.a) onun hakkında: "İmanın ve nifakın birçok evleri vardır. Mukarrin oğullarının evi imanın konakladığı evlerden birisidir." diyerek onun ailecek birer iman eri olduklarını duyurdu.

İRTİDAT HADİSELERİ

O, Hz Ebû Bekir (r.a) zamanında irtidat olaylarının bastırılmasında kabilesiyle birlikte kesin tavır takınıp, irtidat fitnesinin büyümesine fırsat vermedi.

"Allah'a hamd Peygamberine salat ve selam ederim. Şüphesiz Allah bize acıdı da iyiyi gösteren, kötülükten uzaklaştıran bir Peygamber gönderdi. Bize, davetine icabet edene, Allah'ın dünya ve ahiret iyilikler vereceğini vadetti. Kısa zamanda Allah darlığımızı genişliğe, zilletimizi izzete, aramızdaki düşmanlığı da kardeşlik ve merhamete çevirdi. Bize önce yakınlarımızdan başlayarak insanları hayırlı şeylere davet etmemizi emretti.

Biz sizi İslâm'a davet ediyoruz. Bizim dinimiz, güzeli güzel gören ve ona teşvik eden, çirkini çirkin görüp ondan sakındıran bir dindir. Bu din inananları küfrün karanlık ve zulmünden, imanın aydınlık ve adaletine götürür. Eğer İslâm'ı kabul ederseniz, aranızda Allah'ın kitabını koyar, onunla hükmetmek üzere bazı zevâtı bırakır, sizi kendi halinize terk ederiz. Şayet İslâm'a girmeyi kabul etmezseniz, sizden cizye alırız ve sizi himaye ederiz. Bunu da kabul etmezseniz sizinle savaşırız."

Numan'ın bu sözleri Yezdücerd'i küplere bindirdi. Komutanınıza söyleyin "Ona, hepinizi Kadisiye hendeğine gömecek olan Rüstem'i gönderiyorum." dedi.

Kadisiye harbi oldu. Hendekler binlerce cesetle doldu. Ama bunlar Kisra askerlerinin cesetleriydi. Bunu hazmedemeyen Kisra 150 bin asker topladı. Hz Ömer (r.a) bunu haber aldı. Ashab-ı Kiramı toplayıp istişare yaptı. Numan Bin Mukarrin el-Müzenî'yi komutan seçti. Ona şu mektubu yazdı:

"Kalabalık bir İran ordusunun savaşmak üzere Nihavend'de toplandığını haber aldım. Bu mektubu aldığında Allah'ın emri ve yardımıyla beraberindeki Müslümanlarla birlikte yola çık. Onları sarp yerlerden yürütme. Bir Müslüman bana yüz bin dinardan daha iyidir. Selamlar."

SAVAŞ KAZANDIRAN ÜÇ TEKBİR

Numan Bin Mukarrin (r.a) mektuptaki talimatı aynen uyguladı. Askerini dikenli yollardan yürütmedi. Nihavend'in yollarına demir dikenler dökülmüştü. Atları buradan geçirtmedi. Geceleyin düşmanın görmesi için ateş yaktırdı, korkudan geri çekilme numarası yaptı. Düşman ordusu onları takip etmek için yollara döktükleri demir dikenleri temizledi. Bunun üzerine Numan (r.a) askerlerini topladı onlara son talimatını şöyle verdi, "Ben üç defa tekbir getireceğim. Birincisinde hazırlanırsınız. İkincisinde silaha sarılın. Üçüncüde hepiniz hücuma geçin. Ben bile olsam birisi şehit düşerse kimse onun yanında toplanmasın. Hiç kimse hücumdan geri kalmasın." dedi. Tekbirler alındı. Numan (r.a) kükremiş aslan gibi düşman saflarına daldı. Onun arkasından askerler sel gibi coştu. Çok şiddetli savaş oldu. Ölüler dağı taşı doldurdu. Her taraf kan seli oldu. Atının ayağı kayan Numan İbni Mukarrin (r.a) yere düştü. Kardeşi sancağı elinden aldı. Üzerini bir örtüyle kapattı savaşa devam etti. Bu arada İran ordusu komutanı da yere düşüp öldü. Askerler başına toplanıp savaşı bırakmıştı. Böylece Müslümanlar Nihavend zaferini kazandı.

Savaşın sonunda Numan İbni Mukarrin (r.a)'ı soranlara, kardeşi, üzerindeki örtüyü kaldırıp: "İşte komutanınız. Allah onun gözünü aydın etti ve şehitlik mertebesine kavuşturdu." diyerek onları teselli etti.

Cenab-ı Hak bizleri de o mertebelere erdirsin. Numan (r.a) gibi İslâm'ı tebliğde birer cihat eri eylesin. Şefaatlerine nail kılsın. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1996 - Ocak, Sayı: 119

İslam ve İhsan

NUMAN BİN MUKARRİN (R.A.) NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Numan Bin Mukarrin (r.a.) Nasıl Müslüman Oldu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.