Küflü Gıdalar Hiçbir Şekilde Tüketilmemeli

Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, küflü gıdaların zehirlenmeden kanamaya kadar birçok hastalığa yol açtığını söyledi. 

Gıda teröristleri küflü ekmekleri galeta, galeta unu, kurabiyeye çevirip satarken insan sağlığını hiçe sayıyor. Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral küflü gıdaların karaciğer, böbrek ve sindirim sistemini bozduğunu zehirlenmeden kanamaya kadar bir dizi hastalığa yol açtığını söyledi.

KÜFLÜ YİYECEKLER BEBEKLER İÇİN ZARARLI MI?

Halk arasında küfün bir çeşit antibiyotik olarak kabul edilip zararsız zannedildiğini bunun doğru olmadığını söyleyen Özyaral özellikle anne adayları ve emziren kadınlar için küflü gıdalardan mutlaka uzak durulması gerektiği ifade etti. Özyaral, "Küf anne adayından kan yoluyla bebeğe geçer. Bu büyüyen fetüs için zehirlenmekle eş anlamlıdır. Emziren anneler için de durum farklı değildir. Dünyaya yeni gelmiş bebek anne sütünden gelen toksinlere maruz kalır. Özellikle de bağışıklık sistemi. Bu durum bebeği hastalıklara açık hale getirir" ifadelerini kullandı.

KÜFLENMİŞ GIDALARI HİÇBİR ŞEKİLDE TÜKETMEYİN

Bir kısmı küflenmiş olan bir gıdanın tamamının yenmemesini gerektiğini söyleyen Özyaral, "Yarısı küflenmiş bir limon, elma, portakal… Genelde insanlar küflü kısmı attıktan sonra kalanı yiyebileceğini sanıyor. Bu tamamen yanlıştır. Bir gıda küflendiyse, gıdada toksin üremeye başlamıştır. Bu yüzden o gıdanın tamamının atılması gerekir" dedi.

Özyaral aynı zamanda "Küfü gözle gördüğümüz zaman çok şanslıyız, bunu yememeyi tercih edebiliriz. Asıl tehlike görmediğimiz süreçte küflenen sonra temizlendiği iddia edilip ürüne dönüştürülen gıdalarda" diyerek küflü buğdayların ekmeğe, küflenen ekmeklerin galetaya dönüştürüldüğünü bunun da halk sağlığı açısından ciddi bir tehdit olduğunu vurguladı.

KÜFLÜ EKMEKLER HAYVANLARA DA VERİLMEMELİ

Doğal ortamda sıklıkla rastlanan bazı toksin üreticisi küflerin yaşam alanında gelişim göstermeleri, istenmeyen bazı patolojik olgulara sebebiyet verdiğini söyleyen Özyaral şunları kaydetti:

"Bilinçsiz depolama, yanlış tüketim ve kullanım hataları, mağaza, depo ve ev ortamında kullanılan ve bulundurulan akla gelebilecek her türden materyal, malzeme ve ürünün küfler tarafından sarılmasına neden olabilmektedir. Bunun sonucu olarak kullanılan, tüketilen ürünler ile yenilen gıdalar, küfler tarafından bozulur ve insan üzerinde toksik birtakım etkilere neden olabilir. Tarla, bağ, bahçe, vb. yerlerde yetiştirilen tarım ürünleri üretim, hasat, depolama ve işlenme süreçlerinde küflerle kirlenebilir. Bunun sonucu eğer küfün kendisi toksin üreticisi ise küflü ürünler üzerinde ortam şartlarına bağlı olarak mikotoksinleri (küf toksinleri) oluşur. Bu tip toksinli ham ürünlerin işlenmesiyle ortaya mikotoksin içeren işlenmiş ya da yarı-işlenmiş ürünler çıkar.

Ayrıca küflü ve toksinli bir tahılın hayvan yemi olarak tüketilmesi ile hayvanın çeşitli doku ve salgılarında (süt dâhil olmak üzere) toksin birikimi ve/veya atılımı söz konusudur. Gerek kümes gerek büyük baş hayvanların değişik vücut kısımlarından hazırlanan toksinli et ve et ürünlerinin tüketilmesi ile sindirim sisteminde değişik tipte mikotoksikozlar - küf toksinlerine dayalı zehirlenmeler- oluşur. Bunun dışında doğrudan küflü fındık, fıstık, meyve suyu, unlu mamuller gibi besin maddelerinin tüketimi ile de mikotoksikoz olguları ortaya çıkmaktadır. Besin maddelerinin tamamı öncelikle küflerin gelişimi ve doğal olarak ta onların oluşturdukları ikincil metabolitleri olarak tanımlanan mikotoksinler için iyi bir beslenme ortamı oluşturur."

KÜFLÜ PEYNİR ZARARLI MI?

Özyaral, küflü peynirlerin kontrol altında özel bir mayalama yöntemi ile elde edildiğini, ekmek, meyve, kuruyemiş, sebzelerdeki küflenmeyle aynı olmadığını ancak bunların da bilindik markalardan alınması gerektiğini belirtti.

KÜFLÜ GIDALARDAN ZEHİRLENME BELİRTİLERİ

"Anında yüzde şişmeler, vücut üzerinde alerjik reaksiyonlar, kızarıklıklar ile ortaya çıkan bazı tabloların yanı sıra, hiç beklenmedik solunum tıkanması şeklinde ölümcül sonuçlarla karşılaşılabilir" diyen Özyaral, "Son günlerde karşılaşılan küflü ve çöplerden toplanan ekmeklerin öğütüp kullanılması ise tartışması bile yapılamayacak düzeyde rahatsızlık verici bir konudur. Böyle bir ürün hijyen kuraları ahlak kuralları ve halk sağlığı tamamen hiçe sayılarak yapılmış bir durumdur" diye konuştu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.