Mescid-i Aksa Müslümanların Kırmızı Çizgisidir

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "İsrail'in Mescid-i Aksa'yı zamansal ve mekansal olarak bölme girişiminin, tüm Müslümanların kırmızı çizgisi" olduğunu belirtti. 

Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Asya ve Pasifik ülkelerinde yaşayan Müslümanları temsil eden dini lider ve temsilcilerin katılımıyla düzenlenen "1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi"nde Tel Aviv yönetiminin Aksa'yı taksim planı ve İslam dünyasında radikal grupların ortaya çıkma nedenleriyle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

"Türkiye Aksa'ya sadece tarihi ve kültürel bir anlam yüklemekle kalmıyor onu Müslümanların hüviyetiyle alakalı itikadi bir mesele olarak görüyor" diyen Görmez, "İsrail, Mescid-i Aksa'yı zaman ve mekan bakımından taksim etmeyi amaçlıyor. Bu, bölgede yaşayan tüm Müslümanlar için kırmızı çizgidir ve Türk Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bunu kabul etmesi mümkün değildir" diye konuştu.

Aksa'daki murabıtları kutsal değerlerini savunmalarından ötürü tebrik eden Görmez, Aksa'yı işgal edenleri ve postallarıyla içeri girenleri kınayarak, "İsraillilerin Aksa'ya girmesi, Müslümanların kalbinde derin yaralar açtı" ifadesini kullandı.

ORTADOĞU'NUN TEMEL SORUNU İSRAİL

İslam aleminin ateş çemberinde olduğuna işaret eden Görmez, "Pek çok İslam ülkesi savaş, yıkım ve radikallikle pençeleşiyor. Ancak bu sorunun başlıca sebebi ve kötülüklerin kaynağı İsrail'in Filistin topraklarını ve Aksa'yı işgal etmesidir. Körfez ülkelerindeki savaşların, ABD'nin Irak'ı işgal edişinin (2003-2011) ve Suriye'deki sorunların başlıca sebebi İsrail ve işgalidir. Zira BM ve büyük ülkeler sadece İsrail'in güvenliği üzerine yoğunlaşıp milyonlarca Müslümanı unutmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.

İsrail'in güvenliği konusunun bu derece önemsenmesini "sorunların en büyüğü" olarak tanımlayan Görmez, "Osmanlı Devleti'nin yaklaşık 100 yıl önce çöküşü, Filistin'i işgal eden, pek çok Filistinliyi tehcir eden, Kudüs'ü doğu ve batı olarak taksim eden ve Berlin Duvarı inşa eden İsrail'in kuruluşuna (1948) hazırlık mahiyetindeydi" dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.