LGBT Sapkınlığı Aileyi Tehdit Ediyor

Temiz nesiller yetiştirmenin yolu nedir? LGBT veya nesli ifsat projesi neyi amaçlıyor? LGBT sapkınlığının propagandası nasıl yapılıyor?

Canı, malı, nesli, aklı ve dini korumak yüce dinimizin temel hedeflerindendir. İnsanca yaşamak, dünyada huzur ve sükûnu sağlamak bunları koruyup kollamaya bağlıdır.

TEMİZ NESİL YETİŞTİRMENİN YOLU

Nesli korumak bir bakıma insanlığı korumaktır. Zira insan başka canlılardan soy sop sahibi olmakla temayüz eder. Nesebin, soyun muhafazası ise ancak nikâhla mümkündür. Nikâh insanlara mahsus bir meziyettir, toplumun temeli olan aile kurumu onun üzerine bina edilir. İnsanca üremenin, temiz nesiller yetiştirmenin yegâne yoludur.

“İnsanı sudan (meniden) yaratan, onu nesep ve sıhrıyyet (kan ve evlilik bağıyla) akrabalığa dönüştüren O’dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.” (Furkan, 54)

LGBT VEYA NESLİ İFSAT PROJESİ

Bitki ve hayvanlarda olduğu gibi, Allah insanları da dişi ve erkek olarak yaratmış; evlenip yuva kurmaları, meşru yoldan cinsel arzularını tatmin etmeleri, hayırlı ve yararlı nesiller yetiştirmeleri için birbirlerine karşı sevgi ve meyil oluşturmuştur. Nikâha dayanmayan ve kadınla erkek arasında gerçekleşmeyen her türlü cinsel ilişki gayr-i meşrudur, nesli ifsat ve toplumun temeli olan aileyi dinamitlemektir.

Tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte son elli yılda bilhassa gündeme getirilen, insan hakkı olarak lanse edilen, meşruiyet kazandırılmaya çalışılan LGBT hareketi nesli ifsat programından başka bir şey değildir. Bu bir hayâsızlık ve cinsel sapıklıktır. Kur’ân-ı Kerim’den öğrendiğimize göre bu sapıklık Lût kavmine dayanmaktadır. Tevrat’ta da buna işaret edilmekte ve şiddetle kınanmaktadır.

“Lût’u da peygamber olarak gönderdik. O, kavmine dedi ki: Ey kavmim! Sizden öncekilerden hiç kimsenin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz haddi aşan bir topluluksunuz.” (Hûd, 80-81)

Dinin ve fıtratın gereklerine göre kurulan temiz ve nezih bir aile, hayırlı bir nesil ve temiz bir toplumu hedefler. Aksi halde ise ahlâkın yozlaşması, ruhların kirlenmesi ve toplumsal dokunun bozulması söz konusudur. Helâk olan Lût halkı, sadece Allah’a ortak koşmamış, aynı zamanda, günahların en büyüklerinden olan eşcinsellikte ısrar etmişlerdi. Ölçü ve sınır tanımayan şehvetlerinin batağına saplanmışlardı. Bu insanlar aslında kendi yaratışlarıyla çelişkiye düşmüşler, çatışmaya girişmişlerdi. Allah’ın yarattığı fıtrata karşı savaş açmışlardı. Sonunda da helâk olup gitmişlerdi.

İNSANLAR FELAKETLERİ KENDİ ELLERİYLE HAZIRLARLAR

Cenab-ı Hakk’ın onların kötü hal ve feci akıbetlerinden haber vermesi bizler için bir ikaz ve hatırlatmadır. Aynı kötülükler tekrarlanırsa aynı akıbetler kaçınılmazdır. İnsanlar felaketleri kendi elleriyle hazırlarlar. “Gerçek şu ki, Allah insanlara zerrece kötülük ve haksızlık yapmaz. Fakat insanlar kendilerine haksızlık ve kötülük yaparlar.” (Yunus, 44) Geçmişten ders almayan günümüz insanı da eskinin kötülük ve hayâsızlıklarını fazlasıyla ve değişik isimlerle irtikâp etmekte, farkında olmadan kademe kademe aynı akıbete doğru yol almaktadır.

Ahlâksızlığı insan hakkı ve hürriyeti olarak lanse edenler önde gelen ahlâksızlardır. Bunlar nesilleri ifsat etmekle görevli piyonlardır. Şer odaklarının oluşturdukları algı operasyonlarıyla anormal olan fiiller normalleştirilmeye, kötülükler cazip hale getirilmeye çalışılıyor. Böylece kötülüklere, ahlâksızlıklara karşı olan toplumsal reaksiyon zayıflatılmakta veya yok edilmekte, mikropların üremesine, hastalıkların hızla yayılmasına zemin hazırlanmaktadır. Adeta Lût kavminin pozisyonu yaşanmaktadır. Ahlâksızlık meziyet, namuslu olmak suç görülmektedir. Eşcinselliği savunanlar karşı tarafta olanlar için: “Lût ve ona inananları memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! dediler.” (Araf, 82) Bunu alay kabilinden söylemiş olacakları gibi, namuslu olmayı suç saydıkları için de söylemiş olabilirler. Bu durum, toplumların ne hale düşebileceklerinin çok çarpıcı bir göstergesidir.

LGBT SAPKINLIKTIR

Kötülüklerin makyajlanıp süslendiği günümüzde cinsel sapıklıklar yabancı kelimelerle kamufle edilerek tezgahlanmaktadır. LGBT’de böyle bir kamuflajdır. Topluma dayatılan LGBT’nin hiçbir ilmi ve hukuki temeli yoktur. Uzmanlara göre; biyolojik cinsiyet genetiktir. Kadın ve erkek olarak tanımlanmaktadır. Üçüncü cinsel kimliğin varlığına dair bir genin olmadığı tespit edilmiştir. Bu tespite Oxford Üniversitesi tarafından 500 bin kişi üzerinde yapılan araştırma sonucunda varılmıştır. Meşru şekilde kadın erkek arasında oluşturulan birliktelik dışındaki her türlü cinsel ilişkiler sapıklıktır, anormaldir. Bunlar allanıp pullansa da esas itibariyle iğrenç ve kötüdür.

LGBT PROPAGANDASI İÇİN POPÜLER KÜLTÜR KULLANILIYOR

Psikiyatrist Nevzat Tarhan hocanın da ifade ettiği gibi, dünyadaki sosyal kabulleri değiştiren popüler kültür var. Hollywood ve Netflix sosyal kabulü değiştirmek için çalışıyor. Bunlara karşı kesin tavır almak gerekiyor. Bunlar bilimsel temele dayanmıyor. Algı operasyonlarıyla toplumsal değerler aşındırılıyor. Toplumun temeli olan aile kurumu dinamitleniyor.

Gençlere cinsel kimlik seçiminin genetik olmadığı, biyolojik doğayla ilgili olmadığı, doğumsal değil tamamen edimsel olduğu hatırlatılmalıdır. Bir erkeğin kendini kadın, bir kadının ise kendini erkek gibi hissetmesinin bilimsel bir kanıtı yok. LGBT gibi yaklaşımlar tamamen politize olmuş yapılardır. Bunlar toplumlar ve aileler üzerinde özgürlük adı altında baskı ve yönlendirme yapmaktadırlar. Bu gibi yapıların baskılarına kapılmamak gerekir.

Psikiyatri Uzmanı Sefa Saygılı hocanın da belirttiği gibi Türk aile yapısı gittikçe bozuluyor. Tedavi ve teşhis amacıyla görüştüğü pek çok eşcinseldeki problemin aile yapısındaki bozukluktan kaynaklandığını tespit ediyor. Aile yapısındaki geçimsizlikler, anne-baba kavgaları çocukları bu türlü olumsuzluklara itiyor. Beden Allah’ın emanetidir. “Beden benimdir, istediğim şekilde kullanırım” demek ukalalık ve sapıklıktır. Sahip olduğumuz her şey bize Allah’ın lütfudur, emanettir. Bu emanetleri onun istediği ve belirlediği şekilde kullanmak bizim görevimizdir. Aksi halde emanete hıyanetlik etmiş oluruz.

ŞEYTAN NE DİYOR?

Fıtrata aykırı her davranış Rahmani değil, şeytanidir. Şeytan bir imtihan aracıdır. Ona tabi olanlar kulluk imtihanını kaybederler. Şeytan ne diyor: “Andolsun ki kullarından bir kısmını elde edeceğim. Onlara emredeceğim de… Allah’ın yarattığını değiştirecekler. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse apaçık bir zarara uğramış olur.” (Nisa, 118-119)

Allah’ın yarattığı fıtrata aykırı davrananlar hem insan neslini hem de bitki ve hayvan neslini bozdular. Genlerle oynayanlar tabii düzeni alt üst ettiler. Bu türlü müdahaleler pek çok problemlere sebep oldu. Çeşit çeşit hastalıklar türedi. Psikolojik rahatsızlıklar arttı. Günahların faturası ağır oldu. Bu aymazlık devam ederse daha ağır faturaların ödenmesi kaçınılmazdır.

Huzur ve mutluluk Allah’a ve onun koyduğu kurallara saygı duymak, şeytanın tahriklerine kapılmamaktadır. “Ey Adem oğulları! Ben size şeytana tapmayın. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin işte dosdoğru yol budur, diye emretmemiş miydim?” (Yasin, 60-61)

Kaynak: Ali Rıza Temel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 451

İslam ve İhsan

CİNSİ VE AHLAKİ BAKIMDAN SAPKIN YÖNELİŞLERE KARŞI ÇOCUKLARIMIZI NASIL KORUMALIYIZ?

Cinsi ve Ahlaki Bakımdan Sapkın Yönelişlere Karşı Çocuklarımızı Nasıl Korumalıyız?

CİNSEL YÖNELİM, CİNSİYET KİMLİĞİ VE CİNSEL KİMLİK KARMAŞASI İLE İLGİLİ DİKKAT ÇEKEN UYARILAR VE BİZİ BEKLEYEN TEHDİTLER

Cinsel Yönelim, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Kimlik Karmaşası İle İlgili Dikkat Çeken Uyarılar ve Bizi Bekleyen Tehditler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.