İnsan İçin Cehennem Tuzağı

İnsan için kurulan cehennem tuzağı nedir? Nefsimize karşı dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise, nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.” (Buhârî, Rikāk, 28)

Yani nefsin arzu ve istek duyduğu şeylerin ekserîsi insan için cehennem tuzağıdır. Cennete vuslatın yolu ise, nefse sevmediği şeyleri yaptırmaktan geçmektedir.

Unutmamak lâzımdır ki, lütuflar zorluklara tahammül ettikten sonra tecellî eder. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (el-İnşirâh, 5-6)

Nefsin arzularına karşı mukavemet gösterdikten sonra nice mânevî güzellikler husûle gelir. Cennet de ancak zorlu sırattan geçebilenleredir.

Bir mü’min şu idrâk içinde yaşamalıdır:

Dünya bir imtihandır. Hayat düz bir çizgi değildir. İnişleri ve çıkışları vardır. Kul; bu med-cezirlerle dolu dünya hayatında, dâimâ her şartta Allah’tan râzı olmalıdır.

Mü’min;

  • Hayatın çıkışlarında; yani zenginlik, bolluk ve sıhhat zamanlarında gevşememeli ve şımarmamalıdır.
  • Hayatın inişlerinde; yani darlık, fakirlik ve hastalık gibi zamanlarında da bedbin olmamalıdır. Ye’se kapılıp ibâdet şevkini kaybetmemelidir.

Vebâ, korona gibi büyük salgın hâline gelen sârî hastalıklarla vefât eden mü’minler hakkında Peygamber Efendimiz «şehiddir» buyuruyor. (Bkz. Müslim, İmâre, 166)

Hastalığa karşı güzel bir sabır ve şükür içinde olup da sıhhat bulanlar ise «gazi» hükmünde olmaktadırlar. Çünkü mü’minin başına gelen her türlü musîbet ve hastalık onun için keffârettir. (Bkz. Buhârî, Merdâ, 3)

Lâkin bu inanç ve idrakten gafil olan ve hattâ isyana sürüklenenler için ise böyle hastalıklar, iki dünyada da hüsran sebebidir.

Hiç unutmamalıdır ki;

Esas hayat, âhirettir.

Cenâb-ı Hak; cümle ehl-i îmânı nankörlükten muhafaza buyursun, verdiği sonsuz nimetlerin şükrünü edâ edebilme gayretlerini cümlemize ihsân eylesin!..

Cümle ümmet-i Muhammed’i, yüce bir ilâhî ikrâm olan Ramazân-ı şerîfi ihyâ edebilenlerden kılsın!.. Âmîn!

Kaynak: Osman Nuri Topaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Nisan, Sayı: 194

İslam ve İhsan

NEFİS İLE MÜCADELE

Nefis İle Mücadele

TERBİYE OLMAMIŞ NEFİS

Terbiye Olmamış Nefis

PEYGAMBERİMİZİN NEFİS DUASI

Peygamberimizin Nefis Duası

RAMAZAN’DA NEFİS TERBİYESİ

Ramazan’da Nefis Terbiyesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.