Kurban Kesmenin Hikmetleri

Kurban ne demektir? Kurban neden kesilir? Kurban kesmenin önemi nedir? İşte kurban ve kurban kesmenin hikmetleri...

“Kurbân” kelimesi Arapça’da gerek maddî gerekse manevî her türlü yakınlığı ve yakın olmayı ihtivâ eder. Istılahta, ken­disiyle Allah’a yaklaşılan şeyi, husûsî olarak da Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet (kurbet) maksadıyla belli vakitte belirli cins­ten hayvanları kesmeyi ve bu amaçla ke­silen hayvanı ifade eder. Belli bir miktarın üzerinde mala sahip olan zenginlerden, senede bir defa, Kurban Bayramı günlerinde kurban kesmeleri istenir. Kesilen hayvanın etinden ev halkı yiyebildiği gibi eşe dosta ve fakir fukaraya da dağıtılması îcâb eder. (Hac, 28, 36; Ebû Dâvud, Edâhî, 9-10/2813)

KURBAN NASIL KESİLMELİDİR?

Kurban bize, Hz. İbrahim ve İsmail’in teslimiyetini ve kulluktaki üstün hâllerini hatırlatır. Allah’ın her şeyi insanlara musahhar kıldığını fiilen gösterip bunlardan usûlünce istifade ve infak etmeyi öğretir. Zira Allah’ın emrimize verdiği nîmetlerden istifâde etmemek doğru olmadığı gibi, onları israf etmek de son derece yanlıştır. Bunun için İslâm kurbanı emretmiş, ancak diğer taraftan da isrâfı ve hayvanlara eziyeti yasaklamış, hatta kurban edilecek hayvanlar için belli bir yaş sınırı koymuştur. Resûlullah (s.a.v), koyunu kulağından çekerek kesmeye götüren bir kimseye rastlamıştı. Hemen müdâhale ederek:

“–Hayvanın kulağını bırak, boynunun kenarından tut!” buyurdu. (İbn-i Mâce, Zebâih, 3)

Birgün Peygamber Efendimiz koyun kesen bir adam görmüştü. Adam, kesmek üzere koyunu yere yatırdıktan sonra bıçağını bilemeye çalışıyordu. Bu katı ve duygusuz davranış karşısında Resûl-i Ekrem Efendimiz adamı şöyle îkâz etti:

“–Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun? Bıçağını, onu yere yatırmadan önce bilesen olmaz mıydı?” (Hâkim, IV, 257, 260 / 7563, 7570)

Yine Efendimiz r; “Biriniz hayvanı keseceği zaman bunu hızlı ve tam yapsın!” tavsiyesinde bulunmuştur. (İbn-i Mâce, Zebâih, 3)

Kurban, insanı cimrilik ve mal sevgisinden kurtarır. Toplumdaki kardeşlik, yardımlaşma, paylaşma ve fukarayı sevindirme duygularını geliştirir. İnsanları muhabbet ve merhametle birbirine bağlar. Allah’ın nîmetlerinden bütün kullarının istifade etmesini sağlar.

KURBAN İBADETİ FEDAKARLIKTIR

Kurban ibadeti, Allah yolunda yapılan bir fedâkârlıktır. Maddeyi, Allah rızâsına yani mânâya tamamen fedâ etmenin bir ifadesidir. Binlerce yıl önce, insanları maddenin dar sınırlarından ve belirli kalıplarından kurtarıp fikren ve rûhen yepyeni ufuklara yöneltmek için en büyük ve en dehşetengiz fedakârlığı, insanların bu hususa dikkatini çekmek için Hz. İbrahim (a.s) ve saygıdeğer oğlu Hz. İsmail (a.s) yapmıştır. Yapılan bu büyük fedakârlıktan sonra insanlar, zaman zaman düçâr oldukları gafletler müstesna, madde-üstünü maddeden çok daha fazla değerli bulmuşlar ve bu meselelere yönelmişlerdir. Gözün dar zâviyesinden kurtulup daha büyük âlemler arama azmi kazanmışlardır. Bu da birçok yeni keşiflerin, yeni buluşların ve modern ilmin nüvesini teşkil etmiştir.[1]

Hz. İbrahim’in, evlâdı Hz. İsmail’i kurban etme teşebbüsünde hareket noktası Allah aşkı idi. Bu aşka sahip olduğu için evlâdını kurban etmeye lüzum kalmadı. Beslediği ilâhî muhabbet bir kurtarıcı olarak tecelli etti. Bugün bizim kurban kesmemiz de para, mal, mülk gibi ikinci-üçüncü dereceden birtakım sevgilerimizi, lâyıkı veçhile sahip olmadığımız ilâhî muhabbete ulaşabilmek için feda etmektir. Bu da herhangi bir sevginin gayret, çalışmak ve fedâkârlık sonucu en üst sevgiye yani ilâhî muhabbete pekâlâ yükselebileceğini göstermektedir. Yoksa Allah Teâlâ kestiğimiz veya keseceğimiz kurbanların kanından da, etinden de müstağnidir. Kestiğimiz kurbanların Allah Teâlâ’ya karşı beslediğimiz sevgi ve muhabbetin artmasına hizmet etmekten başka hiçbir değeri yoktur.[2]

Cenâb-ı Hak insanı yaratacağını söylediğinde melekler:

“…Bizler hamdinle seni tesbih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kanlar dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. (Bakara, 30)

KURBAN KESMENİN FAYDALARI

Buradan da anlıyoruz ki insanda yüksek oranda bir kan dökme güdüsü mevcuttur. İşte Kurban kesmek, insandaki bu güdüyü tatmin ederek, cemiyet içerisinde insan unsurundan kaynaklanan pek çok meseleye çözüm getirir. Hiç olmazsa birçok kötülüğü engeller ve yönlendirir.[3]

Bu sebeple, kurban kesen cemiyetlerde öldürme ve yaralama gibi vak’alar son derece azdır. İnsanlar arası münasebetlerde, kişilerin genç yaşta ölmesine ve sakatlığına sebep olacak sert tavırlar hâkim değildir. Zira kurban kesen insanlar, kan dökme güdüsünü tatmin ettikleri için gerilime düşmezler. Cemiyet içinde mevcut bu uyum ve esneklik de, insanların daha sıhhatli, huzurlu ve uzun yaşamalarını sağlar.[4]

Kurban kesmek, insanlarda marazî (patalojik) olmayan, fakat çatışmadan ileri gelen akıl hastalıklarını da önler. Zira akıl hastalıkları, insanda mevcut gerilimin muayyen bir seviyeyi aşması sonucu ortaya çıkan psişik bir haldir.[5]

Kurban ibadetinin faydası sadece içtimâî ve malî yar­dıma indirgenemeyeceği ve her ibadetin öz ve biçim olarak farklı mânâ ve hikmetleri bulunduğu için kurban yerine başka bir ibadetin ikâme edilmesi, meselâ kurba­nın parasının dağıtılması, fakirlere gıda yardımı yapılması, namaz kılınıp oruç tu­tulması câiz değildir. Zira her ibadetin yeri ayrıdır.

Dipnotlar:

[1] Prof. Dr. Ali Murat Daryal, Kurban Kesmenin Psikolojik Temelleri, s. 261-262. [2] Daryal, a.g.e., s. 259. [3] Daryal, a.e., s. 274. [4] Daryal, a.e., s. 244. [5] Daryal, a.e., s. 245.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KURBAN NEDİR? KURBANIN TARİHİ

Kurban Nedir? Kurbanın Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.