Hukuk ile Ahlak Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?

Hukuk ile ahlak arasında nasıl bir ilişki vardır? Ahlak kurallarına neden ihtiyaç duyulur? Ahlakın olmadığı hukuk sisteminde meydana gelebilecek sorunlar.

Gerçek bir hukuk, evvelâ ahlâka dayanır. Ahlâk varsa hukuk vardır. Hak ve hukuku tevzî edebilmek, ahlâk ve vicdânın bir gereğidir. Ahlâk ile adâlet, birbirinin ayrılmaz birer parçasıdır. Bunun içindir ki İslâm’da ahlâkı bozuk, fâsık bir kimse hâkim de olamaz, şâhit de.[1]

AHLAKIN OLMADIĞI HUKUK SİSTEMİNDE MEYDANA GELEBİLECEK SORUNLAR

Ahlâkın ve mâneviyâtın saf dışı edildiği bir hukuk sisteminde;

  1. Zenginler en güçlü avukatları tutabilir, kânunlardaki boşluklardan yararlanarak yaptıkları zulmü, dünya plânında örtbas edebilir, haksız iken kendilerini haklı gösterebilirler.
  2. Hâkimlere rüşvet verebilirler.
  3. Yalancı şahitler bulabilirler.
  4. Hattâ bazen lobi faaliyetleriyle meclislere tesir ederek kanunları da kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirebilirler.

Böyle bir durumda ortaya çıkan hukuk ise adâleti tesis edemez. “Hukûkî” fakat “âdil” olmayan kararlar, vicdanları sızlatmaya devam eder.

Meselâ 2020’nin Mayıs ayında ABD’de, polis tarafından bir siyahî vatandaş öldürüldü. Daha evvel de benzerleri yaşanmış olan bu cinayetlerin fâilleri olan beyaz polisler aleyhine umûmiyetle dâvâ dahî açılmaması üzerine büyük infialler ve protestolar yaşandı.

İslâm toplumlarında, dînimizin telkin ettiği kardeşlik ve adâlet prensiplerinin büyük ölçüde benimsenmiş olmasından dolayı, böyle infialler pek nâdirdir.

Dipnot:

[1] Bkz. el-Hucurât, 6.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

GÜZEL AHLAK İÇİN DUA

Güzel Ahlak İçin Dua

GÜZEL AHLAK İLE İLGİLİ HADİSLER

Güzel Ahlak ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.