Neden Tesettüre Girmeliyim?

Tesettüre girmek zorunlu mudur? Örtünmek Allah’ın emri midir? Neden tesettüre girmeliyiz? Ayetler ışığında tesettürün önemi ve hükmü.

Allah Teala örtünmeyi emreder. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulur:

“Ey Nebiy-yi zîşân! Sen zevcelerine ve kerîmelerine vesâir mü’minlerin zevcelerine de ki: Onlar bürgülerini üzerlerine bürünsünler zîra; onların bürgülerini üzerlerine bürünmeleri onların bilinip de eza olunmamalarına ziyâde yakındır. Hâlbuki Allah Teâlâ onlardan evvelce vâkî olan kusurlarını affedici ve hallerine münâsib mesâlihi temşiyetle merhamet buyurucudur.” (Ahzab Sûresi / 59)

Yani, ey kullarımı irşâd için meb’ûs ve müeyyed min indillah olan Nebiy-yi Zîşân!

NEDEN TESETTÜRE GİRMELİYİZ?

Evvelâ kendi ezvâc-ı mutahharâtına ve kerîmelerine ve sâniyen sâir mü’minlerin haremlerine nasîhat tarîkıyle de ki onlar bürgülerini üzerlerine bürünsünler. Zîrâ, şu bürgülerini bürünmeleri onların bilinmekle süfehânın taarruzundan kurtulup ezâ olunmamalarına en yakîn bir meslektir.

Hâlbuki Allah Teâlâ bu âyetin nüzûlünden evvel bürgüsüz gezmelerinden dolayı vâkî olan kusurlarını setreder ve hallerine münâsib ahkâmı inzâl ile merhamet buyurur. Şu halde tesettürün meşrûiyetindeki hikmet: Fitne kapısını kapamak, nesebi zâyî olmaktan muhafaza etmek, zevceyi zevcine rabt ile başkasının taarruzundan kurtarmak, âile teşkilâtına intizam vermek, evladın terbiyesine ve dünyanın imarına erkek dışarıdan, kadın içeriden çalışmaktır.

Hak teâlâ hazretleri bu âyet-i celîle ile afîfe olan kadınları, setr sebebiyle süfehânın sû-i zannından ve taarruzlarından mahfuz kılmakla kalblerinin rahat olacağını beyan buyurmuştur.

Hak teâlâ hazretlerinin tesettür emri bütün insanların kalblerinin râhatı ve âile arasında imtizâcın esasını ve bîçâre çocukların terbiyesini te’min etmekle ve insanları yekdiğerine husûmetten âzâde kılmakla âlemin intizam üzere cereyânına büyük bir hâdim ve kanûn-ı dâimdir. Tesettür, kadınların hürriyetlerini muhâfazaya yegâne hâdimdir. Hâtunlar çocuk getirmekle ve haml meşakkatleriyle meşgul olduğu cihetle emr-i maîşeti lâyıkıyle te’min edemediğinden behemahal maîşet hususunda bir erkeğin himâyesinde bulunması zarûrîdir.

Fıtratta ricâl hâkimdir. Zevc, zevcesinin nafakasını ve kisvesini ve süknâsını te’min etmekle mükellef olduğu gibi; esbâb-ı maîşet yüzünden her türlü mezâhime göğüs germek, gece ve gündüz onların rahatını düşünmek; onların himâye ve muhafazalarını deruhde etmek gibi sayılmaz ve tükenmez meşakkatlerle mükelleftir.

İslâmiyet’te kadının mükellef olduğu şey yalnız zevcinin muhabbetini ihlâl etmemekle kalbini tatmin etmektir.

“O cennetlerde gözlerini zevclerine hasretmiş, asla başka bir kimseyi nazarından geçirmez kadınlar vardır ki onları zevclerinden evvel ins ü cinden hiçbir kimse mess etmemiştir. Hal böyle olunca Rabbinizin nîmetlerinden hangisini tekzib edersiniz?” (Rahman Sûresi / 56-57)

Yani, ehl-i îmân ve erbâb-ı ibâdet için hazırlanmış olan cennetlerde nazarlarını ancak zevclerine hasretmiş ve zevclerinin gayriyi hatırından geçirmez ve başkalarına bakmaz hâtunlar vardır ki onlar zevclerinden evvel insandan olan hâtunları insten ve cinden olan hatunları cinden hiçbir erkek mess etmemiştir.

Binâenaleyh; ehl-i cennetin hâtunları gözleriyle zevclerinin gayriye bakmadıkları gibi kalbleriyle dahî zevclerinin gayriye muhabbet etmezler ki zevc ile zevceden her birinin kalbleri yekdiğerine karşı emîn ve muhabbetleri dâim olur.

Şu halde Rabbinizin nîmetlerinden hangisini tekzibe cür’et edersiniz? Âyet-i celîlede tâife-i nisvânın tesettürü memdûh ve yekdiğerine karşı muhabbetleerinin devâmı ancak tesettürde olduğuna işâret olunmuştur.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu-Musahabe-4, s.59- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ALLAH NEDEN ÖRTÜNMEYİ EMRETTİ?

Allah Neden Örtünmeyi Emretti?

ÖRTÜNMEK İLE İLE İLGİLİ AYETLER

Örtünmek ile İle İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.