Müslüman Anne Babanın Vazifesi

İstikbâlin iki günlük dünya ile sınırlı olmadığına inanan ve çocuklarını gerçekten seven anne babalar, şartlar ne olursa olsun, onları Allah, Peygamber sevgisiyle ve din bilgisiyle donatmalıdırlar. İşte o zaman görevlerini yapmış, yavrularının istikbâlini hazırlamış olurlar.

Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!..” (Tahrîm, 6)

Rasûlullah (sav) “Hiçbir ana baba çocuğuna İslâm edebinden daha değerli bir hediye veremez.” (Tirmizî, Birr 33) buyuruyor.

Bugün, İslâmiyet'ten önceki karanlık devirde yapıldığı gibi çocukları diri diri toprağa gömme âdeti kalmamıştır; ama onların ruhlarını aç bırakma ve böylece kendilerini haketmedikleri bir ölümün kucağına atma âdeti devam etmektedir.

Acaba çocuklarını en iyi okullarda okutan ve onları iyi bir meslek sahibi yapan anne baba, yavrusunu hayatın ezici, yıpratıcı fırtınalarına karşı da korumuş oluyor mu? İnsanı çâresiz, savunmasız, güçsüz ve dayanaksız bırakan felâketler ve darbeler karşısında neye tutunarak ayakta kalabileceğini de öğretmiş oluyor mu?

MANEVİ TERBİYE İLE BESLENEN RUHLAR

İnsanın ruhunu alt üst edebilecek olaylar karşısında ona dayanma ve direnme gücü veren dindir. Her şeyin Allah'tan geldiğini, O istemeden hiçbir şeyin olmayacağını bilmek, her an yüce bir kudretin kendisini görüp gözettiğini hissetmek insana hem yaşama şevki hem kendini çekip çevirme azmi verir.

Mânevî terbiye ile beslenen ruhlar, insanı sarsan olaylar karşısında pes etmez. Güvendiği kimseler tarafından aldatılmak, işini kaybetmek, sevdiklerini yitirmek ve hayatta yapayalnız kalmak insanı derin acılara gömse bile, Allah'a ve ebedî bir hayata olan imanı ona dayanma ve direnme gücü verir.

ÇOCUKLARIMIZI İYİ BİRER MÜSLÜMAN OLARAK YETİŞTİRMEK

Hayat bu dünyadan ibaret olmadığı gibi, felâketler de dünyada başa gelenlerden ibaret değildir. En büyük yoksulluk "çocukların bile saçlarını ağartan" [Müzzemmil (73), 17] o hesap gününde eli boş kalmaktır. En önemli meselemiz çocuklarımızın âhiret hayatında iyi bir yeri kazanmalarını sağlamak olmalıdır. Çünkü orada insanı bekleyen acılar, felâketler, dünyadaki tâlihsizliklerle kıyaslanamayacak kadar korkunçtur.

İşte bu sebeple çocuklarımızı iyi birer müslüman olarak yetiştirmek, dünyada mutlu, âhirette bahtiyar olmalarını sağlamak en önemli meselemizdir. Yavrularımızı bu saâdetten mahrum etmek, onları kendi ellerimizle cehenneme atmaktan farksızdır. Çocuklarını iyi bir müslüman olarak yetiştirmemek, onları diri diri toprağa gömmekten daha kötüdür.

Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Altınoluk Dergisi, Sayı: 187

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.