
Canı ve Malını Sevdiği Uğruna Fedâ Etmenin Mükâfatı Nedir?
Bir sahâbî, duyduğu bir hadisle vedalaştı ve şehit düştü… İşte Allah yolunda canı ve malı feda etmenin ilâhî karşılığı…
İmtihan için gönderildiğimiz şu fânî âlemde, insanoğluna lûtfedilen kıymetlerin başında “can ve mal” gelir. Mü’minler, bu kıymetleri ciddî gâyeler ve ulvî idealler uğrunda kullanmaya mecburdurlar. Zira âyet-i kerîmede:
“Allah mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır...” (et-Tevbe, 111) buyrulmuştur.
CAN DA MAL DA EMANET: SEVEN, SEVGİSİ KADAR FEDA EDER
Allah Teâlâ’nın insanoğluna lûtfettiği can ve mal gibi her türlü imkân, birer emânettir. Bütün nîmetler O’ndandır ve O’na âittir. Bu yüzden ârif gönüllerin Hakk’a karşı duyguları dâimâ;
Alan Sen’sin, veren Sen’sin, kılan Sen!..
Ne verdinse odur, dahî nemiz var!..
ifâdeleri istikâmetinde olmuştur. Bunun neticesinde Allah dostları, bir kul olarak Hak katındaki hiçliklerini idrâk hâlinde olup, nâil oldukları nîmetleri, o nîmetlerin gerçek sahibi olan Allah’tan esirgemek gafletinden son derece kaçınmışlardır.
Allâh’ın, kendisine yaklaşmaya vesîle kıldığı nîmetleri Cenâb-ı Hakk’ın emrinin hilâfına yanlış yerlerde kullananlar içinse, acı bir îkâz-ı ilâhî vâriddir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Rasûlü’nden ve Allah yolunda cihâd etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (et-Tevbe, 24)
Âyet-i kerîme muktezâsınca dünya hayatında bizlere bir imtihan vesîlesi olarak emânet edilen can ve mal nîmetlerini rızâ-yı ilâhî istikâmetinde kullanabilmek, Cenâb-ı Hak ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan muhabbetimizin en bâriz ölçüsüdür. Zira seven, sevdiği uğruna, sevgisi ölçüsünde fedakârlık yapmayı en büyük zevk olarak telâkkî eder. Bu hâl, sevginin şiddeti nisbetinde tâ candan yapılacak fedakârlıklara kadar ulaşır.
Bir Hadis Duydu, Vedalaştı ve Şehit Oldu…
Nitekim Ebû Mûsâ el-Eş’arî -radıyallâhu anh-’ın oğlu Ebû Bekir, sevenin sevdiği uğruna canını hiç düşünmeden ve büyük bir iştiyakla fedâ edebileceğini gösteren şu muhteşem hâdiseyi nakleder:
“Babam Ebû Mûsâ -radıyallâhu anh- düşmanın karşısında durmuş şöyle diyordu:
«–Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; ‘Şüphesiz cennet kapıları kılıçların gölgeleri altındadır.’ buyurdu.»
Bunun üzerine üstü başı perişan biri ayağa kalkıp:
«–Ey Ebû Mûsâ! Bu sözü Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- söylerken sen mi işittin?» diye sordu. Ebû Mûsâ:
«–Evet, ben işittim.» cevabını verdi. Bunu duyan adam, arkadaşlarının yanına dönüp:
«–Sizleri selâmlıyorum!» dedi ve kılıcının kınını kırıp attı. Sonra elinde kılıcıyla düşmanın üzerine yürüdü ve şehîd oluncaya dek düşmanla savaştı.” (Müslim, İmâre, 146; Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 23/1659)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları
YORUMLAR