İlk 1000 Gün

İlk 1000 gün nedir? Bebeğin ilk 1000 gününde beslenmenin önemi nedir? Anne ve çocuk sağlığı için ilk 1000 günde yapılması gerekenleri Dr. Fırat Erdoğan yazdı.

Geçen ay ömrün ilerleyen yıllarında görülen, başa gelmesinden hoşlanılmayan durumlardan (erzel’il-ömr) bahsetmiştik. Muhteva “Ve kimin ömrünü uzatırsak yaratılışta adeta geriye döndürürüz onu, çocuklaşır” (Yasin, 68) ayeti kerimesinde bahsedilen, bazı yeteneklerde görülen gerileme idi. Bir takım gayretlerle bu gerilemenin yavaşlatılabileceğini görmüştük. Bu ay ise konuya tersinden/öncesinden bakalım ve bu yetenekleri kazandığımız zamandan bahsedelim istedik.

“Eşref-i Mahlûkat” olma hususiyeti tıpta da aynen geçerlidir. İnsan mükemmel bir surette doğup, mükemmel tasarlanmış bir süreçle kemale erer.

İnsan evladı ilk yılarda kendi fikriyle planlanması, kendi eliyle icra edilmesi mümkün olmayacak bir gelişim gösterir. Muhtemelen imtihan hikmetiyle bazı küçük işler kullara bırakılmış. Belki Yüce Yaradanımız “kulum, benim yarattığımın mükemmelliğini anlaman için küçücük bir işi de sen yap” muradı ile belki de çorbanın tuzu kabilinden senin de emeğin olsun, aranızda muhabbete vesile olsun diye bir irade buyurmuş.

Sonuçta çocuğun emanet edildiği ebeveynin bir şeyler yapması lâzım. Ne gibi?

Sağlıklı beslenme, aşı uygulaması, birtakım tetkikler…

Yaparız efendim, çocuğumuza canımız feda.

Yok, arkadaş, bir şey feda etmeye gerek yok. Hamdolsun devletimiz var, milletinin menfaatlerini düşünüyor. Bütün dünyada, insanlık tarihi kadar eski tıp ilminin “tevatür” düzeyinde kabul ettiği testleri ücretsiz -hatta zorla- yapıyor. Vitaminleri ücretsiz veriyor.

Eh, biz de “şey” değiliz, yaptırırız.

Sizden şüphemiz yok da, her hayır işinin çevresinde akıl çelmek için yer tutan kötü niyetliler olur. Hem de sağınızdan yaklaşır, din iman der, komplo teorisi der, der, der.

Bizim de aklımız var, kanmayız…

İnşallah öyle olur. Bu işte çok iyi para kazanılıyor, şöhret var, sahnede yer alma hazzı var. Düşman kavi, haberimiz olsun.

Böyle sürüp giden bir konuşma sıkça gündeme geliyor son zamanlarda.

İLK 1000 GÜN NEDİR?

“İlk 1000 gün” şeklinde tanıtımı yapılan bir proje vardı. Esası beslenme olmak üzere çocukların hızlı geliştiği dönemde yapılması gerekenleri içeriyor.

Anne karnında geçirilen 9 ay, yaklaşık 270 gün…

Ömrün ilk iki yılı: 730 gün toplandığında 1000 gün oluyor. Bu süreç tüm ömrün belki kırkta birine karşılık geliyor ama bu günlerde yapılması gerekenler yapılmazsa sıkıntılar ömrün tamamında hissediliyor.

BEBEĞİN İLK 1000 GÜNÜNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Ana hatlarıyla ne yapılıyor bu arada?

  1. Önce anne sağlıklı olmalı, ihtiyacı olan besin maddelerini almalı, kronik hastalıklardan korunmalı.
  2. Gebelik sırasında gerek anne gerekse çocukla ilgili yapılması gereken testler var. Maalesef burada kişilerden kaynaklanan problemler çok oluyor. Yapılması planlanan iki ana test var. Biri “ayrıntılı” olarak bilinen ultrason. Kesinlikle yapılması tavsiye olunur. Çocuğa hiçbir zararı yoktur. Ses dalgası prensibine sahip olduğu için annenin radyo dinlemesine benzetsek (biraz abartılı olur ama) doğrudur.
  3. Bir de kan tahlilleri var. İkili ya da üçlü test olarak bilinir. Bazı genetik hastalıkların bu bebekte görülme olasılığından bahseder. Sağlık profesyonellerinin en çok hatalı davrandığı husus burasıdır. Filanca hastalık toplumda 800’de 1 görülürken sizin çocuğunuz için bu oran 750’de bir. Ne yapmalıyız? Hemen alıyoruz bebeği (kürtaj). Konu ayrıntılı ve olduğu gibi anlatılmalı, kararı çocuğun sahibi versin denmeli. Evrak üzerinde çocuk üzerinde söz sahibi olan kişilerde herkesin sahibinin Cenab-ı Hak olduğunu unutmamalı.
  4. Doğum konusu çok önemli. Hanımefendi hangi tip doğum istersiniz ya da sayın doktorum siz hangisini seçersiniz gibi bir soru, asla akla gelmemelidir. Adı üstünde “Normal” doğum dururken anormal doğum sadece olağanüstü durumlarda uzman hekim kararı ile yapılmalı. Kesin olarak bildiğimiz sezaryen ile doğanlar halk tabiri ile “maça 1-0 geride başlıyor.”
  5. Aşı uygulamaları, vitamin destekleri, beslenme önerileri müstakil ve uzun başlıklar olduğu için başka sayılara bırakıyoruz.
  6. Bir de her toplumda nispeten sık görülen hastalıklar var. Bazılarının tedavisi olmadığı için erken tanı çok önemli olmuyor. Ama genellikle 4000’de 1’den sık görülen hastalıklar önemsenip, erken tanı konup, hasar oluşmadan tedbir alma imkânı sağlanıyor. Bu grupta şu an 10 kadar hastalık var. Sık görülen bir örnek; Kongenital hipotiroidi (halk arasında guatr diye bilinen hastalığın bir çeşidi diyelim) hastalık belirtileri ortaya çıktığında tanı koymak kolay, bu bazen altı ay bazen bir yaş. Hâlbuki hayatın on beşinci gününde tedavi başlanmazsa zekâda eksilme başlıyor. Mesele erken ve hasar oluşmadan tanı koymak. Bebeğin topuğundan alınan birkaç damla kan ile çok kolay tanı konabiliyor.

Bazen bu testlerin gereksiz ya da zararlı olduğunu iddia edenler çıkabiliyor. Hiç tartışmaya gerek yok, isteyen istediği tarafı seçebilir. Zerre miktarı hayır ve şerrin hesabının görüleceği gün, en iyi hakem olacak. Ama ufak bir tavsiye, telefonunuza, arabanıza gösterdiğiniz özeni çocuğunuzdan esirgemeyin. Konuyla ilgili konuşanlara, ‘mesleğiniz nedir? eğitiminiz nedir?’ gibi birkaç temel soruyu yöneltmeyi unutmayın ve asla bilgisayar tamirini ya da vergi borcunuzu bir çocuk doktoruna sormayın.

Emanetin ehline verildiği, “bence” diye konuşanların dikkate alınmadığı günlerde buluşmak ümidiyle, Allah’a emanet olun.

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 451

İslam ve İhsan

BEBEĞİN İLK GIDASI

Bebeğin İlk Gıdası

BEBEK EMZİRME SÜRESİ

Bebek Emzirme Süresi

EMZİRME DÖNEMİNDEKİ ANNELERİN BİLMESİ GEREKENLER

Emzirme Dönemindeki Annelerin Bilmesi Gerekenler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.