TARİHİMİZ

Hazret-i Âdem Nasıl Yaratıldı?

Rivâyet edilir ki, Yüce Mevlâ, Âdem -aleyhisselâm-’ı yaratmak istediği zaman yeryüzüne: “Ben, senin toprağından kendime halîfe yaratacağım. Onlardan bana itaat

"insan Allah'ın Halîfesidir" Demek Ne Anlama Geliyor?

Kâinâtın hâlıkı ve mâliki olan Allâh Teâlâ, kendi varlığını bilmesi, ibâdet ve tâatte bulunması ve yeryüzünü îmâr etmesi için mahlûkâtın en şereflisi olarak “in

Sultan Ahmed Hüdâyî Hazretleri'ne İntisab Etti mi?

Sultan III. Mehmed’in on yıla yaklaşan saltanatı süresince Hz. Hüdâyî, İstanbul çevresinden ve saltanat muhitinden uzak yaşadı. III. Mehmed’in yerine saltanat m

İmâm Mâlik Hazretleri'nin Peygamber Efendimiz'e Hürmeti

İmâm Mâlik -rahmetullahi aleyh-, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimizʼle aynîleşmenin gayret ve heyecanı içinde yaşardı. Efendimiz’in rûhâniyetine

Osmanlı’yı Bitiren Antlaşma

Osmanlı sadrâzamlarından olan Mustafa Reşit Paşa’nın ciddî bir tahsîli yoktur. Buna rağmen ecnebî desteğiyle devletin en üst kademesine kadar yükselebilmiştir.

"kolumu Kesiver Kumandanım"

Çanakkale muhârebelerinde kumandanlık yapmış ve yaralanmış olan emekli bir subayın hâtırâtından ibretlik sözler...

Hüdâyi Hazretleri'nin Şiirine I. Ahmet'ten Nazire

Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri ile Sultan I. Ahmed arasındaki sıcak alâka ve münasebet, sultanın, onun şiirlerine nazire yazacak seviyeye ulaştığını gösteriyor.

Ermenilerin Yaptığı Katliam 18 Kitabeyle Anlatılacak

Rus işgalinde kaldığı 40 yıllık süre içinde nüfusunun yüzde 80'i Ermeniler tarafından sürgün ve katliam yoluyla uzaklaştırılan Ardahan'da, 18 noktada araştırma

Osmanlı’yı Ayakta Tutan Dinamikler

Bir devleti ayakta tutan temel esaslardan biri hiç şüphesiz ki “adâlet”tir. Öyle ki; “Küfr ile pâyidâr olunur, zulm ile olunmaz!” sözü, Osmanlı’da bir darb-ı me

Hüdâyi Hazretleri’nin Sultanlarla Münasebeti

Kaynakların bir kısmı ile menkıbelerde Hüdâyî’nin saray muhiti ile ilk temasının Sultan I. Ahmed zamanında olduğu ifade edilmekte ise de onun pâdişahlara yazdığ

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.