Şiddet İçeren Oyun Karakterleri Çocukların Kişilik Gelişimini Nasıl Etkiliyor?

Şiddet içeren karakterler, çocukların bilinçaltında nasıl rol modeller haline geliyor? Ebeveynlerin gözünden kaçan, ekranlardaki görünmeyen tehlike ne kadar büyük? Uzmanlar uyarıyor: Çocuklar sanal kahramanlardan gerçek davranış kalıpları ediniyor.

"Belki çocuğun hiç şiddet eğilimi olmasa dahi o oyun içeriğinde gösterilen içeriklere uygun hareket etmesi gerektiğini düşündüğü için bir süre sonra bunları yapıyor hale de gelebilir"

Şiddet içerikleri nedeniyle çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etki yarattığı gerekçesiyle Türkiye'de ve birçok ülkede yasaklanan bazı dijital oyunların, şiddet ve saldırganlık gösteren karakterleri "rol model" olarak sunduğu uyarısında bulunuluyor.

Saldırganlık, küfürlü konuşma ve öfke kontrolsüzlüğü gibi olumsuz durumlara yol açabilen bu oyunlar, yalnızca bireysel şiddet eğilimini değil, grup içi ve dijital zorbalık gibi sosyal riskleri de beraberinde getiriyor.

Çocukların oyunlardaki şiddet ve saldırganlık dilini sosyal ilişkilerine taşıyabildiğini, bunun da akran ilişkilerinde kalıcı çatışmalara neden olabileceğini ifade eden uzman psikolog, ailelere oyunların içeriğinin yakından takip edilmesini, çocukların ekran başında geçirdiği sürenin sınırlandırılmasını ve denetim mekanizmalarının aktif şekilde kullanılmasını öneriyor.

Uzman Klinik Psikolog Emel Güler, dijital oyunlardaki şiddetin çocuklar ve gençler üzerinde yarattığı riskleri ve ebeveynlere yönelik tavsiyelerini AA muhabirine anlattı.

Bazı Dijital Oyunlar, Şiddet İçin Model Olabilir

Bazı dijital oyunların çocuklar için "şiddet modeli" oluşturduğunu belirten Güler, "Belki çocuğun hiç şiddet eğilimi olmasa dahi o oyun içeriğinde gösterilen içeriklere uygun hareket etmesi gerektiğini düşündüğü için bir süre sonra bunları yapıyor hale de gelebilir. Ve bir süre sonra bunu orada deneyimlediğinde, bundan aldığı keyif ve his sadece oyunda kalmayıp dış dünyaya da yansıyabilir. Olumsuz davranış izlediği ya da uyguladığı durumlarda bu şiddetse dışarıda bunu denemeye kalkışabilir, akranları üzerinde denemek isteyebilir. Bir bakıma model oluyor." diye konuştu.

Güler, bazı dijital oyunların bu açıdan akran zorbalığı ve genel şiddet vakaları için sorun teşkil ettiğine dikkati çekerek, oyun içeriklerinin sıkı denetimden geçmesi gerektiğini vurguladı.

İlgi çeken şiddet ögelerinin çocuk tarafından öğrenilen bir davranışa dönüşebileceğini anlatan Güler, şöyle devam etti:

"Çocuklar sosyal olarak öğrenirler. Sosyal öğrenme çocuklarda çok güçlüdür. Şöyle bir araştırma var: Bir kısım anaokulu çocuğuna normal bir film izletiliyor, başka bir grup çocuğa da içinde şiddet ögeleri olan, şiddet içeriği olan bir film izletiliyor. Sonra bu iki gruptaki çocukların oyun temalarına bakıldığında, şiddet içeriğiyle ilgili film izleyen çocukların arkadaşlarına sataşma, onları itme gibi daha saldırgan davranışlara yöneldiği gözlenmiş. Bu, tüm dijital içerikler için de geçerli gözlemlediğim kadarıyla."

Çocukların Doğal Ortamda Sosyalleşmesi Desteklenmeli

Çocuklardaki şiddet eğilimiyle ilgili mesleki gözlemlerini aktaran Güler, "Ailelerin 'Çok fazla oyunda kalıyor.' gibi şikayetlerini dinlediğimizde genelde, 'Daha agresif, daha küfürlü konuşuyor. Eskiden bunu yapmazdı. Şimdi daha gergin, daha sinirli bir çocuk oldu.' gibi sözler duyuyorum. Bunları hem aileler söylüyor hem de biz çocuklarda gözlemliyoruz çünkü bu oyunlar çocukların davranışları üzerinde doğrudan etkiye sahip." değerlendirmesini yaptı.

Güler, ailelere de uyarılarda bulunarak, "Oyunda neyle meşgul oluyor, ne tarz bir oyun oynuyor, iyi izlenmesi gerekiyor. Oyunlar gizli tehlikeleri barındırabiliyor. Normal hayatta iletişim kurmakta zorlanan çocuklar burada kendilerini ifade etme olanağı buluyor ve bir etki yarattıklarını fark ettiklerinde buraya bir anlam yüklüyorlar. Tüm gününü oyunla geçiren bir çocukta aynı zamanda dijital bağımlılık riski de olabilir. Bu yüzden kontrol ve sınır koymak çok önemli." ifadelerini kullandı.

Oyun içeriğinin mutlaka bilinmesi gerektiğini vurgulayan Güler, çocuklar için doğal ortamlarda sosyalleşmenin önemine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Çocuğun oradaki bulunma amacını da gözden geçirmek lazım. Yani çocuk oyunu bir sosyalleşme aracı olarak mı yoksa kafasını dağıtmak için mi kullanıyor? Orada bambaşka bir çocuk mu oluyor? Bunları izlemek lazım. Çocuğun sosyalleşmesi için normal arkadaşlığın teşvik edilmesi gerekiyor. Dijital oyun evet bir etkileşim aracı ama bunun kontrollü ve seviyeli şekilde kullanılması gerekli."

Bazı oyunların şiddet içermese dahi farklı psikolojik rahatsızlıklara neden olabileceğini belirten Güler, oyunların içerikleri konusunda daha fazla resmi denetim olması gerektiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.