Mekke’de Yaşanan Kıtlık Yılı

Müşriklerin boykotu kaç yıl sürdü? Müşriklerin, Müslümanlara uyguladığı boykot ve Mekke’de yaşanan remâde (kıtlık) yılı.

Muhassab, Ebtah, Bathâ, Hayfu Benî Kinâne… Hepsi de bir yere verilen isim… Kureyş’in küfür üzere, Benî Hâşim ile bütün bağları koparmak ve alâkayı kesmek üzere yeminleştiği yer…

MEKKE DÖNEMİNDEKİ BOYKOT YILLARI

Müşrikler, Habeşistan muhâcirlerini Necâşî’den geri alma husûsunda başarısızlığa uğrayınca Mekke’deki Müslümanlara yaptıkları işkenceleri iyice şiddetlendirdiler ve Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i öldürmeye azmettiler. Bunun üzerine Abdülmuttalib Oğulları, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’i de alarak Ebû Tâlib mahallesinde (Şıʻb’da) toplanmaya ve Allah Rasûlü’nü orada himâye etmeye karar verdiler. Müslümanı kâfiri hepsi oraya toplandı, sâdece Ebû Leheb onlara katılmadı.

Kureyş de Peygamberimiz’i öldürmeleri için kendilerine teslim edinceye kadar onlarla oturup kalkmamaya, gidip gelmemeye, alışveriş etmemeye, evlerine girmemeye karar verdiler ve bunu bir sahifeye yazdılar. Hâşimoğulları, Şıʻb’da üç sene kaldılar. Çok şiddetli belâları, sıkıntılara ve açlığa mâruz kaldılar.

Cenâb-ı Hakk’ın emrine riâyet, âhireti dünyaya tercih ve Allah -azze ve celle- Hazretleri’nin rızâsının yanında dünyanın nazarlarında çok değersiz olması, ashâb-ı kirâmın bu kadar meşakkate sabretmelerini sağladı.

Üçüncü senenin başında bazı müşrikler insâfa gelip yaptıkları bu zulmü ayıplamaya başladılar. Nihayet bu anlaşmayı bozmaya karar verdiler. Efendimiz (s.a.v) onlara, yazdıkları sahifede şirk ve zulüm sözlerinden başka bir şeyin kalmadığını haber verdi.

İbn-i İshâk, Mûsâ bin Ukbe ve Urve (r.a), bir kurtçuğun, Allah Teâlâ’nın isminin yazılı olduğu yerleri yiyip, zulüm ve alâkayı kesmeden bahseden yerleri bıraktığını haber verirler. (İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, VII, 192)

İbn-i Hişâm’ın nakline göre ise kurtçuk, “Bismikallâhümme” yazısını bırakıp diğer hepsini yemiştir.

Birkaç kişinin sahifeyi iptal etmesiyle boykot nihâyete ermiş oldu. Bi’setin 7. senesinin sonlarına doğru başlayıp dokuz veya onuncu senesinde bittiği rivayet edilir.

MEKKE’DE YAŞANAN KITLIK YILI

İbn-i Mesut (r.a) şöyle demiştir:

Kureyş kavmi İslâm’a girmekte ağır davranmıştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v) onların aleyhine dua ettiler de onları bir kıtlık yakaladı. Öyle ki o yıl helak oldular, lâşe yediler, kemik kemirdiler. Ebû Süfyân, Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in huzûr-u âlîlerine geldi ve:

“–Ey Muhammed, senin getirdiklerin arasında sıla-i rahim (akrabayla ilgilenmek) de var. Hâlbuki senin kavmin helak olmuş vaziyettedir. Artık Yüce Allah’a dua et!” dedi.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) veya İbn-i Mesut:

“O halde semanın apâşikar bir duman getireceği günü gözetle!”[1] âyetini okudu.

Sonra Kureyşliler tekrar kâfirliklerine döndüler. Bu dönüşlerinin cezası da Yüce Allah’ın şu buyruğunda ifadesini bulmaktadır:

“Çok büyük bir şiddet ve dehşetle çarpacağımız gün muhakkak ki biz intikam alırız.” (ed-Duhân 16)

Bu Bedir günü olmuştur.

Mansûr şunu ilâve etmiştir:

Rasûlullah (s.a.v) dua ettiler de onlara yağmur ihsan olundu. Yedi gün yedi gece bol miktarda yağmura nâil oldular. Bu kez insanlar yağmurun çokluğundan şikâyet ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):

“Allah’ım etrafımıza yağdır; üzerimize değil!” diye dua buyurdular. Başlarının üzerindeki bulutlar derhal açılıverdi ve civâr bölgelerdeki insanların üzerine yağmur yağdı.[2]

Şuna dikkat etmek lâzımdır ki Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz müşriklere, kendisine eziyet ettikleri için değil, İslâm’ı yalanlamaları ve imana başkaldırmaları sebebiyle beddua etmişlerdir.

Dipnotlar:

[1] ed-Duhân 10. [2] Buhârî, İstiskâ, 13, Tefsîr, 30, 44/2. Krş. Müslim, Münâfikîn, 39, 40; Ahmed, I, 431, 441.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

BOYKOT DÖNEMİ NEDİR, KAÇ YIL SÜRMÜŞTÜR?

Boykot Dönemi Nedir, Kaç Yıl Sürmüştür?

PEYGAMBERİMİZİN TAİF YOLCULUĞU

Peygamberimizin Taif Yolculuğu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.