Kuran İnsana Nasıl Tesir Eder?

Kuran insana nasıl tesir eder? Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kuran'ı nasıl okurdu? Peygamberimizin (s.a.v.) beni ihtiyarlattı dediği üç sure hangisidir?

Sûretiyle ve sîretiyle mükemmel bir hüsn ü cemal sahibi olan -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in mübârek saç ve sakallarında ağarma yoktu. Fakat bir gün görüldü ki, saç ve sakallarında aklar zuhûr etmiş.

Sebebini sual ettiklerinde şu cevabı verdi:

“–Beni; Hûd, Vâkıa, Mürselât, sûreleri ihtiyarlattı.” (Tirmizî, Tefsir, 56/3297)

Bu sûrelerde; insanlığı âhirette bekleyen dehşetli, şiddetli ve korkunç ahval zikredilmekte. Helâk edilen kavimlerin âkıbetleri anlatılmakta.

Peygamber Efendimiz; bu şiddetli hâdiselerde ümmetinin hâlinin ne olacağını ızdırap içinde tefekkür ettiği için, mübârek saç ve sakallarına aklar düşmüştü.

Demek ki;

Peygamberimiz, Kur’ân’ı ne kadar derin bir hissiyât ile okumaktadır!..

Aynı âyetleri biz de okuduğumuzda bizim gönül dünyamız, Allah korkusu ve takvâ ile ne kadar doluyor?

Rasûlullah Efendimiz’e ilk vahiy; «اِقْرَأْ / Oku!» idi.

«Oku!» emri çok şümullüdür;

  • Kur’ân’ı oku!
  • Kendi yaratılışını oku! Değersiz bir sudan halk edilişini oku!.. Şekilsizlikten en güzel şekle getirilişini oku!.. Ömrünün fânîliğini oku!..
  • Kendini muhasebe et de, bir gün; «Oku!» diye eline verilecek amel defterini şimdiden oku!
  • Yeri ve gökleri, ilâhî sanatı, kudret nakışlarını oku!.. Kâinat kitabının sayfalarını birer birer çevirircesine, gece ile gündüzün ve mevsimlerin birbirini takip edişini, rengârenk çiçekleri, çeşit çeşit meyveleri, her biri ayrı bir sanat eseri olan mahlûkatı oku!.. Sır, hikmet ve rumuzları oku!..

Peygamberimiz okudu ve okuttu. Okudu ve yaşadı. Okudu ve anladı. Okudu ve ağladı.

Ebû Zer -radıyallâhu anh-;

“–Yâ Rasûlâllah! Bana nasihatte bulun!” dediğinde Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurdu:

“–Kur’ân okumaya ve Allâh’ı zikretmeye bak, çünkü Kur’ân yeryüzünde senin için bir nur, gökyüzünde de bir azıktır.” (İbn-i Hibbân, Sahîh, II, 78)

Peygamberimiz Kur’ân’ı ashâbından dinlemeyi de severdi.

Abdullah İbn-i Mes‘ûd -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Bir defasında;

Rasûlullah Efendimiz;

“–Ey İbn-i Mes‘ûd! Bana Kur’ân oku!” diye emretti. Ben de (hayret ederek);

“–Yâ Rasûlâllah! Kur’ân Siz’e vahyedildiği hâlde onu Siz’e ben mi okuyacağım?” dedim.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Ben Kur’ân’ı başkasından dinlemeyi de severim.” buyurdu.

Ben de Nisâ Sûresi’ni okumaya başladım. Ne zaman ki;

“Her bir ümmetten bir şâhit getirdiğimiz ve Sen’i de onlara şâhit olarak gösterdiğimiz zaman hâlleri nice olacak!” (en-Nisâ, 41) âyet-i kerîmesine geldim, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Kâfî!” buyurdular.

O esnada baktım ki, Rasûlullah Efendimiz’in gözlerinden yaşlar akıyordu.” (Buhârî, Tefsîr, 4/9; Müslim, Müsâfirîn, 247)

Bu âyet-i kerîmede, Efendimiz’in tebliğ mes’ûliyeti bildiriliyordu. Bunu hatırlayarak Fahr-i Kâinât Efendimiz, hüzünlendiler ve mübârek gözyaşları aktı.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Nisan, Sayı: 182

 

İslam ve İhsan

KUR’AN ÖĞRENMEK İSTİYORUM

Kur’an Öğrenmek İstiyorum

KUR’ÂN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Kur’ân-ı Kerim Okumanın Fazileti İle İlgili Hadisler

ERKAM RADYO MUKABELE SAATİ

Erkam Radyo Mukabele Saati

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.