Noel ve Yılbaşı Nasıl Ortaya Çıktı?

Hz. İsa (a.s.) ne zaman doğdu? Noel ve yılbaşı aynı mı? Noel ve yılbaşı nasıl ortaya çıktı? Yılbaşının Hıristiyanlık ve Hz. İsa (a.s.) ile ilgisi var mı? Yılbaşında aslında neyi kutluyoruz? İşte Bayburt İl Müftüsü Kemalettin Aksoy’dan çarpıcı yeni yıl mesajları...

Hz. İsa’nın (a.s.) doğum tarihine dair kesin bir bilgi bulunmuyor. Hz. İsa’nın (a.s.) doğum tarihinin milattan önce 4. veya 6. ve milattan sonra 6. yıl olduğu rivayet edilir. Batı’daki kiliseler 25 Aralık, Doğu kiliseleri ise 6 Ocak gününü Hz. İsa’nın (a.s.) doğum günü kabul edip kutluyor.

YILBAŞINDA ASLINDA NEYİ KUTLUYORUZ?

Hz. İsa’nın (a.s.) doğum tarihindeki bu ihtilafların sebebini ise, Meydan Larousse’un ‘Noel’ maddesinde şu şekilde açıklanmaktadır:

“Milattan önce güneşe tapan putperestler, tanrı saydıkları Güneş’in her gün biraz daha erken kendilerini terk etmesine üzülürlerdi. 25 Aralık’ta günler tekrar uzamaya başlayınca, Güneşin kendileri ile kalmaya razı olduğuna sevinerek kutlamalar yaparlardı.” Bu kutlamalar sırasında dans ederler, içki içerler ve ışıklandırma yaparlardı. O günde hindi kesme, domuz başı, kaz kızartması yemeyi ve birbirlerine çeşitli hediyeler vermeyi, gelenek haline getirmişlerdi. Ayrıca; Güneşe tapan ve kurtarıcı tanrılarının kış başlangıcında doğduğuna inanan, diğer putperest milletler de vardı. Bunlar da Julian takvimine göre kış başlangıcı olarak kabul edilen 25 Aralık’ta özel kutlama törenleri yaparlardı.

NOEL NASIL ORTAYA ÇIKTI?

“O dönemde, Hz. İsa’nın (a.s.) doğum günü kesin olarak bilinmediği için, ilk Hıristiyanların Hz. İsa’nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktu. Bu sırada Roma İmparatorluğunun her yerinde Güneşe ve putlara tapılıyordu. Roma İmparatoru Büyük Konstantin, putperest iken miladın 313 senesinde Hıristiyanlığı kabul etti. Putperestlikten birçok şeyleri de Hristiyanlığa soktu. Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralık’ı yılbaşı kabul etti. Hz. İsa’nın (a.s.) kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hristiyanlar da, Hz. İsa’nın (a.s.) 25 Aralık’ta doğduğunu kabul ettiler. Sonunda bu geceyi miladi yılbaşı ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.” (Yeni Rehber Ans.)

İşte 25 Aralık–1 Ocak arası bu eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir.

YILBAŞININ HIRİSTİYANLIK VE HZ. İSA (A.S.) İLE İLGİSİ VAR MI?

Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, İmparator Konstantin mağlûp edilemeyen güneş kültüyle, Mitra kültünü Hristiyanlık’la birleştirmiş, böylece onun zamanında Noel ortaya çıkmıştır. İmparator Aurelion’dan itibaren güneş kültü Hıristiyanlık inançlarıyla bir sentez oluşturmuştur. Böylece Noel, Roma Katolikleri tarafından Hristiyanlığa adapte edilmiştir. Aslında yılbaşının Hristiyanlıkla ve Hz. İsa (a.s.) ile hiçbir alakası yoktur. Katolik dünyası sadece 25 Aralık gecesini kiliselerde ayinler yaparak geçirmektedirler. Fakat 31 Aralık’ta yılbaşı geceleri ise kiliselerde ne ayinler yapılmakta ne de o gece bir takdis havası içinde kutlanmaktadır. Papazlar da o akşam onlarca küp kutsanmış şaraplarını içmekte ve içip içip sızmaktadırlar.

YILBAŞI NASIL KUTLANIR?

O halde burada şunu sormak gerekiyor; Peygamberlerin en fakirlerinden biri olarak yaşadığı Hıristiyanlarca da ifade edilen Hz. İsa (a.s.) ile bu gecenin sefahatinin, israfının ve çılgınlığının ne alakası olabilir? Hz. İsa (a.s.) (hâşâ) çam kesmeyi, içki içmeyi, domuz yemeyi, kumar oynamayı veya fuhuş yapmayı mı emretti? Elbette ki, hayır. Asla böyle bir durumu benimsemez, kabul edilemez bir durumdur bu.

Türkiye’de ise Hıristiyan nüfusun çok az olması nedeniyle daha yakın zamana kadar çok fazla itibar görmeyen yılbaşı kutlamaları popülaritesini televizyon ile kazandı. Bu günlerde de internet ile devam ettiriyor. Özellikle kendilerine sosyete denilen bir kesim, film endüstrisi, popüler edebiyat, medya ve televizyonun oluşturduğu bu şaşalı havaya uyarak ihdas edilen yılbaşı haftasını 25 Aralık’ta kutlamaya başlamaktadırlar. Nefsine hoş gelen her şeyin peşinden koşmaya alışmış olan şuursuz veya kendilerini şuurlu zannettikleri halde nefislerinin esaretinden kurtulamayan gafletteki Müslümanlar ise karnavala dönüştürülmek istenen bu kutlamalara 31 Aralık günü iştirak ediyor. 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gece büyük bir kitle tarafından kutlanmaktadır. Bu nedenle yeni yılın ilk günü, 1 Ocak tüm Türkiye de resmi tatildir. Hıristiyan olmayan toplumlarda olduğu gibi ülkemizde bu adet ve gelenekler “Yılbaşı Kutlamaları" adı altında yılbaşı gecesi yaygınlaşmıştır.

GELENEKSELLEŞEN YILBAŞI HAZIRLIKLARI

Nasıl iştirak edildiğini merak edenlere o günlerde yapılan hazırlıklardan örnekler vermemiz yeterli olacağı kanaatindeyim. Hıristiyan Batı dünyasında olduğu gibi ülkemizde de Aralık’ın son günleri yaklaştıkça mağazaların vitrinleri süslenir, özel hediyelik yılbaşı sepetleri hazırlanır, bu arada işyerlerinin sunduğu çeşitli eşantiyonlar, takvimler, hediyelikler vb. piyasayı hareketlendirir. Çam ağacı satanlar, yılbaşına has hindi sürüleri ortaya çıkar. Kurban Bayramı’nda fakirim diye kurban kesmeyenlerden, yılbaşı kutlaması uğrunda hindi satın alıp kestiğine dahi şahit olmuşuzdur.

BİZİ BATILILARA BENZETEN YILBAŞI EĞLENCELERİ

31 Aralık’ta doruk noktasına ulaşan hazırlıklar resmî ve özel televizyon kanallarının sunduğu ucube programlarda şehvet ve arzularının esirleri olan insanlarda hayâ duygusunun nasılda yok olduğunu görebilmek mümkündür. Kendilerince sanat icra eden insanların durumu böyleyken, peki onları izleyenler ne haldedir?

İşte kendini bu çarkın içerisine bırakmış insanımızda o akşam için hazırladığı kuruyemiş, meyve ve en önemlisi belki sene içerisinde hiç aklına gelmediği halde o gün satın aldığı hindi ve yaş pastasıyla kendilerince masumane hazırlıklar yaparlar. Kimiler bu hazırlıklara çam ağacını da ekler. Taze çam ağaçları bu uğurda kesilip yok edilir.

EŞİ BULUNMAZ BİR GECE

Ayrıca içki müptelası olmuş kimseler için 31 Aralık tarihi eşi bulunmaz bir gecedir. Çünkü yılbaşı geceleri içki satışının ve kullanımının had safhaya yükseldiği bir gecedir. Sabaha kadar devam eden televizyon yayınları ve eğlenceler günün ilk ışıkları ile yerini derin bir sessizlik ve yorgunluğa bırakır ve Türkiye’de yeni yıl yani 1 Ocak, öğleden sonra başlar.

“KİM BİR KAVME BENZERSE O ONLARDANDIR”

Peygamber Efendimiz:

“Kim bir kavme benzerse, o onlardandır.” (Ebû Davud, H. no: 4031) buyurarak davranışlarımızda, hal ve hareketlerimizde, Yahudi ve Hıristiyanlara, müşriklere benzememizi yasaklamıştır. Kaldı ki; Yılbaşı ve Noel eğlenceleri Hıristiyanlık geleneğinden bile gelmemekte, Romalıların güneş tanrısına taptıkları putperestlik döneminden kalma bir gelenektir. Müşrik bir toplumdan kalan bu geleneğe mâsumâne de olsa bir nebze uymak imanlarımıza ne kadar zarar verebileceğini vicdanlarımıza havale ederek sormak lazım. Zira İbn-i Ömer (r.a.) teşebbüh hakkında şöyle buyururlar:

“Bir kimse müşriklerin arzına ev bina edip, onların bayramlarına katılmak sûretiyle onlara benzerse, o kimse kıyâmet günü onlarla berâber haşrolunur.” (Feyzü’l-Kadir, 104)

HZ. İSA’NIN ÇARMIHA GERİLMESİ YALANI

Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın (a.s.) çarmıha gerildiğine inanır. Hıristiyan kaynaklarına göre Hz. İsa (a.s.), Yahûdilerin şikâyeti üzerine, Romalılar tarafından çarmıha gerilmiş ve haçta insanların günahı için ölmüştür. Gömülmesinden üç gün sonra kıyam etmiş, havârilerine görünmüş, onlarla yemek yemiş ve sonunda göğe yükselerek Allah’ın yanına çıkmış, O’nun sağına yerleşmiştir. Kıyametten önce dünyaya gelecek, dünyayı sulh ve adâletle dolduracak, kendisine inanmayanlardan öç alacak ve saltanatı ebedî olarak sürecektir. (Korintoslulara 1. Mektup, 15/22 vd)

Hıristiyanların, Hz. İsa’nın (a.s.) yılbaşı gecesinde geleceğine dair bir inançları yoktur. Onlar Hz. İsa’nın (a.s.) çarmıha gerildiğini ve öldüğüne inanırlar. İnsanları günahlardan kurtarmak için, (haşa) Tanrı oğlu İsa’yı öldürdü. ( Tanrı üçtür. Üç Tanrı birdir) derler. Onların bu çelişkisi ve Tanrı saçmalığı İncillerdeki tahrifattan ileri gelmektedir. Hıristiyanların yılbaşı eğlenceleri, Noel Baba dedikleri hayali varlık içindir. Noel ve Yılbaşı birbirinden farklı şeylerdir. Maalesef ülkemizde bu inanca sahip bilinçsiz Müslümanlar da yok değildir.

HZ. İSA (A.S.) ÖLMEDİ

Kur’an-ı Kerimin Nisa suresinin 157. Ve 158. Ayeti kerimelerde, Hz. İsa’nın (a.s.) öldürülmediği, çarmıha gerilmediği, çarmıha gerilen ve öldürülen kişinin başka birisi olduğu, Hz. İsa’nın (a.s.) göğe kaldırıldığı bildirilmektedir. Şöyle buyrulmaktadır:

“Ve 'Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük’ demeleri yüzünden (onları lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.” (Nisa, 157)

“Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.” ( Nisa, 158)

“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Ali İmran, 54)

“Hani Allah şöyle buyurmuştu.“Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” (Ali İmran, 55)

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.” Meryem, 33)

Hz. İsa (as), Hz. Mehdi ve Deccal zamanında gökten inecektir. (Mektubat-ı Rabbani, C.2.m.67)

HZ. İSA (A.S.) YERYÜZÜNE İNECEK Mİ?

Hz. İsa’nın (a.s.) yeryüzüne ineceği hakkında Hadis i Şeriflerden bazıları şöyledir:

“Hz. İsa’nın (a.s.) sabah şafağının attığı bir sırada Beyt-i Makdis’e ineceği vakte kadar, bu ümmetin içinde hak için çarpışan bir cemaat muhakkak bulunacaktır. Hz. İsa (a.s.) Hz. Mehdî’nin yanına iner. Kendisine, ‘Geç öne ey Allah’ın peygamberi! Bize namaz kıldır!’ denilir. O da, ‘Hayır, Allah’ın bir ihsanı olarak siz birbirinizin emiri kılınmışsınızdır’ der.” (Müslim, Îman: 247; Suyûtî, Celaleddin Abdurrahman, el-Havî li’l-Fetâvâ, I-II (Beyrut: 1983), 2:83.)

“Hz. İsa (a.s.) ümmetim içinde bulunacak, adaletli bir hâkim ve âdil bir imam olacak. Haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir. Cizyeyi kaldıracak, zekâta ise dokunmayacaktır. Artık ne koyun, keçi, sığır sürüsü, ne de deve sürüsü üzerine zekât memuru çalıştırılmayacaktır. Düşmanlık ve kin kaldırılacaktır. Zehirli olan her hayvanın zehri sökülüp alınacaktır. Hattâ küçük oğlan çocuğu, elini yılanın ağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Küçük kız çocuğu da arslanı kaçmaya zorlayacaktır da arslan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi olacaktır. Kap suyla dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını (silâh ve malzemelerini) bırakacak.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2:437; Muh. Tezkiretü’l-Kurtubî, s. 498.)

Yukarıdaki Hadisi Şeriflerde geçen, Domuzu öldürecek, domuz eti yemeyi yasaklayacak demektir. Haçı kıracak, yani Hıristiyanlığı kaldıracaktır.

Diğer Hadis-i Şeriflerde de şu bilgilere yer verilmektedir:

“Hz. İsa (a.s.), Şam’daki beyaz minareye inecektir.” (Ebu Davut, Melahim, 14; İbn i Mace, Fiten, 33.)

“Hz. İsa (a.s.) inmeden kıyamet kopmaz.” (Buhari, Mezalim, 31; İbn i Mace, Fiten,33.

“Hz.İsa (a.s.) yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalır.” (Kenzul Ummal,14,336.)

“Deccal, Hz. İsa’yı (a.s.) görünce tuzun suda eridiği gibi erimeğe başlar.” (Müslim. K.52.b.bab 9.Hadis 34)

“Hz. İsa (a.s.), Deccal’i Ludd kapısında öldürecektir.” (Tirmizi, Fiten, 62)

“Benim ömrüm uzarsa Meryem oğlu İsa’ya ulaşacağım. Eğer ecelim acele gelirse sizden ona ulaşan selamımı söylesin.” (Ahmet b. Hanbel. Musned. II/ 298-299)

Derleyen: Bayburt İl Müftüsü Kemalettin Aksoy

 

İslam ve İhsan

KİM BİR KAVME BENZEMEYE ÇALIŞIRSA, ONLARDANDIR!

Kim Bir Kavme Benzemeye Çalışırsa, Onlardandır!

MÜSLÜMAN YILBAŞINDA NE YAPMALI VE NELERE DİKKAT ETMELİ?

Müslüman Yılbaşında Ne Yapmalı ve Nelere Dikkat Etmeli?

MÜSLÜMAN YILBAŞI KUTLAR MI?

Müslüman Yılbaşı Kutlar mı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah razı olsun Rabbim nefsimize hiçbir zaman uydurmasın inşallah

    Allah razı olsun

    Allah razı olsun .Sevgi ve selamlar.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.