İddet Bekleyen Kadın Evinden Çıkabilir mi?

İslam hukukuna göre iddet bekleyen kadın evinden (dışarı) çıkabilir mi?

Boşama iddeti bekleyen kadının süslenerek gece veya gündüz gezip dolaşması İslâm nazarında hoş karşılanmamıştır. Allahü Teâla şöyle buyurur:

“Boşadığınız kadınları iddet süresince evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Apaçık bir kötülük işlemeleri müstesnadadır.”[1] Ebû Hanîfe’ye göre evden çıkmaları “apaçık kötülük” sayılır. Kimi fakihler apaçık kötülükten kastedilenin “zina” olduğunu söylemişlerdir. Başka bir âyette de, kadının ayrıldığı kocasının evinde kalması gereğine şöyle yer verilir:

“O, kadınları, gücünüz yettiğince kaldığınız yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırıp (gitmelerini sağlamak için) kendilerine zarar vermeye kalkışmayın.”[2] Buna göre, boşanan kadının eşlerin son ikametgâhından hem çıkmaları ve hem de çıkarılmaları yasaklanmıştır. Bu prensip üç kez boşamayı da kapsamına alır. Kadının, İddet süresince kocaya ait bir meskende kalması, aynı zamanda nesebi koruyucu bir önlemdir. Çünkü kadının gebe olması durumunda çocuğun ve annesinin korunması, gebelik olmaması durumunda ise nesep karışıklığının önlenmesi gerekir.

Zaruret ve ihtiyaç durumunda, iddet bekleyen kadının gece veya gündüz evden çıkabileceğinde şüphe yoktur. Nitekim Cabir (r.a.)’ten şöyle dediği nakledilmiştir: “Teyzem üç talakla boşanmıştı. Hurma toplamak için evden çıktığı sırada, yolda karşılaştığı bir adam bunu yapmamasını söyledi. Kadın Allâh’ın Rasûlüne giderek ne yapması gerektiğini sorunca, Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Çık ve hurmalarını topla, umulur ki sen o hurmalardan sadaka verir veya bir hayır işlersin.”[3] Diğer yandan Uhud gazvesinde şehit düşen gençlerin eşlerinden bir bölümü Hz. Peygamber’e gelerek, gece evde yalnız kalmaktan çekindiklerini, içlerinden birisinin evinde bir arada geceleyip, sabahleyin evlerine dönmek istediklerini bildirdiler. Bunun üzerine Allâh’ın elçisi şöyle buyurdu: “Sizden herhangi birinizin evinde konuşup görüşün. Fakat uyumak istediğinizde, herbiriniz kendi evine dönsün.”[4]

Buna göre iddet bekleyen kadın bazı zaruret ve ihtiyaçları için gece veya gündüz evinden çıkabildiği durumlarda da geceyi başka bir yerde geçirmemesi gerekir. Burada boşanan kadınların hemen evden çıkarılmaması ve iddet sonuna kadar kendi alışık olduğu evde ve eşyasını kullanarak iddet süresini geçirmesi hedeflenmiştir. Âyetteki “Onları evlerinden çıkarmayın ve onlar da çıkmasınlar.” ifadesi bunu gösterir.

Müslüman kocanın boşadığı ehl-i kitaptan olan eşi ise iddet beklediği evden dışarı çıkabilir. Çünkü o, ibâdet niteliğinde olan şer’î hükümlere muhatap değildir. Fakat kocası isterse neseplerin karışmasını önlemek için onu, dışarıya çıkmaktan men edebilir.[5]

Dipnotlar:

[1]. Talâk, 65/1. [2]. Talâk, 65/6. [3]. Müslim, Talâk, 55; Ebû Dâvûd, Talâk, 40; İbn Mâce, Talâk, 9. [4]. Zühaylî age, VII, 655, 656. [5]. Bilmen, istilâhât-ı Fıkhıyye Kâmussu, II, 387.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KISACA İDDET NE DEMEK?

Kısaca İddet Ne Demek?

İDDET BEKLEYEN KADININ HAK VE SORUMLULUKLARI

İddet Bekleyen Kadının Hak ve Sorumlulukları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.