Karacahisar Kalesi Nerededir?

Karacahisar Kalesi nerededir? Karacahisar Kalesi’ni kim fethetti? Osmanlı tarihi açısından Karacahisar Kalesi’nin önemi nedir? Osmanlı’nın ‘ilk’lerinin yaşandığı yerleşim: Karacahisar Kalesi...

Osman Bey tarafından fethedilip ilk hutbenin okutulduğu, ilk sikkenin basıldığı Eskişehir’deki Karacahisar Kalesi’dir.

DİRİLİŞTEN KURULUŞA

Karacahisar’ın fethi ile başlayan 14’üncü yüzyıl, Osmanlı Beyliği’nin kuruluş dönemidir.

13’üncü yüzyılın ortalarında; önce Ertuğrul Gazi, sonrasında Bey bölgede giderek hâkimiyetini arttırdı. Karacahisar Kalesi’nin stratejik konumu ve Osman Bey’in bölgedeki gücünün artması nedeniyle bu durumdan rahatsız olan bölge tekfurları Karacahisar Tekfuru’nun önderliğinde bir ittifak kurdular. Bunu haber alan Osman Bey ittifakı bozmak için Karacahisar Kalesi’ni kuşatarak 1288 yılında ele geçirdi.

Karacahisar Kalesi, Osman Bey tarafından 1288 yılında Doğu Romalılardan (Bizans) alındı. Karacahisar’ın fethinden sonra Söğüt ve Domaniç dolaylarında yaşayan Osman Bey maiyetiyle birlikte gelip buraya yerleşti. Dursun Fakı’yı kadı olarak, Gündüz Bey’i subaşı olarak görevlendirdi. Kalenin yönetimini de oğlu Orhan Bey’e bıraktı.

OSMANLI BEYLİĞİ NEREDE KURULDU?

Osman Bey, 1299 yılında Karacahisar Kalesi’nde ilk hutbeyi okutarak, ilk sikkeyi bastırarak Osmanlı Beyliği’ni kurdu.

İLK SİKKE KARACAHİSAR KALESİ’NDE BASILDI

Aşıkpaşazade, Neşri, Oruç Bey, Sadeddin Efendi gibi Osmanlı tarihçilerine göre, Osmanlı’da ilk sikke/para 1299 yılında Karacahisar Kalesi’nde basıldı.

KARACAHİSAR KALESİ’NİN ÖNEMİ

1299 yılında ilk hutbenin okutulduğu, ilk sikkenin basıldığı Karacahisar Kalesi; Osmanlı’nın kuruluş dönemi açısından önemli yer teşkil ediyor.

 

İslam ve İhsan

OSMAN GAZİ KİMDİR?

Osman Gazi Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.