İfk Olayı Nedir?

İfk olayı nedir? İfk olayı hangi gazve esnasında gerçekleşmiştir? Hz. Aişe annemize atılan çirkin iftira: İfk hadisesi.

Câbir (r.a) şöyle anlatır:

Biz Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’le birlikte bir gazveye (Müreysi seferine) çıkmıştık. Muhâcirlerden birtakım in­sanlar da toplanmış ve sayıları epey çoğalmıştı. Muhacirlerden şakacı bir kimse vardı. Bu zât Ensâr’dan birinin mak’adına (şaka olarak) vurmuştu. Ensârî bundan aşırı derecede öfkelendi. Nihayet kabilelerini imdâda çağırmaya başladılar. Ensâr’dan olan zât:

“–Ey Ensâr, imdâdıma koşun!” diye feryâd etti. Muhâcir de:

“–Ey Muhâcirler, imdâdıma koşun!” diye bağırdı.

Bu sesler üzerine Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) çıktılar ve:

“–Bu, câhiliye ehlinin yaptığı gibi birbirinizi çağırmanız da ne oluyor!” buyurdular. Sonra da:

“–Onların meselesi nedir?” diye sordular.

Muhâcir’in Ensâr’dan birine şaka ile vurduğu kendisine ha­ber verildi. Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):

“–Bırakın o câhiliye âdetini! O, habîs, kokuşmuş bir dâvâdır!” buyurdular.

(Münafıkların başı olan) Abdullah ibn-i Übeyy ibn-i Selûl de:

“–Şu (Muhâcirler), bize karşı kabilelerini mi çağırdılar! Eğer Medine’ye dönersek, azîz olan zelil olanı mutlaka oradan çıkaracaktır!” dedi.

Bunun üzerine Ömer (r.a), Abdullah ibn-i Übey’i kast ederek:

“–Şu habîsi öldürelim mi yâ Rasûlallâh?” diye sordu.

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):

“–İnsanlar, «Muhammed kendi ashâbını öldürüyor» di­ye konuşmasınlar!” buyurdular. (Buhârî, Menâkıb, 8, Tefsîr 63/5, 7; Müslim, Birr, 63, 64)

Bu hâdiseden sonra Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), insanlar fitneyle uğraşmaya vakit bulamasınlar diye onları gün boyunca, gece ve ertesi gün öğleye kadar yürüttüler.

Hikmet-i ilâhî, münâfıkların reisi olan Abdullâh bin Übey’in Abdullâh adında bir oğlu vardı ki, samîmî bir mü’mindi. Allâh Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’e son de­rece bağlı idi. O, babasının yaptıklarına çok üzülüyor, sabredemiyordu. Son hâdiseler de gönlündeki bu kederi iyice artırdığından Allah Rasûlü (s.a.v)’e geldi:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Eğer arzu edersen, babamı öldüreyim!” dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v), buna müsâade etmedi ve:

“–Hayır! Bilâkis babana iyilik et ve kendisiyle iyi geçin!” buyurdular.

Abdullah, babasının önüne geçerek, Efendimiz (s.a.v) izin verinceye kadar onu Medîne’ye girmekten menetti. Hâlbuki o güne kadar babasına çok iyilik eden ve saygı gösteren bir kişi idi.[1]

Abdullah (r.a), babası münafık başı Abdullah bin Übey’in önüne geçerek:

“‒Vallâhi senin zelil, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in azîz olduğunu söylemeden hiçbir yere gidemezsin!” dedi. O da bu sözü söylemek mecburiyetinde kaldı. (Tirmizî, Tefsîr, 63/3315)

Câhiliye asabiyetini canlandırma gayretleri de başarısız olan münâfıkların gözünü iyice öfke bürüdü. Bu sefer bir fırsat bularak Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e ve âilesine iftira atarak ezâda bulundular:

İFK HÂDİSESİ

Seferde Hz. Âişe vâlidemiz de vardı ve hicâb âyeti nâzil olduğu için bir hevdecin içinde gidiyordu. Dönüşte Medîne’ye yaklaştıklarında bir iş için hevdecinden inmişti. Döndüğünde kolyesini kaybettiğini anladı. Geri dönüp aramaya başladı. Bu esnâda ordu hareket etti. Hz. Âişe validemizin hevdecin içinde olduğunu zannettiler. Kolyeyi bulup geldiğinde ordu uzaklaşmış, gözden kaybolmuştu. Geride kaldığını fark edip kendisini bulsunlar diye orada bekledi. Ashâb-ı kiramın en hayırlılarından olan ve ordunun artçısı olan Safvân bin Muattal es-Sülemî onu görüp devesine bindirdi ve Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) girdikten sonra Medîne’ye ulaştı. Münâfıklar bunu fırsat bilerek konuşmaya ve Muhtereme Vâlidemiz’e iftirâ atmaya başladılar.

İfk Hadisesi ile İlgili Ayetler

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu durumdan çok bunaldılar. Hz. Âişe (r.a) vâlidemiz de hasta oldu. Cenab-ı Hakk’ın kendisini temize çıkarmasını bekliyordu. Allah Rasûlü (s.a.v) ona, âilesinin yanına gitmesi için izin verdiler. Vahiy tam bir ay sonra geldi. Nûr sûresi 11-20. âyetler.

Vahiy gelmeden önce Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) insanlara bir hutbe îrâd etmişlerdi. Allah’a hamd ve senâdan sonra:

“‒Ken­dileri hakkında asla bir kötülük bilmediğim ehlime sövmekte olan bir topluluk hakkında görüşünüz nedir?” diye ashâbıyla istişâre ettiler.

Bu esnâda Ensâr’dan bir zât (Ebû Eyyûb r.a):

“‒Sübhâneke! Seni tenzîh ederiz Allah’ım! Bu iftirayı konuşmak bizlere yakışmaz. Seni tenzîh ederiz! Bu büyük bir iftiradır!” dedi. (Buhârî, İ’tisâm, 28)

Üç Müslüman hâriç diğerleri tam bir uyanıklık içinde münâfıkların ağına düşmemişlerdi.

Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri’nin zevcesi Ümmü Eyyûb, kocasına:

“–İnsanların Âişe aleyhinde söyledikleri şeyleri işittin mi?” diye sordu. Ebû Eyyûb:

“–Evet! İşittim. Onların hepsi yalan ve uydurmadır!” dedi. Sonra hanımına:

“–Sen böyle bir kötülük yapar mısın?” diye sordu. O da:

“–Hayır! Vallâhi ben kat’iyyen böyle bir kötülük yapmam!” dedi.

Bunun üzerine Ebû Eyyûb (r.a):

“–Sen böyle olunca, vallâhi Âişe senden daha hayırlıdır!” dedi. (İbn-i Hişâm, III, 347; Vâkıdî, II, 434)

Vahiy gelince Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Mıstah, Hassân ve Hamne’ye iftirâ cezâsı (Hadd-i Kazf) tatbik edilmesini emrettiler. (Heysemî, IX, 230)

Münafıklara ise had tatbik edilmedi. Zira onlar, kendilerine had tatbik edilmeye ehil değillerdi, cezâları âhirete kaldı.

Hz. Ebubekir’in (r.a) Tepkisi

Ebûbekir (r.a), akrabası olan Mıstah’a devamlı yardımda bulunurdu. Hz. Âişe vâlidemize ağır iftiraların atıldığı İfk Hâdisesi’nde onun da müfterîlerin arasında yer aldığını görünce, bir daha ona ve âilesine iyilik yapmayacağına dâir yemin etti. Hz. Ebûbekir’in yardımı kesilince Mıstah ve âilesi perişan bir hâle düştüler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak şu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu:

“İçinizden fazîletli ve servet sâhibi kimseler, akrabâya, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (mallarından) vermeyeceklerine dâir yemin etmesinler; affetsinler, bağışlayıp geçsinler. Allah’ın sizi affetmesini istemez misiniz? Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (en-Nûr, 22)

Bunun üzerine Ebûbekir (r.a):

“–Ben elbette Allah’ın beni affetmesini isterim!” diyerek yapmış olduğu hayra devâm etti. Yemini için de keffâret verdi. (Buhârî, Meğâzî, 34; Müslim, Tevbe, 56; Taberî, Tefsîr, II, 546)

Kendisine İftira Atan Kişiyi Affetti

İffet timsâli Âişe vâlidemize yönelik iftirâ furyasına Hassân bin Sâbit de kendini kaptırmıştı. Ancak muhtereme vâlidemiz daha sonra onu, Rasûlullâh’a duyduğu muhabbet sebebiyle affetti. Yeğeni Urve bin Zübeyr şöyle anlatır:

Teyzem Âişe (r.a)’nın yanında Hassân’a kızmaya ve hakkında ağır konuşmaya başladım. Hz. Âişe beni durdurarak şöyle dedi:

“–Ona hakâret etme, çünkü o şiirleriyle Rasûlullâh Efendimiz’i müdâfaa ederdi.” (Buhârî, Edeb 91, Menâkıb, 16)

Dipnot:

[1] İbn-i Hişâm, III, 334-337; İbn-i Sa’d, II, 65; Heysemî, IX, 317-318; Zemahşerî, VI, 117.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

HZ. AİŞE’YE (R.A.) ATILAN İFTİRA

Hz. Aişe’ye (r.a.) Atılan İftira

HZ. AİŞE’NİN (R.A.) HAYATI

Hz. Aişe’nin (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.