“Kadın-Erkek Eşittir” Dayatması Nelere Sebep Oldu?

Kadın-erkek eşit midir, bu tezle ne amaçlanmaktadır? Avrupalılar “kadına saygılı toplum” mudur? Günümüzde “kadın-erkek eşittir” dayatmasının meydana getirdiği sonuçları yazımızda okuyabilirsiniz.

Günümüzün modern câhiliyesinde kadınlarla erkekler arasında uydurma ve kandırmaca bir “eşitlik” yarışı başlatılmıştır.

“EŞİTLİK” DAYATMASININ SONUÇLARI NE OLDU?

Yaratılıştaki husûsiyetlere zıt olan bu yarış, kadının hanımlık ve annelik vazifelerini zedelemiş, âilenin huzur ve sükûnu kaybolmuş, toplum hayatının düzeni sarsılmıştır.

Kadın ve erkeğin fizikî, rûhî ve fıtrî vasıfları eşit değildir ki, fiilî veya hukûkî eşitlik gerekli olsun. Mühim olan her alanda bir eşitlik değil, haklar ve vazifeler arasındaki adâlet ve dengedir.

İslâm; kadını, arzusu dışında dış dünya işlerine zorlamaz.

Fıtrat ve vazife farklılığı sebebiyle kadına ayrı, erkeğe ayrı hak ve mes’ûliyetler tevdî edilmesi, adâletin ta kendisidir.

Bunun tersi, yani fıtrî farklılıkları göz ardı ederek kadını erkekle eşitliğe zorlamak, aslında adâletsizlik ve merhametsizliktir.

Nitekim yapılan araştırmalar, Batı’da da okullarda ve iş dünyasında kadınların ezildiğini, aynı işi erkeklerden daha az paraya yapmaya zorlandıklarını ortaya koymaktadır.

Kadını; “eşitlik, rekâbet, kariyer, hürriyet” sloganlarıyla dış dünyaya sevk eden anlayış, âile müessesesini müthiş derecede zayıflatmıştır. Bugün Batı dünyasında âile, çöküş hâlindedir.

Âile fâcialarıyla ortada kalan, annelik makamını kaybeden, acımasız erkeklerin maddî-mânevî tasallutuna mâruz bırakılan kadına, “sahipsizliği” hak ve hürriyet(!) adı altında bahşetmek, ancak Batı dünyasına yakışan bir tenâkuzdur.

KADINA SAYGILI TOPLUM!

Avrupa’da kadının nefsâniyeti okşanarak fıtratının dışında işlere zorlanması neticesinde insanlık düzeni bozulmuş hâldedir. Şimdi Avrupa’da nüfus azalıyor, âile günden güne zayıflıyor.

Hâl böyleyken; kadınların, erkeklerin hoyrat dünyasında ve onlarla aynı şartlarda yarış atı gibi koşturulması, kadının âdeta canının çıkarılması, kadının kadınlığa vedâ etmek zorunda kalması, kadına hak vermek midir?

Billûrları parçalayıp sokakları cam kırıklarıyla doldurmanın adı, “kadına saygılı toplum” mudur?

Annelikten mahrum bırakılan hanımı; mesâîye tâbî, câzibesini işinde kullanmaya mecbur bir iş kadını yapmak, bir lûtuf mudur?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Gönül Dünyası, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KADIN VE ERKEK EŞİT DEĞİLDİR

Kadın ve Erkek Eşit Değildir

İSLAM'DA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ

İslam'da Kadın Erkek Eşitliği

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.