İmamlığa Kim Daha Layıktır?

İmam olmaya layık kişiler kimlerdir? İmamlığa ehil olma sıralaması.

Tarihi süreç içinde İslâm toplumlarında, namazı da içine alacak şekilde birçok konuda insanlara önderlik etmek yöneticilere ait kabul edildiği için, namaz imamlığı da onlara bırakılmış ve klasik fıkıh kaynaklarında, imamlığa en ehil kişiler sıralanırken, en başta o yörenin üst düzey yöneticileri sayılmıştır. Bu sıralama günümüz idârî yapılanmasına göre düşünülürse, imamlığa en lâyık kişiler vâli, kaymakam, emniyet müdürü ve hâkimler olur. Ancak günümüzde imamlık ve müezzinlik bir meslek hâline geldiği için, belirtilen yöneticilerin sembolik öncelikleri devam etmekle birlikte, câmilerde namazı artık o câminin resmî görevlisi olan imam, o yoksa müezzin kıldırmaktadır.

Cami dışında veya görevlisi bulunmayan bir mescidde namaz kılınacaksa, bu takdirde imamlığa ehil olan kişiyi belirleme ihtiyacı olacaktır.

İMAMLIĞA EHİL OLMA SIRALAMASI

Temelde, imamlığa en ehil kimse, namazın hükümlerini en iyi bilendir. Ancak eşitlik hallerinde tercih sebebi olabilecek hususlar şu şekilde belirlenmiştir:[1]

1. Bir evde cemaatle namaz kılınacaksa evin sahibi veya onun izin verdiği kimsenin imam olması.

2. Namaz hükümlerini en iyi bilen ve Kur’an’ı en iyi okuyan kişinin imam olması. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kitabını en iyi bilen cemaate imamlık yapsın. Okuyuşta eşit olurlarsa, sünneti en iyi bilen imamlık yapsın.” [2]

3. Şüpheli şeylerden en çok sakınan, takva sahibinin tercih edilmesi. Takva vasfı; haram, mekruh veya şüpheli şeylerden kaçınmak ve farz, vâcip, sünnet ve müstehaplara dikkat etmekle meydana gelir. Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Eğer namazınızın kabul edilmesini istiyorsanız, size âlimleriniz imamlık etsin. Çünkü onlar sizinle Rabb’iniz arasında elçidirler.” [3]

4. Yaşça büyük olanların imamlığa ehil sayılması. Çünkü yaşlı olanın Allah’tan korkusu daha çok olur ve cemaatin artmasına sebeptir. Nebi (s.a.s), İbn Ebî Müleyke (r.a)’ye şöyle buyurmuştur: “Size en büyüğünüz imamlık etsin.” [4]

5. Ahlâkça daha üstün olanın, yani cemaatle iyi geçinenin öncelik hakkının bulunması. Bu konuda da eşitlik olsa, yüzü daha güzel olan tercih edilir. Bundan maksat çokca teheccüt namazı kılandır. Çünkü teheccüt namazı kılanın yüzü nurlu ve güzel olur.

6. Nesep, ses veya elbise temizliğinde güzel olanın tercih edilmesi.

Eğer cemaatin içinde İslâm Devlet başkanı bulunursa, Devlet başkanı öne geçirilir, ondan sonra vali, sonra kadı ve sonra evin sahibi öne geçirilir. Hatta bu kişi kiracı bile olsa, hüküm böyledir.

Diğer yandan cemaat arasında ev sahibi veya mescidin görevli imamı bulunursa, istenen vasıflara tam olarak sahip olmasalar bile başkalarına tercih olunurlar. Başkasının evinde tek başına namaz kılacak kimse de ev sahibinden izin almalıdır, faziletli olan budur.

Bütün bunlar imamlığa verilen önemin büyüklüğünü gösterir. Bu yüzdendir ki, bu şerefli görevi ilk dört halîfe ve onu izleyen bazı asırlarda, bulundukları yerlerde üst düzey kamu görevlileri yerine getirirlerdi.

Dipnotlar:

[1] Kâsânî, age, I, 157 vd; İbnu’l-Humâm, age, I, 245, 248; Meydânî, Lübâb, I, 81 vd; İbn Âbidîn, age, I, 520-522. [2] Zeylâî, Nasbu’r-Râye, II, 24. [3] Bu hadisi Taberani Mu’cem’inde ve Hakim rivayet etmişlerdir. Ancak Hâkim; “Size en hayırlınız imam olsun” ifadesini nakletmiş olup, hadis hakkında susmuştur. Zeylâî, Nasbu’r-Râye, II. 26. [4] Buhârî, Ezân, 17, 18, 49, 140; Cihâd, 43, Edeb, 27; Müslim, Mesâcid, 292, 293; İbn Mâce, İkâme, 46.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İMAMLIĞA EHİL OLMA SIRALAMASI

İmamlığa Ehil Olma Sıralaması

İMAM NE DEMEK?

İmam Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.