İlahi Adalet

Sûre-i Rahmân’ı okuduğu için saldırıya uğrayan Abdullah ibni Mesud’un (r.a.) hakkı için tecelli eden ilahi adalet…

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Sûre-i Rahmân nâzil olunca huzurunda bulunan ashâbına hitâben:

– Kureyş cemaatine gidip şu sûreyi okuyacak var mıdır, buyurdu. Kureyş’in şerrinden korktukları için ashâb sükût ettiler.

Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallahu anh-:

– Ben okurum Yâ Rasûlallah, dedi. Fakat İbn-i Mes’ûd, vücudu zayıf bir zât-ı latîf olduğundan Rasûlullah onun gitmesini arzu buyurmadığı cihetle üç defa kelâmını tekrar ettiler. Yani ashâbdan bir başkasının gitmesini arzu ettiğini izhâr ettiler. Fakat her defasında cevap İbn-i Mes’ud’a müyesser oldu.

Müsâade-i Nebeviye üzerine Abdullah İbn-i Mes’ûd –radıyallahu anh- gitti. Kâbe’nin etrafında Kureyş’in büyüklerine karşı Sûre-i Rahmân’ı okumaya başlayınca Ebû Cehil, İbn-i Mes’ûd’a bir tokat vurdu ve kulağını yaraladı. İbn-i Mes’ud ağlayarak gelince Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mükedder oldu.

Bunun üzerine Cebrail -aleyhisselâm- gülerek geldi:

– Yâ Rasûlallah! Merâk etme, âkıbet sizindir, buyurdu.

İLAHİ ADALET VAR!

Vaktâ ki Bedir Gazâsı’nda Ehl-i İslâm muzaffer olunca Rasûl-i Ekrem:

– Acaba Ebû Cehil ne yapıyor, kim gidip de ondan haber getirir, buyurdukta; Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallahu anh koştu. Maktuller arasında gördü ki Ebû Cehil can çekişiyor.

Hemen Ebû Cehil’in göğsüne çıktı, Ebû Cehil gözünü açtı, göğsünde İbn-i Mes’ûd’u görünce:

– Ey İbn-i Mes’ûd! Ey koyun çobanı! Pek yüksek, sarp bir yere çıkmışsın, dedi. Nusrat ve galebe hangi taraftadır, diye sordu. İbn-i Mes’ûd hazretleri de:

– Nusrat Ehl-i İslâm’ındır. Çünki İslâm her zaman üstündür, ona üstün gelecek hiç bir şey yoktur, dedi.

Ebû Cehil sekerât hâlinde, ye’se, ümitsizliğe düşmüş iken dedi ki:

– Söyle Muhammed’e, şimdiye kadar onun düşmanı idim, şimdi düşmanlığım bir kat daha arttı. Artık Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallahu anh- Ebû Cehil’in boynunu kesti. Başı pek büyük olduğundan kulağını deldi, bir ip takarak sürüyüp huzûr-ı Rasûlullah’a getirince, Rasûlullah Cenab-ı Allah’ın nusratına hamd ü sena eyledi:

– İşte bu ümmetin Firavun’u budur, buyurdu. Cebrail -aleyhisselâm- gülerek geldi:

– Yâ Rasûlallah! Sûre-i Rahmân okuduğunda İbn-i Mes’ûd’un yaralanan kulağına kulakla kısas oldu, buyurdu. Abdullah ibn-i Mes’ûd intikamını Ebû Cehil’den aldı. Âhirette göreceği elîm azab-ı ebedî ise daha şiddetlidir.

“Allah her şeye mutlak gâlib ve intikam almaya mutlak kâdirdir.” (Âl-i İmrân Sûresi, 4)

İşte Alâk Sûresi’nin 15. âyet-i celîlesinin sırrı burada zuhûr ediyor:

 “Zât-ı Ülûhiyetime yemin ederim ki eğer küfründen vazgeçmezse o kâfiri elbette alnının saçı ile biz şiddetle cehenneme çekeriz.” (Alâk Sûresi, 15)

Ebû Cehil alnının saçını yıkamak ve taramak sûretiyle ihtimam ettiği için alın saçı zikrolunmuştur ki, kemâl-i hâkâretle tahkîr olunacağına işârettir.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu-Musahabe-2, s.70- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ABDULLAH BİN MESUT (R.A.) KİMDİR?

Abdullah Bin Mesut (r.a.) Kimdir?

İSLAM’DA ADALET İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İslam’da Adalet ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.